Ahmet Taşgetiren ‘baş kıro’da ısrarlı

STAR gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir açık mektup yazarak şunu teklif etmişti:

Haberin Devamı

“Eğitimde seferberlik için siyasi düşünce farklılıklarını aşarak Türkiye’nin tüm çevrelerini kapsayan bir milli liderlik yapın.”

 

Bu çevreler içinde Aydın Doğan ve benim adımı da saymıştı.

 

***

 

Ertesi gün telefon açıp bu yazı için kendisine teşekkür ettim.

 

Aydın Bey’in ve benim de böyle bir seferberlik içinde olacağımızı söyledim.

 

***

 

Bu yazıdan sonra AKP içinden ve AKP’ye yakın sivil toplum örgütlerinden birçok insan yazıya destek vermiş.

 

***

 

Ama tam da beklendiği gibi...

 

Haberin Devamı

Bizim adımızı gören bazı yazarlar anında taarruza geçmiş.

 

***

 

Biri Akşam gazetesi yazarıymış.

 

“Bu gemi batar Ahmet abi” demiş...

 

Öteki ise Sabah gazetesinde yazıyormuş.

 

“Bu seferberlik baş kıro Ertuğrul Özkök’le mi olacak” demiş...

 

***

 

Peki Ahmet Taşgetiren bu trol saldırısına nasıl cevap vermiş:

 

Aynen şöyle:

 

“Ben bir kere daha Sayın Cumhurbaşkanı’na ulaşma dileğiyle çağrımı tekrarlıyorum.”

 

***

 

Yani Sabah gazetesinde yazan arkadaş sana kötü haberim var.

 

Ahmet Taşgetiren, sonradan olma, sonradan yanaşma muhafazakâr değil.

 

Vicdanı olan bir Müslüman...

 

***

 

Haberin Devamı

Yani... Hem Cumhurbaşkanı’na önerisinde, hem de “baş kıro”da ısrarlı...

 

ESKİ ‘HOCAEFENDİ’SİNE İHANET  EDEN SON YANAŞMA YENİ ‘REİS’İNE DE İHANET EDER

 

ORTODOKS Rusya ve Yahudi İsrail’le barışan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “Şimdi sıra iç barışta” dedim ya...

 

Karşı mahallenin trollerinde bir telaş ki görme...

 

İçlerinden biri, son yanaşma...

 

Arkadaşlarını fena halde satarak saf değiştirdi ve şimdi çığlık çığlığa haykırıyor:

 

“Sakın onlarla barışma...”

 

Ben de Sayın Cumhurbaşkanı’na naçizane bir gözlemimi aktarayım:

 

- BİR: “Yıllarca birlikte olduğu eski ‘Hocaefendi’sine ihanet eden, yeni ‘Reis’ine haydi haydi ihanet eder...”

 

- İKİ: Barışmaktan kimseye zarar gelmez...

 

Haberin Devamı

İKİ HÜRRİYET, BİR CUMHURİYET YAZARININ POLEMİĞİNDE ÖYLE ARADA EZİLİP KALMAM

 

- Uğur Gürses özetle diyor ki:

 

“Osman Gazi Köprüsü’nün bedeli kullanmayan vatandaşa da ödetiliyor. Kazık yiyoruz.”

 

- Fatih Çekirge itiraz ediyor, başka ülkelerden de rakamlar vererek diyor ki:

 

“Uğur kardeşim o öyle hesaplanmaz, böyle hesaplanır.”

 

- Baktım dün Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen de Uğur Gürses’in takımından topa girmiş.

 

Tavsiyem şudur:

 

“Solcu arkadaş, yapılmış köprünün davası olmaz, yapılmış köprü, yol üzerinden muhalefet yaparsan kaybedersin.”

 

Bak İzmirli solculara...

 

Zamanında Çeşme otoyolunu yaptırıyor diye rahmetli Turgut Özal’a demediğini bırakmayanlar, şimdi hafta içi demiyor, hafta sonu demiyor, Alaçatı’ya, Çeşme’ye nasıl koşuyor...

 

Haberin Devamı

TAYFUN KARDEŞİM DERİM Kİ  BİZ BU TOPA GİRMEYELİM

 

MUSTAFA Ceceli olayı tam gaz devem ediyor...

 

Tayfun Atay, Cumhuriyet’teki yazısında, “O sensin ki” şarkısında Hazreti Muhammed için kullanılan şu ifadeleri toplamış:

 

“Bilinmeyen”, “Her yerde görünen”, Aşkın özü”, “Azamet”, “Söylenen her hecede olmak”, “Sonsuzluk”, “Var da olan, yok da olan”, “Nokta da, âlem de olan”, “Dost”...

 

***

 

Diyor ki:

 

“Bunlar Allah’a atfen kullanılacak ifadelerdir.”

