Paylaş
Tam tarihi ile 12 Ağustos 1975 günü İsviçre’nin Zürih şehrinde bir binada kahverengi iplerle bağlı paketlerin mühürleri açıldı.
Paketlerin içinde 32 defter vardı.
Her defter, her birinde 100 ile 200 sayfa arasında elle yazılmış notlardan oluşuyordu.
*
Defterler, dünyanın en büyük romancılarından biri olan Thomas Mann’ın tuttuğu günlük ve aldığı notlardan oluşuyordu.
Thomas Mann, 12 Ağustos 1955’te Zürih’te ölmüştü.
Vasiyetinde bir not vardı. Tuttuğu günlüklerin ve notların, ölümünden 20 yıl sonra açılmasını istemişti.
İşte defterler tam 20 yıl sonra, 12 Ağustos 1975 günü, Zürih’te Thomas Mann Enstitüsü binasında açıldı...
“Venedik’te Ölüm” adlı kitabın büyük yazarının gerçek hayatı ve gizli dünyası da o günden sonra ortaya çıktı...
*
Thomas Mann, güncesini ve notlarını el yazısıyla yazmıştı.
El yazısı da çok kötü ve kargacık-burgacıktı...
Ortada 7000 sayfa not vardı ve bunları inceleyen uzman günde ancak 7-8 sayfasını çözebiliyordu...
O nedenle Thomas Mann’ın gizli dünyasının ortaya çıkması da epey zaman aldı.
*
Defterlerin üzerindeki mühürlerin açılmasının üzerinde 36 yıl geçti... Ve nihayet geçtiğimiz günlerde, Thomas Mann’ın notlarından ve daha önce yazılmış birkaç biyografisinden sonra hayatının en münzevi ve mahrem odalarını anlatan bir kitap çıktı...
Adı, “The Magician”
Yani “Sihirbaz”
Yazarı Colm Toibin, Thomas Mann’ın hayatını anlatıyor ama bunu roman şeklinde yazmış.
Çünkü, beni de çok etkileyen, Thomas Mann’ın resmi dünyasının dışındaki gerçek hayatını ancak roman şeklinde anlatabilirdi...
*
Gizli defterlerden çıkan notlar sayesinde yazılan biyografi ve romandan bir şeyi öğrendik...
Thomas Mann’ın “Venedik’te Ölüm”, “Tonia Kröger”, “Buddenbrook Ailesi” gibi romanlarının konusunu hayali diye biliyorduk.
Meğer hepsinde yazarın otobiyografik izleri varmış.
Mesela, “Venedik’te Ölüm” filminde “Tadzio” olarak karşımıza çıkan uzun sarı saçlı genç çocuk, 2011 yılında Venedik’e giden Thomas Mann’ın gerçekten karşısına çıkmış.
*
Thomas Mann’ın eşi, varlıklı bir Alman Yahudi ailenin kızıydı.
Altı çocukları vardı...
Bütün dünya onları geleneksel ve mükemmel bir aile olarak tanıyordu.
Ancak 36 yıl önce mührü sökülen 32 defter, Thomas Mann’ın hayatını yönlendiren asıl duygunun ne olduğunu da ortaya çıkardı.
Ünlü yazar biseksüeldi ve bütün bir hayatını bu yanını saklayarak yaşamıştı.
*
Defterlerde şöyle bir itiraf vardı:
“Ne yazık ki eşime yeterince tatmin veremedim...”
Eşi de onun bu yanını bilerek birlikte yaşamayı kabul etmişti...
Yani öldüğü güne kadar, 50 yıl boyunca aynı evi paylaştığı eşi, aslında “Venedik’te Ölüm” filminin kahramanı Prof. Aschenbach’tı...
*
Peki hikâyenin “Döneklik” tarafı neydi?
Onu da anlatayım.
AYDINLANMIŞ BİR DESPOTUN DEMOKRASİYE KESİN DÖNÜŞÜ
BU yıl Amerika’da tam bir Thomas Mann yılı oldu.
“The Magician” adlı otobiyografik romanının yayınlanmasından 4 ay önce, Thomas Mann’ın bir kitabı daha yeniden basıldı.
Adı: “Reflections of a Nonpolitical Man” idi.
*
Türkçeye “Apolitik Bir Adamın Düşünceleri” diye çevrilebilecek bu kitap, “aşırı devletçi, aydın düşmanı bir insan”ın kaleminden çıkmıştır.
Thomas Mann, dönemin Alman aydınlarını “Kökü dışarda” insanlar olarak görür.
Demokrasinin “Alman karakterine aykırı” olduğunu ve toplumu zehirlediğini savunur.
Yağız Ay, 2017 yılında Birikim dergisine yazdığı bir yazıda “Venedik’te Ölüm” novellasındaki Prof. Aschenbach’ın “Aydınlanmış despotizm” karakteri çizdiğini söyler.
*
İşte o Thomas Mann, daha sonra değişecek, sol fikirleri ve demokrasiyi savunmaya başlayacaktır...
Tabii, sağ görüşten sol görüşe geçtiği için hiçbir sol aydın ona “dönek” demedi...
Çünkü o döneklik değil, “Doğru yolu bulmaktı.”
Oysa tersi istikamette değişseydi, bugün ona da “Liboş” diyecektik...
*
Benim gözümde ise o, hep “Venedik’te Ölüm”, “Tonia Kröger” ve “Büyülü Dağ”ın büyük yazarı olarak kaldı...
Ayrıca Hitler Nazizmi’ne karşı sesini en çok yükselten aydınlardan biriydi...
24 SAAT ELİNDE SU ŞİŞESİ İLE GEZEN ARKADAŞ, İYİ OKU
ETRAFIMDAKİ tablo aynen şöyle:
- Başta Güneri Cıvaoğlu olmak üzere birçok arkadaşım 24 saat elinde su şişesi ile dolaşıyor...
- Kimi görsem bana “Günde en az 3 litre su iç” diyor...
- Sırt çantasıyla önümden geçen her şahsın çantasının kenarına sokulmuş şişe suyu bana hep suçluluk duygusu veriyor.
- Bazıları uçağa bile elinde su şişesi ile giriyor.
- Gittiğim otelin spor salonunda mutlaka şu ikaz yazısı ile karşılaşıyorum:
“Ha gayret, içmeye devam” veya “Hedefini ıskalama...”
Yani günde 3 litre su iç...
Sonunda bende şu duyguyu yarattılar...
Hiçbir gün yeterince su içmiyorum...
O yüzden her gün ölüp ölüp diriliyorum.
*
Sonra bir gün aklıma, Mehmet Yılmaz’ın bir yazısında gördüğüm şu cümle geldi:
“Ne kadar su içmeniz gerektiğini vücudunuz size söyler...”
Yani “Susadıkça için” diyordu...
Mehmet’e inanmak istedim ama çevremdeki baskı o kadar büyüktü ki bir türlü inanamıyordum.
*
Sonunda cumayı cumartesiye bağlayan gece, yani dün sabah, New York Times’ın yazısı geldi önüme...
Başlığı şöyleydi:
“Günde ne kadar suya ihtiyacınız var?”
Aha işte tam cevabını aradığım soru dedim ve okumaya başladım...
SUSAMAMIŞSAM BİLE DAHA ÇOK SU İÇERSEM DAHA SAĞLIKLI MI OLURUM ?
KAFAMIZA sokulan korku şu:
“Aman ha, vücudun sakın susuz kalmasın...”
Bunun İngilizce karşılığı olan “Stay hydrated” kavramını da öğrendik...
Başlıktaki sorunun bilimsel cevabı ise şu:
Su hayati bir öneme sahip. Ancak, sadece su içmek sizi daha sağlıklı yapacak diye bir şey yok...
