BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, ATV’de çıktığı yayının arasında dört gazeteci arkadaşımızla sohbet ederken ilginç şeyler söylemiş.
Bunlarından biri Hürriyet’in manşeti ile ilgiliymiş.
Anayasa değişikliğinin Meclis’ten geçtiği günün ertesi sabah Hürriyet şu manşetle çıkmıştı:
"411 el kaosa kalktı."
Başbakan ve AKP’nin önde gelenleri bu manşete çok sinirlenmiş.
Tabii onlar sinirlenince, hükümete yakın gazeteler ve yazarlar da harekete geçti.
Hürriyet’e etmedik laf bırakmadılar.
* * *
Dün sabah gazetelere bakıyorum.
Üniversite kapısında tam bir kaos.
Bazı üniversiteler türbanlı öğrencileri içeri alıyor.
Çoğu almıyor.
Bazı üniversitelerde türban yanlısı öğrenciler televizyon habercilerine saldırıyor.
Kimi "17’nci madde çıkmadan olmaz" diyor.
Kimi Anayasa Mahkemesi’nin kararını bekleme yanlısı.
Kimi "Bu iş bitti" havasında.
Kimi ise, "Daha yeni başlıyor" diyor.
MHP AKP’ye yükleniyor: "Söz verdiniz, hadi 17’nci maddeyi değiştirelim."
AKP’nin bir bölümünde ise "Nasılsa Anayasa’yı değiştirdik, gerisine lüzum yok" görüşü hákim.
* * *
Şimdi bu tabloya bakıp soralım:
"411 el ne için kalkmış?"
Gerçekten bir sorunu çözmek için mi?
Yoksa önünüzde apaçık duran bu "kaos"a yol açmak için mi?
Dünkü gazetelere bakıyorum.
Birçoğunda bu durum "kaos" olarak nitelenmiş.
Öyleyse, bu durumu önceden gören Hürriyet’e bu öfke niye?
Niye olduğu belli.
Çünkü gerçek bu olduğu için.
* * *
Bu kaos nasıl çözülecek?
Herkesin gözü, Anayasa Mahkemesi’nde.
Oysa bizler bu sorunu, Anayasa Mahkemesi’ne yüklemeden çözme yolunu bulmalıydık.
Şuna kesinlikle inanıyorum.
Anayasa Mahkemesi ne karar verirse versin, bu sorun çözülmüş olmayacak.
Keşke Rifat Hisarcıklıoğlu’nun girişimi başarılı olsa ve türban sorunu, iki partinin "hasat" zihniyetinden kurtulup, toplumun tamamının çözümü olarak önümüze konsa.
Böyle bir çözüm mümkündü.
Bana göre hálá da mümkündür.
Üniversitede türbana izin verirken, ilköğretim ve lisede, TBMM çatısı altında ve devlet dairelerinde türbanı kesinlikle yasaklayacak bir uzlaşmaya imza atılabilirdi.