Önceki gün aldığım bir bilgiye göre Erdoğan bu görüşmede ABD Başkanı’na bir boksörden söz edecek.
Bir de kitap hediye edecek.
Kitabın adı da şu: “A Golden Heart Mitten...”
Yani “Altın Kalpli Eldiven...”
*
Önceki gün AKP’li bir başkanla ringe çıktım.
Beyoğlu’nun göbeğine kurulmuş bir ringin kenarındaki halatları kaldırıp birlikte içine girdik ve bu fotoğrafı çektirdik.
Ringe çıkma daveti Beyoğlu Belediye Başkanı
Bu hafta başında spor dünyasını çok yakından etkileyen çok önemli bir tartışma başladı... Tartışmayı başlatan kadın bir sporcuydu ve şu anda spor medyasında toz duman. Olay şu:
KADIN SPORCU MAÇ SONU TOPLANTISINI REDDEDİNCE
Paris'te yapılan Fransa Açık Tenis turnuvasında Naomi Osaka maç sonunda yapması gereken basın toplantısına çıkmayı reddetti... Böylece tenis tarihinde bir ilke imza attı. Nedenini de şöyle açıkladı: “Bu basın toplantılarında sorulan negatif ve öfkeli sorular psikolojimi bozuyor ve benim mücadele azmimi kırıyor...”
KIZGIN ORGANİZATÖRLER PARA CEZASI VERDİ, İHRAÇLA TEHDİT ETTİ
Tabii organizatörler Naomi Osaka’ya hemen 15 bin dolar para cezası verdiler. Onunla da kalmadılar, turnuvadan ihraç edebileceklerini ve disiplin soruşturması başlatılabileceklerini ifade ettiler.
Naomi Osaka da ceza almasından 1 gün sonra turnuvadan çekildiğini açıkladı. Spor dünyasında büyük bir tartışma başladı ve çok sayıda sporcu Naomi Osaka’ya destek verdi. Kadın tenisçinin kararı, aynı zamanda bütün dünyada ‘sporcuların mental sağlığı’ konusunu da tartışmaya açtı.
BAZI GAZETECİLER SORU SORMUYOR KENDİNİ GÖSTERMEYE ÇALIŞIYOR
İlk açılış “Perakende Günleri” toplantısıydı.
Toplantı sonunda, “Perakende Güneşi Ödülleri” verildi.
Birincisi pandemi sırasında başarılı olan şirketler ödüllendirildi.
Bir de “Yirminci Yıl Özel Ödülü” vardı.
Buna “Ödüllerin Ödülü” deniyordu....
Perakende sektörünü temsil eden 15 dernek ve iki ana sponsordan oluşan büyük jüri belirledi.
Ödülü Mudo mağazalarının kurucusu Mustafa Taviloğlu’na verdiler.
Ve onu, kendisinin yıllar önce söylediği şu cümleyle tanıttılar:
O meşum sabaha...
19 Aralık 2009 sabahı Beylerbeyi’ndeki bir askeri lojmanda silah sesi duyuldu.
Türk ordusunun bir subayı, o sabah tabancasını şakağına dayadı ve tetiği çekti. Arkasında da şu mektubu bıraktı:
“Hukuksuzluk sürecine hukuk adına saygı gösterilemez. Bu şekilde giderseniz ne yönetecek bir ordu, ne yaşayacak bir Cumhuriyet, bir ülke bulamayacaksınız.
Şunu bilin ki en küçük suçu ve günahı olmayan ben bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum.”
*
Yarbayın adı
Gönderen Ahmet Özal’dı...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın eşi Semra Özal’ı İstanbul’daki evinde ziyareti sırasında çekilmişti.
Hemen söyleyeyim...
Tarihi bir fotoğraftır bu...
Büyük bir barışın fotoğrafı...
Cumhuriyet’i kuran partinin, Cumhuriyet’in liberal devrimini yapan insanı ile vefa buluşmasıdır...
Yeni CHP’nin temellerini atan bir karedir...
Benim gibi artık ne ruhen, ne de fiziken öyle bir beklentisi kalmamış eski genel yayın yönetmeninin de içinde vardır o nöbetçi...
Öyle bir gün gelir ki...
“Keşke bu gazeteyi bugün ben yapsaydım” derdi...
Veya benim gibi onu demez de şunu yapar.
İçindeki gazeteyi içinden yapar...
Pazar gecesi öyle bir geceydi işte...
İçimdeki nöbetçi, o gece kendi gazetesini yaptı...
Yaptı da ne yaptı...
Bu maç Avrupa’nın seyircili futbola dönüşüydü. 16 bin taraftar sahada 60 binlik bir atmosfer yarattı. Şurası kesin; seyircisiz bir maç baharatsız bir yemek gibiydi. Futbol önceki gece aromasını ve baharatına kavuştu. Stattaki seyirci yerleşiminde sosyal mesafe ve hijyen şartlarına uygun bir oturum planlaması yapıldı. Ama daha maç başlamadan önce bütün sosyal mesafe kuralları bir yana bırakıldı. Maskeler tamamen atıldı.
Önceki gece her futbolsevere nasip olmayacak bir olayı yaşadım.
Tabii ki bu bir UEFA Şampiyonlar Ligi finaliydi. Tabii ki o maçı seyretmek bir şanstı.
Ancak bir sosyolog olarak benim için en az onun kadar güzel bir fırsat daha vardı.
Bütün dünyada 1.5 yıllık aradan sonra seyircili ilk futbol finalini seyredecektim.
Gerçekten çok zengin gözlemlerle dolu bir gece geçirdim.
Cumartesi gecesi Porto’nun Drago Stadı’nda sadece bir UEFA finali oynanmadı.
Futbolun geleceği açısından çok başka şeyler de oldu.
Twitter’da TT olmuştu.
Bu defa 10 saniyelik yarım kalmış bir cümle ile yine TT oldum.
Üstelik bu defa bir gece ve bir gün TT kaldım...
*
Olay perşembe akşamı bir arkadaşımdan gelen telefonla başladı:
“Sen gerçekten Tayyip Erdoğan büyük lider mi dedin?”
“Evet” dedim...
Şaşırdı... Herhalde