Hatta “su zehirlenmesi” diye bir şey bile var. Vücudunuzun ihtiyacı olan sudan fazlasını içmek size zarar bile verebilir.
Baş ağrıları başlar, konsantrasyon sorunu bile çıkabilir.
Daha ötesi ölüme bile yol açabilir.
- 2007 yılında, 28 yaşında bir kadın bir radyo istasyonunun düzenlediği su içme yarışmasında 2 galon içip ölmüş.
- 2014 yılında, 17 yaşında bir futbol oyuncusu 2 galon su 2 galon gatorade içip ölmüş.
GÜNDE KAÇ LİTRE SU İÇERSEM VÜCUDUM SUSUZ KALMAZ?
- DENİYOR ki, günde 250 miligramlık 8 bardak su içersen sağlıklı kalırsın.
Bu ölçü sadece bir efsane... Bunun bir ölçüsü yok. Maraton koşan bir insanın ihtiyacı olan su ile, iyi klimalı odada oturarak çalışan bir insanın ihtiyacı olan su miktarı çok farklı.
Ayrıca 120 kiloluk bir insanla, 60 kiloluk bir insanın su ihtiyacı da farklı...
KAHVE, ÇAY VEYA BİRADAN GELEN SU, SU SAYILMAZ MI ?
- HAYIR, bu doğru değil. 2016’da yapılan bir araştırma gösterdi ki: Kahve, çay ve biradan aldığınız su da vücudunuzu susuzluktan korur. Ayrıca yediğiniz şeylerden de su alıyorsunuz. Mesela çorbadan da su alıyorsunuz.
VÜCUDUMUN ELEKTROLİT DENGESİ ÇOK MU ÖNEMLİ?
- SON zamanlarda elektrolit destekli içecekler moda oldu. Peki bunları almamız gerekli mi?
Hayır gerekli değil. Çünkü vücudunuzun ihtiyacı olan elektroliti yediklerinizden de alıyorsunuz.
DOKTOR, VÜCUDUMUN SUSUZ KALDIĞINI NASIL ANLAYACAĞIM?
- HİÇ anlamaya çalışmayın... Çünkü hesaplaması çok karmaşık bir işlem. Onun yerine vücudunuzu dinleyin. O size söyler. Susamışsanız su için. En kolay yolu budur.
Ancak, yaşlılıkta vücudun susadığına dair işaretlerinde düşme olabilir. O nedenle yaşlılık döneminde su içmeye daha çok dikkat edin.
HANGİSİ DAHA HALK İNSANI, NEŞET ERTAŞ MI YOKSA RAPÇİ ÇOCUK MU?
BU sayfada müzik yazıyorum ya...
Çevremden sık sık şu sözler geliyor:
“Halktan kopuk şeyler yazıyorsun.”
Yani “Halkın içinde miyim dışında mı?” hep kendini halk sanan birileri karar veriyor.
*
Hadi o zaman size sorayım...
Sizce, Neşet Ertaş mı daha halk, yoksa ‘hip hop’çu Ezhel mi?
*
Neye göre karar vereceğiz?
Halk hangisini daha çok tanıyor, hangisini daha çok dinliyor, hangisini daha çok beğeniyor...
Buyrun Spotify rakamlarına bakalım.
- Neşet Ertaş’ın en bilinen şarkısı “Neredesin sen” 13 milyon kere dinlenmiş.
Düşünün Cengiz Çandar, 12 Mart döneminde yani 1971’de Ankara’da saklandığı evde Selda Bağcan’ın ağzından dinlermiş bu şarkıyı...
Yani 50 yıl önce... Şarkı çok daha eskilere gidiyor.
- Ezhel’in daha dün çıkan “Allahından Bul”u ise iki ayda 58 milyon kere dinlenmiş. “Devam” şarkısı 63 milyon...
*
Şimdi Neşet Ertaş halk insanı, Ezhel ve onun şarkılarını yazan ben ise, halka ters düşen insanlarız...
Gerçekten öyle mi?
Paylaş