 

Tabiatıyla bu yargıyı şu soru takip ediyor:

 

“Bu ifadeleri Peygamber için kullanmak, Allah’a şirk koşmak (eş koşmak) anlamına gelmez mi...”

 

***

 

Bense bu şarkıda ve ifadelerde daha çok Hıristiyanlık’ta Hazreti İsa ile Tanrı arasındaki “Baba-Oğul-Kutsal Ruh” birleşikliğine benzer bir hava sezdim...

 

***

 

Haberin Devamı

Ama Tayfun kardeşim, bu işler bizi aşar...

 

Yani diyeceğim ki, “Boşver, biz bu topa girmeyelim...”

 

1966’DA BİR SOLCU İÇİN O LAFI SÖYLEMEK YÜREK İSTERDİ

 

- 1966 yılıydı... Henüz Çekoslovakya olayı yoktu.

 

Dünya solunda “millileştirme”, “devletleştirme” sloganları Tanrı’nın kelamı muamelesi görüyordu. İşte o tarihte bir Fransız solcusu çıktı ve dedi ki:

 

“Millileştirme bizim uzun vademizde bir zorunluluk değildir...”

 

Maocular, Stalinciler, Moskovacılar, hatta sosyal demokratlar bile ayağa kalktı...

 

Bunu söyleyen Fransız sosyalisti Michel

 

Rocard’dı...Ama memur olduğu için, bu tarihi sözü takma adıyla söylemiş ve Le Monde gazetesine bu ismiyle çıkmıştı.

 

Fransa’da okurken onu çok sevmiştim. Reformcuydu...Geçen hafta öldü...

 

Ama arkasında Mitterrand kadar derin bir seda bırakmadı...

 

AHMET ARSAN BUGÜN YAZSAYDI OKUYUCU PROFİLİ NE OLURDU

 

HÜRRİYET Pazar’ın Ahmet Arsan diye bir yazarı vardı.Karşı mahalleden yetişmiş, bıçkın bir  “İslami delikanlıydı...”

 

19 Haziran 2009 günü şunu yazmıştı:

 

“Okurlarımın yüzde 20’si ‘cemaat’ ekolündendir. Yüzde 15’i ‘Tayyip en delikanlı abimizdir’ hareketindendir. Yüzde 1’i Frankfurt Okulu’na mensuptur. Yüzde 1’i Habermasçı, yüzde 0.5’i Derridacıdır. Yüzde 28’i ‘Kim ulan bu Ahmet Arsan’ akımındandır. Yüzde 3’ü İHL Sözlük’e bağlıdır. Yüzde 2’si Sezai beyci, yüzde 6’sı İsmet abicidir... Geriye kalanlar gruplar üstü entelektüeldir...”

 

Karşı mahalle, yazarı, çizeri, aydını, münevveri, Tayyipçisi, Hocacısı ile altüst olmuş vaziyette.

 

Acaba diyorum Ahmet Arsan bugün yazmaya devam etseydi, okur profili ne olurdu?

 

Bence Ahmet Arsan’ın dönüşü muhteşem olurdu.

 

Ahmet Taşgetiren ‘baş kıro’da ısrarlı

 

SURİYE İLE İLGİLİ ŞU  RAKAMI DUYDUNUZ MU

 

SURİYE’ de Esad’a bağlı ordu, Halep’in Türkiye ile ilişkisini tamamen kesti.

 

Savaşın başından beri en stratejik ve önemli gelişme bu.

 

***

 

Le Figaro, bunun “Suriye, Rusya ve Kürtlerin, radikal İslamcılara ve Türklere karşı büyük bir zaferi olduğunu” iddia ediyor.

 

***

 

Ama gazetenin verdiği en önemli bilgi şu: Halep’in de IŞİD ve El Nusra’nın elinden kurtulmasıyla birlikte Suriye’de nüfusun yüzde 80’i Şam yönetiminde olacak...

 

Ve son bilgi.

 

Le Figaro, Fransız hükümetinin Şam’daki büyükelçiliğini açması ve Esad yönetimi ile normal ilişkiler kurması zamanı geldi diyor.

 

Davutoğlu Emevi Camisi’nde namaz kılamadı ama Yıldırım hükümeti Şam’daki büyükelçiliğini açarsa kimse şaşırmasın.

 

HANGİ TAKIMI  TUTUYORSUNUZ

 

BUGÜN Avrupa şampiyonluğu final maçını izlemek üzere Paris’teyim.Fransa’da 6 yıl yaşadım ama nedense Almanya-Fransa maçında kendimi Almanya’yı tutarken buldum.Tek nedeni Mesut Özil’di... Hayranım o oyuncuya. Bugün ise beni takımlardan birine bağlayan psikolojik bir neden yok. Fransa’da Zidane artık yok, Griezmann’ı ise henüz tam anlamadım.Ronaldo derseniz nedense sempatik bulmuyorum.Sıkıntısız, rahat bir maç izleyeceğim.

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları