Paylaş
Danimarka gazetesi Berlingske, 26 Şubat 2012 günü, iç sayfalarında çoğu insanın dikkatini çekmeyen küçük bir haber yayınladı.
Amerikan Hazinesi ve CIA, Danimarkalı bir işadamının, bir Alman işadamına yaptığı 26 bin dolarlık bir para transferine takılmıştı.
Aslında olay çok küçüktü ama Amerika’nın 11 Eylül kâbusu en küçük olayı bile agrandize ediyordu.Bu para, Küba’dan getirilen purolar için ödenmişti.Avrupa, Küba’ya uygulanan ambargoyu deliyordu...
Amerikan mali istihbaratı bu transferi SWIFT üzerinden yakalamıştı.O gün kimse, bu küçücük olayın, kartopu gibi büyüyeceğini, Avrupa ile Amerika arasında gizli bir savaşa yol açacağını, bir yanıyla bu yıl başında Bangladeş Merkez Bankası’ndan yapılan 1 milyar dolarlık buharlaşma olayına gideceğini aklından geçirmemişti.
Dünyanın en büyük ‘mali thriller’ı, 2012 yılının şubat ayında bir maliye müfettişinin yakaladığı bu 26 bin dolarlık transferle başlıyordu.Olay büyüyecek ve sonunda Türkiye’yi de sarsan Zarrab skandalına dokunacaktı.
-2-
KÜÇÜK KASABADAKİ BİNADA 8 HAZİRAN GÜNÜ YAZILANLAR
LA Hulpe, Brüksel’in 3 km dışında, 7 bin 300 kişinin yaşadığı küçük bir kasaba.
Valon nüfusun çoğunlukta olduğu kasabanın en tanınmış binası, ünlü mimar Ricardo Bofill’in tasarladığı yatay bir yapı.
Binanın kapısında Marvel çizgi romanlarından bildiğimiz S.H.I.E.L.D’i andıran bir kelime var.“SWIFT...”
Dünya bankacılık ve finans çevrelerinin çok iyi bildiği bu ismin açılmış hali şöyle:“Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunications”.
Yani “Dünya Bankalararası Finansal Telekomünikasyon Şirketi...
”Bütün dünyada bankalar arasındaki para transferi 1973 yılında kurulan bu kuruluş üzerinden geçiyor.
Yani, New York’ta okuyan oğluna para gönderen bir Türk’ün parası da buradan geçiyor, Denizli’de bir fason üreticisine GAP’in gönderdiği para da...
SWIFT’in resmi internet sitesi çok ilginç.Açılış sayfasının altında iri harflerle o gün oradan geçen mali transfer sayısı veriliyor.
8 Haziran 2016, yani geçen perşembe akşam üzeri SWIFT üzerinden geçen işlem sayısı 24.3 milyondu...
Haziran ayı başından o güne kadar yapılan işlemin sayısı 154 milyondu.m Bu yıl ocak ayından bugüne kadar geçen işlem sayısı ise 2 milyar 791 milyondu...
2015 yılında bu rakam 6.1 milyardı...Ve 8 Haziran akşamüzeri Avrupa’da borsalar kapanırken SWIFT’in resmi sitesinin açılış sayfasında şu cümle yazıyordu:“All systems are functioning normally...
”Bütün sistemler normal çalışıyor.
Sistemler çalışıyordu, ama her şeyin normal olduğu söylenemezdi.
Şubat ayı başında Bangladeş Merkez Bankası’ndan 1 milyar dolara yakın para hack’lenmesi Amerikan kongresini harekete geçirmişti.
Kongrenin bir komitesi, Amerikan bankalarının da sorumluluğu bulunup bulunmadığını araştırmaya başlamıştı.Tabii bütün yollar SWIFT’e çıkıyordu... Çünkü hacker’lar SWIFT komünikasyonu üzerinden çalışmışlardı.
-3-
HACKER’LAR ‘DÖRT GÖZ KURALI’NDAN MI YARARLANDI
SWIFT aslında uluslararası para trafiğinin güvenliğini sağlamak üzere kurulmuştu.
Yeryüzünde 200’den fazla ülkede faaliyet gösteren 11 bin finansal kuruluşun transferi buradan geçiyordu.
Güvenliği sağlamak üzere software geliştiriyor ve satıyordu.
Ama Bangladeş olayı açıkça göstermişti ki güvenlik yoktu...
Gelişmiş ülkelerin banka yöneticileri gelişmekte olan bankaları suçluyordu.
Yapılan ilk araştırmalar şunu ortaya koymuştu.
Bangladeş bankası, güvenlik konusunda önlem almamıştı.
Optik göz okuyucu veya parmak izi scanner’ları kullanılmıyordu.
Bu arada Türkiye’de Merkez Bankası’nın kurduğu ve bütün bankaların Türkiye içi para transferinde kullandığı AFT sistemindeki ana prensip de orada uygulanmıyordu:
“Four eyes principle...”
Yani dört göz kuralı.
Her işlem en az iki kişinin onayından geçmek zorundaydı.
SWIFT kendini şöyle savunuyordu:
“Bir A bankası B bankasına para transfer ederse, bir C kurumunun da buna izin vermesi gerekir. Ama paranın çıkışı mutlaka A bankasının bilgisayarından olur.”
