Paylaş
1855 yılında, Avustralya’nın Melbourne şehrindeki Kraliyet Tiyatrosu’nda herkesi şoke eden bir olay yaşandı.
Sahnede genç bir kadın dans ediyordu. Dansın ortasında, eteklerini hafifçe yukarı çekti.
Sonra hızlandı ve eteğini başının üzerine kadar kaldırdı.
İşte o an, şehrin saygıdeğer insanlarının devam ettiği tiyatrodakiler donup kaldı.
Kadının içinde külot yoktu…
Dansın adı ‘Örümcek Dansı’ydı.
Aynı günlerde kader örümceği, onun ağlarını örüyordu.
MEZAR TAŞINIZA METRES YAZILSIN MI
Madem pazar günündeyiz ve yaz başlamış; şimdi olmasa bile, birkaç saat sonra soğuk bir bira veya beyaz şarap zamanı gelecek.
Yani keyfimiz gıcır ve güne şöyle tuhaf bir soruyla başlayabiliriz:
Kadınsınız… 40’lı yaşlarınıza gelmişsiniz.
Kendinizi en iyi yaşınızda hissediyorsunuz.
Ölüm daha çok uzaklarda.
Yani aklınıza şöyle bir cümlenin gelmesi için bir neden yok.
“Öldüğümde mezar taşıma ‘Metres’ yazın…”
Ağzımızdan yel alsın, konu meclisimiz dışına.
Söz, mesele sadece hikâyede kalacak. Size böyle bir kadını anlatacağım.
GREEN-WOOD MEZARLIĞI’NDA YATAN KADININ HİKÂYESİ
New York’un Green-Wood Mezarlığı, ünlü sakinleriyle tanınır.
Mesela Amerikan Cumhurbaşkanı Roosevelt’in karısı, annesi, babası orada yatar.
Telgraf alfabesi morsu bulan Samuel F. B. Morse, ünlü orkestra yönetmeni ve besteci Leonard Bernstein, dünyanın en meşhur piyanolarını üreten Steinway’in ikinci kuşak sahibi William Steinway orada yatar.
İşte o mezarlıkta yatan bir kadın var ki; hayatı çok ilginç.
Adı Marie Dolores Eliza Rosanna Gilbert.
1821’de İrlanda’da doğmuş. Babası İrlandalı, annesi Creole. Batı Hint adalarında doğmuş bir kadın.
Çocukluğu İngiltere ve Hindistan’da geçiyor.
16 yaşındayken bir subayla kaçıp evleniyor. Ancak beş yıllık evlilikleri sırasında, başka erkeklerle de ilişkisi olunca, kocası boşanıyor.
O andan itibaren, hayatında yeni bir dönem açılıyor.
BAVYERA KRALININ METRESİ LOLA MONTES
Önce kendine bir isim buluyor: Lola Montes.
Sonra ver elini Londra. Orada kendini İspanyol bir dansöz olarak tanıtıyor.
Yıl 1843 ve Londra uzun süre konuşacağı bu kadını bu dansıyla keşfediyor. Kendisinden sadece güzelliği, hafifmeşrepliği ve cazibesiyle değil, büyük aşklar yaşayacağı üç erkekle de söz ettirecektir.
Önce dönemin büyük piyanisti ve bestecisi Franz Liszt’le tanışacaktır. Liszt onu dönemin ünlü yazarı George Sand’la tanıştırınca bambaşka bir dünyaya girecektir.
Ama asıl aşkı, Alexandre Henri Dujarier isimli bir gazeteciyle yaşayacaktır. Dujarier, o yıl bir erkekle düelloya girecek ve ölecektir. Bir ihtimal düellonun nedeni Lola Montes’tir.
Dönemin kaynaklarına göre, Lola Montes düelloda hayatını kaybeden sevgiliyi çabuk unutur.
1846’da Münih’e yaptığı bir yolculuk sırasında, dönemin Bavyera Kralı Birinci Ludwig ile tanışır.
Kısa sürede onun metresi olur. Bir anda bütün Bavyera bu kadını konuşmaya başlar.
Krala birçok liberal reformu yaptırır. Ama halk bu ‘ahlaksız’ kadından nefret etmektedir.1848’de Kral, devrimci bir hareketin de zorlamasıyla tahtını bırakmak zorunda kalır.
Tahtsız bir kral, Lola Montes için hiçbir şey iade etmez. Avrupa’yı terk eder. Önce Asya, sonra Avrupa ve sonunda Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşir. Evlenir, ayrılır, metres olur, ayrılır…
Sıra yeni kıta Avustralya’yı keşfetmeye gelmiştir. Keşfeder, fetheder, o malum örümcek dansından sonra, orada da kıskanç ve ahlak timsali kadınların tepkisini çeker.
