Şehrin her tarafı seçim afişleri ile dolu.
Yer gök, AK Parti afişi ve Başbakan Tayyip Erdoğan posterleri ile dolu.
Ama hiçbirini gözüm görmüyor.
Heyecanımın kaynağı bunların çok ötesinde.
Hayatımda ilk defa, ilköğretim seviyesinde kalabalık bir öğrenci grubunun karşısındayım ve bağrışa çağrışa karşılıklı konuşuyoruz.
Bayanlar ve baylar burası, “Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı, Urfa Eğitim Parkı”.
Rahmetli Sevgi ve Erdoğan Gönül tarafından kurulmuş.
Şanlıurfa’nın yoksul bir mahallesine kurulmuş bir eğitim vahası.
Pırıl pırıl bir bina, halı saha, açık hava dev satranç platosu...
Sabah 7 uçağı ile Şanlıurfa’ya gelmişiz.
Yanımda Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Başkanı Cengiz Solakoğlu ve eğitim etkinlikleri sponsorlarından, Visa Europe’un Bölge Genel Müdürü Berna Ülman da bizimle.
Kendilerini Türkiye eğitimine adamış iki insan.
Bu binada eğitim alan 6-7-8’inci sınıf öğrencilerinden oluşan bir toplulukla, “Kariyer yolculuğuma başlıyorum” konulu bir söyleşi yapacağız.
Yani çocuklara ileride seçecekleri meslekleri anlatacağız.
Benim konum tabii ki gazetecilik.
Bugüne kadar üniversitelerde birçok kariyer toplantısına katıldım.
Ama ilköğretim seviyesinde ilk defa böyle bir toplantıya gidiyorum.
İLK İZLENİM: Kapıdan girince ilk izlenimim, yüzlerinden enerji fışkıran, hınzır, gözlerinin içi gülen, cıvıl cıvıl bir kız ve erkek öğrenci atmosferi.
Dakika bir ve aramızda olağanüstü güzel bir elektrik oluşuyor.
Yapmayı planladığım konuşmayı daha o an unutuyorum ve spontan bir söyleşi başlıyor.
İLK CÜMLEM: Kendimi bir anda İzmir’de, Kahramanlar, 1423 Sokak’ta buluyorum.
İlk cümlem şu oluyor: “Çocuklar, her şey burada, bu mahallelerde başlıyor”.
“Her biriniz, şanslı bir yıldız altında doğmuş olabilirsiniz” diyorum.
Sonra, Türkiye’nin taşra şehirlerinden, kasabalarından, varoşlardan, köylerden çıkıp, büyük başarılara imza atmış insanlardan örnekler veriyorum.
İLK ANDIMIZ: Sonra karşılıklı olarak ant içiyoruz.
“Kafamıza koyacağız”. Başarmayı kafamıza koyacağız.
“Evet mi?”
Salonda bütün parmaklar kalkıyor.
İKİNCİ ANT: Onun ardından ikinci andımız geliyor.
“Arkadaşlar hayal edeceğiz. En yükseği, en güzeli hayal edeceğiz. Kafamıza koyduğumuzu gerçekleştirmeyi hayal edeceğiz. Yıldızları, gökyüzünü, okyanusları hayal edeceğiz.”
“Evet mi?”
Yine parmaklar kalkıyor.
FUTBOLCULUK DA GÜZELDİR: Çocuklara hayatın bize sunduğu meslekleri anlatıyorum.
Bir zamanlar “gazeteciliğin” kötü bir meslek olarak görüldüğünü, ama şimdi bunların değiştiğini anlatıyorum.
Futbolculuk önemlidir.
“Arda olmayı hayal edin” diyorum. “Sezen Aksu olmayı, Kıvanç Tatlıtuğ olmayı, Hido olmayı hayal edin.”
“Tayyip Erdoğan, Kılıçdaroğlu, Demirel, Bahçeli olmayı da hayal edin.”
“Vehbi Koç olmayı da.”
“Veya iyi bir mühendis, doktor, pazarlama elemanı, polis, asker olmayı hayal edin.”
EN AZ 15 KİŞİ: Diyorum ki, bu sınıftan bütün Türkiye’nin tanıdığı insanlar da çıkacak ve çıkmalı.
Sonra birlikte söz veriyoruz.
“Bu sınıftan en az 15 şöhretli insan çıkacak.”
Eller kalkıyor, birlikte fotoğraf çektiriyoruz.
Bu fotoğraf okulun bir salonuna asılacak. 30 yıl sonra yeniden toplanacaklar ve verdikleri sözün ne kadar gerçekleştiğine bakacaklar.
Bütün eller havada.
HAYATI GÜZEL YAŞAYACAĞIZ: Bir söz daha veriyoruz. Hayatımız sadece işimizden ibaret olmayacak.
Hepimiz işimizin yanında güzel şeyler yapmaya çalışacağız.
Bütün eller havada...
ERKEKLERİN SÖZÜ: Dinleyicilere rahmetli babamın bana bıraktığı en büyük mirası anlatıyorum:
“Oğlum, kız kardeşlerine yapamayacağım bir şeyi sana yapamam.”
Erkeklere sesleniyorum.
“Ne siz, ne de ailenizden, çevrenizden birinin kızlara, kadınlara kötü muamele yapmasına iyi gözle bakmayacaksınız.”
“Kendiniz okula gideceksiniz, kız kardeşlerinizin, ileride kız çocuklarınızın okula gitmesi için elinizden geleni yapacaksınız.”
Eller yine havada.
NE OLMAK İSTİYORSUNUZ: Her birine soruyorum. Ne olmak istiyorsunuz?
Dört kişi, “Polis” diyor. Kızlarda öğretmen ve hemşire olmak isteyenler var.
Erkeklerin biri “Yazar olacağım” diyor.
Elinde büyük bir dosya var. “10 sayfalık bir roman yazdım” diyor.
Okumaya söz veriyorum.
SORULAR: Sonra sorular bölümü başlıyor.
Nasıl gazeteci oldunuz?
Gazetecilikte hiç pişman olduğunuz şeyler var mı?
Üstleriniz size baskı yapıyor mu?
Gazeteci olmaya nasıl karar verdiniz?
Sizce medya, doğulu insanların sorunlarına yeterince yer veriyor mu? (Kürtlere mi demek istiyorsun diye soruyorum. Başını sallıyor.)
VE KANAAT NOTU: Hayatımın en heyecan verici günlerinden biriydi.
Katılan çocukların büyük bölümü 5 ve yukarı sayıda çocuklu ailelerden geliyor.
Küçümsenmeyecek bir bölümü 9-10 çocuklu aileler.
Salonda 4-5 gazeteci var. Çocuklar çok rahat konuşuyor. Hepsi girişken.
Önemli bir gözlem: Kızlar sanki erkeklerden daha da girişken.
Demek ki, okula gitmeyi başaran kız çocukları çok güzel işler başaracaklar.
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı, 10 bin gönüllü eğitmenle çalışıyormuş. Çoğu üniversitelerden gelen öğrenciler.
Buradan hepsine kucak dolusu sevgiler, teşekkürler.
VE BİR ANONS: Gün boyunca Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba ile Şanlıurfa’yı dolaştım.
Tahmininizden çok etkilendim.
Onu da başka bir yazıya bırakıyorum.
Şimdilik yukarıdaki fotoğrafa bakın.
Bu fotoğraf, Türkiye’yi ileri taşıyacak sivil toplum gönüllülerinin ve doğmakta olan bir neslin umut fotoğrafıdır.
Bütün Türkiye’yi kucaklayacak gerçek “altın nesil” bu fotoğraflardan doğacak...