Yani her işlemin çıkış noktasında izi bulunuyordu.
İyi de o zaman hacker’lar Bangladeş Merkez Bankası’nı nasıl soymuştu...
Tam bu mesele konuşulurken, mayıs ayı sonlarında siber güvenlik şirketi Symantec, çok ilginç bir ilişkiyi yakaladı.
Bangladeş bankasının hack’lenmesi ile 2014 yılında Sony şirketinin hack’lenmesi arasında bir ilişki vardı.
Bir anda Kuzey Kore de işin içine girmişti.
Ama bu aysbergin asıl kısmı, savaşın ana gövdesi başka bir yerdeydi.
Bu savaş Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa Birliği arasındaydı.
Ve bu savaşın işaret fişeği 23 Nisan 2006 günü atılmıştı...
-4-
ÜÇ AMERİKAN GAZETESİNDE AYNI KAYNAKTAN GELEN SAVAŞ İLANI
AMERİKAN yerleşik düzeninin 3 önemli gazetesi New York Times, Wall Street Journal ve Los Angeles Times 23 Nisan 2006 günü, aynı kaynaktan çıktığı apaçık belli bir haber verdi.
Buna göre ABD maliyesi ve CIA “Terör Finansmanı İzleme Programı” oluşturmuştu.
11 Eylül saldırısından sonra iyice teyakkuza geçen CIA, resmen SWIFT’in veri bankasına, yani kozmik odasına girmek istiyordu.
İlk tepki o yıl eylül ayında, SWIFT’e ev sahipliği yapan Belçika hükümetinden geldi.
“Bu programın Avrupa mahremiyet prensiplerine aykırı olduğunu” açıkladı.
Ancak Avrupa’nın ilk somut tepkisi 2009 yılında gelecekti.
O güne kadar SWIFT’in işlemlerini yapan iki merkezi vardı. Bunlardan biri ABD’de, öteki Hollanda’daydı.
SWIFT 2009 yılında İsvire’de üçüncü bir işlem merkezi kurdu.
Bundan böyle Avrupa’nın bütün transaksiyon işlemleri sadece bu merkezden görülebilecekti. Yani ABD, Avrupa’nın finansal kozmik odasından dışarı atılıyordu.
Savaşın bundan sonraki bölümünü gün gün izleyelim.
11 Şubat 2011...
Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği ile ABD arasındaki SWIFT anlaşmasını reddetti.
Mart 2011...
EUROPOL bir rapor yayınladı.
ABD’nin SWIFT’ten istediği bilgiler çok geneldi ve vatandaşlık haklarını ihlal ediyordu.
2012...
Amerika’nın cevabı bambaşka bir yerden geldi.
“United Against Nuclear Iran” (Nükleer İran’a karşı Cephe) adlı pek duyulmamış bir kuruluş, SWIFT’i, İran’daki bütün bankalarla ilişkisini kesmeye davet etti.
17 Mart 2012
Baskılardan bunalan SWIFT, o gün, İran’ın bütün bankalarını sistem dışına çıkardığını açıklıyordu.
Bunlar arasında Saderat Bank Of Iran, Bank Mellat, Post Bank of Iran, Sepah Bank vardı.
İran’ın dünya ile resmi kanallardan finansal ilişkisi kesilmişti.
2012 yılıydı ve meydan artık Zarrab ve Zencani’ye kalmıştı.
Sistem yeraltına inmiş ve tıkır tıkır çalışmaya başlamıştı.
Ayakkabı ve çikolata kutuları, elbise torbaları doluyordu.
Siyaseti de içine alan bu saadet zinciri 4 yıl sürdü.
1 Şubat 2016.
La Hulpe’daki binadan bütün dünyaya şu açıklama yapıldı:
“İran bankaları yeniden SWIFT sistemine alındı.”
ABD, İran’la anlaşmıştı.
-5-
MIAMI’DE POLİS BİR ÇİFTİ ARKA ODAYA DAVET EDİYOR
SON SAHNE
22 Mart 2016...
Zarrab Miami’ye giriş yaparken havaalanında, Amerikan polisi tarafından arka odaya davet edildi.Legal sistem 1 Şubat günü çalışmaya başlamış, bundan tam 50 gün sonra Zarrab gözaltına alınmıştı...
Artık sıra o 4 yıl boşlukta devreye girenlerden hesap sormaya gelmişti.Savaş SWIFT’in mahzenlerinden, siyasetin kanalizasyonlarına sıçramıştı...
Kanalizasyonda ilk enselenen ise Zarrab olmuştu.
Ankara, Tahran, Dubai, Abu Dabi ve Singapur’da ise bazı kişiler endişeyle sessizliğe bürünmüşlerdi.
22 Mart 2016 günü SWIFT’in resmi internet sitesinin açılış sayfasında şu yazıyordu:“All systems are fuonctioning normally...”
***
NOT: Yazıdaki bilgiler, Bloomberg Business Week’in web sayfasındaki iki haberden, Time dergisinin 13 Haziran 2016 tarihli son sayısından, SWIFT’in resmi internet sitesinden, şirkete ait belge ve yazılardan, Google taramalarından sağlanmıştır. Senaryo ve ilişki sistemleri her zamanki gibi bana aittir.
Paylaş