O danstan beş yıl sonra, bir kaza geçirir ve kısmi felç olur.
Örümcek dansının laneti devam etmektedir. Daha felçten kurtulmadan, bu defa zatürree geçirir.
Bu onun sonu olur.
ÖLDÜĞÜNDE HENÜZ 40 YAŞINI DOLDURMAMIŞTI
Yıl 1861’dir ve Lola Montes öldüğünde henüz 40 yaşını doldurmamıştır.
O bir skandal kraliçesiydi. Michel Foucault’nun, ‘namus timsali imparatorluk’ diye iğnelediği Victoria döneminde, yerleşik ahlaka nanik yapan kadındı.
Namus timsali erkeklerin ve kadınların mahrem dünyalarında ne kadar ahlaksız ve ikiyüzlü olduklarını yüzlerine vurduğu için, hep nefret objesiydi.
Örümcek dansı, onun bu ikiyüzlülükten aldığı intikamdı.
Lola Montes bugün Brooklyn’deki Green-Wood mezarlığında yatıyor.
İnternette Wikipedia Ansiklopedisi’nin ‘Green-Wood’un ünlüleri’ bölümüne girerseniz, onun adının yanında şunun yazdığını göreceksiniz:
“Artist ve saygıdeğer bazı insanların metresi”…
Bir skandallar kraliçesinin mezar taşına yazılacak daha güzel bir ifade bulunabilir mi?
GÜZEL KADININ YÜZÜ, GÖĞSÜ KALÇASI, BACAKLARI NASILDIR
Lola Montes, ölümünden üç yıl önce Amerika’da ‘Güzellik Sanatı’ isimli bir kitap yayımladı. Üç ay önce Paris’te, bu kitabın Fransızca baskısını buldum. 1858’de New York’ta yayınlandığında üç hafta içinde 60 bin adet satılmış. O dönem için inanılmaz bir rakam bu.
Kitap, kadınlara vücut bakımı için tavsiyeler ve bazı formüller anlatıyor.
Ancak giriş kısmında, bir bölüm var ki çok ilginç.
‘Güzellik Nedir’ adını taşıyan bu bölümde Lola Montes kadın güzelliğini şöyle anlatıyor:
BAŞ: Yuvarlak olmalı. Büyükten ziyade küçük baş güzeldir.
ALIN: Beyaz, düz ve parlak olmalı. Ne çok düz, ne çok çıkıntılı olmalı.
SAÇLAR: Siyah, kahverengi veya açık kestane rengi olmalı. Gür ve hafif bukleli olmalı.
GÖZLER: Siyah, kestane veya mavi. Canlı, parlak ve büyük olmalı.
KİRPİKLER: Birbirine yapışık olmamalı, hafif kıvrık, ortası kalın, uçları ince olmalı.
YANAKLAR: Büyük olmamalı. Hafif bir yuvarlaklık iyidir. Hafif kırmızıyla karışık beyaz renkli olmalı.
KULAKLAR: Küçük ve kıvrımlı olmalı. Pembemsi bir kırmızılık iyidir.
BURUN: Yüzü iki eşit bölgeye ayıracak şekilde ve orta büyüklükte olmalı.
AĞIZ VE DUDAKLAR: Ağız küçük olmalı, dudaklar eşit kalınlıkta olmamalı. Ona göre güzel bir ağız, henüz açılmamış bir güle benzer.
OMUZLAR: Beyaz olmalı. Erkeğinkinden daha yumuşak ve yuvarlak biçimde açılmalı.
KOLLAR: Beyaz, yuvarlak, kapalı ve parlak olmalı.
ELLER: Bileğe çok yumuşak ve kendini hissetirmeden birleşmeli. Parmaklar uzun ve hassas olmalı.
GÖĞÜS: Beyaz ve çekici olmalı. Ne çok büyük ne çok küçük olmalı. İki meme eşit büyüklükte ve yuvarlaklıkta olmalı. Dik durmalı ve hafif şekilde birbirinden ayrılmalı.
KALÇALAR: Omuzlardan daha geniş olmalı ve yuvarlak biçimde aşağı inmeli.
DİZ: Tek boğumlu ve yuvarlak olmalı.
BACAKLAR: Düz, yuvarlak ve dolgun olmalı. Topuklar ince olmalı.
*(Lola Montes: ‘L’Art de la Beauté’, Rivages Poche, Paris, 2012)
Paylaş