2. ‘Gece Yarısı Ekspresi’ birinci peronda hazır

***

- O günün akşamı ikinci haber geldi.

ABD, gözaltına alınan bir görevlisi nedeniyle Türkiye’de vize işlemlerini durduruyordu.

***

- Ama Amerika’dan gelen haberlerde “Amerikan büyükelçilik yetkililerinin, Türkiye’de hapse atılan Amerikan vatandaşları hakkında bilgi dahi alamadıklarını” söylüyorlardı.

***

- Aynı şekilde Alman hükümeti de Türk hapishanelerindeki Alman vatandaşlarının tutuklanmasını durmadan anlatıyorlar.

***

Ben o ülkeler hakkında biraz bir şey biliyorsam...

Bir sosyolog olarak, bir gazeteci olarak o ülkelerde insanların zihinlerinin nasıl çalıştığı hakkında biraz bilgim varsa...

Şunu şimdiden söyleyebilirim...

***

Tarihimizin ikinci “Gece Yarısı Ekspresi” birinci peronda harekete hazır bekliyor...

***

Bu krizi iyi yönetemezsek bu tren harekete geçer...

***

Birinci “Gece Yarısı Ekspresi” geçtiğinde bu ülkede askeri rejim vardı...

O imajı silmemiz, 20 yıl aldı...

***

Umarım ikinci ekspresin izleri o kadar kalıcı olmaz...

ERDOĞAN, GELDOF’U HASTA EDERSE TROLÜ NE HASTA EDER
ORTADA dünya barış hareketinin öncülerinden Bob Geldof’un bir konuşma videosu geziyor...

Diyor ki:

“Putin beni hasta ediyor... Trump beni hasta ediyor... Şi Cinping beni hasta ediyor... Erdoğan beni hasta ediyor...”

Bu sözlerin arkasından salonda büyük bir alkış kopuyor...

Sizce Geldof’un bu sözleri trolleri kızdırır mı...

Yoksa sevindirir mi...

- KARAMSAR YORUM: Erdoğan’ı bütün dünyada “nefret” edilen kişiler arasında saydığı için trolleri fena halde kızdırır...

- İYİMSER YORUM: Erdoğan’ı, dünyanın 3 süper gücünün lideri yanında dördüncü lider olarak sayıp, “dünya liderimiz” lafını doğruladığı için sevindirir.

NE AMERİKA’YMIŞSIN BE, BAK BİR VİZE İLE NELER YAPTIN
- İslamcının damarındaki “Haçlı’ya karşı Selahaddin Eyyubi” damarını kabarttın...

- Turancının ruhundaki 85 numaralı kızılelmayı parlattın.

- Perinçekçinin ruhundaki antiemperyalist ateşe benzin döktün.

- Yaşlı solcunun kafasına kızıl yıldızlı Che kepini yeniden taktırdın.

- Kemalistin içindeki uyuyan Sevr düşmanını uyandırdın.

- Son 50 yılımızın paslanmış yorgun metallerinin hepsini cilaladın...

Sen vize vermedin, onlar kendi kendilerine coşkuyu verdi...

‘DÜN DÜNDÜR’DEN ‘YARIM SAAT ÖNCE, YARIM SAAT ÖNCEDİR’E
BU kadar kısa süre içinde bu kadar politika değişikliği sizce nedir?

- İktidar sözcülerine bakarsanız: “Kişilikli, proaktif büyük devlet politikası...”

- Tweet’çi trollere bakarsanız: “Dombra eşliğinde ver mehteri destanı...”

- Köşe trollerine bakarsanız: “Üst akılın alt edilmesi...”

- Bazı tarafsız gözlemcilere göre: “Suya düşenin zikzaklara sarılması...”

BİR NUMARALI FAHİŞE BEN MİYİM, FATİH Mİ
HABER Türk yazarı Fatih Altaylı, okurlarına sormuş:

“Türkiye’nin en büyük ‘ilgi o...puları’ kimdir?”

Sırasıyla şu isimler çıkmış:

1- Ertuğrul Özkök

2- Ahmet Hakan

3- Ayşe Arman

4- Fatih Altaylı

Bu arada şöyle bir ayrıntı da veriyor:

“Ertuğrul Özkök uzak ara birinci çıktı...”

Arkasından “Siz buna ‘İlgi arsızı’ da diyebilirsiniz” diyor...

Şimdi ben de Fatih’e sorayım...

“İlgi arsızı gibi daha nezih bir ifade varken niye ‘ilgi orospusu’ gibi daha avam bir ifade kullandın?”

Haaaaaa... Haaaa...

Fena yakalandın Fatih...

“Orospu” kelimesini kullandın, çünkü bu kelime ile dikkati daha kolay çekmek, böylece yazını da daha fazla okutmak istedin...

DİKKAT TACİRLERİ
ŞİMDİ gelelim işin ciddi tarafına...

Modern toplumbiliminde buna “Dikkat tacirleri” deniyor...

Çünkü hepimiz, özellikle de gazeteciler, sanatçılar, sporcular, eğlence sektöründe çalışanlar, üreticiler, pazarlamacılar... Hepimiz, insanların dikkatinden zaman almaya çalışıyoruz...

Modern pazarlamanın birinci işi dikkat ticaretidir...

Yani Fatihciğim, dikkat ticaretinde 1 numara seçilmişsem, bu benim başarımdır.

Bu konuda Tim Wu’nun Türkçeye yeni çevrilen “Dikkat Tacirleri” adlı kitabını tavsiye ederim.

Orada “orospu” ifadesi kullanılmıyor.

MEZUNİYET TÖRENİ YAPAMAYAN BİR SINIFIN CENAZE TÖRENİ
BİZ mezuniyet törenini tanımamış bir kuşağın çocuklarıyız...

Sağcıların kep takmak falan gibi meselelerle ilgisi yoktu. Solcular da bu gibi şeyleri burjuva alışkanlığı olarak görürdü.

İşte o yüzden bizim gibi, solcu okullarda okuyan 60-70 kuşağı çocukları ne mezuniyet töreni görebildik, ne de kepli bir fotoğrafımız olabildi...

Alın yazımız böyle yazılmış... Sınıf arkadaşları olarak görebileceğimiz tek tören, cenazeler olacakmış...

Biz, Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu 1969 mezunları önceki gün sınıf arkadaşımız Mustafa Gerçeker’i kaybettik...

Ondan bize bir anma gününde Anıtkabir Defteri’ne, 69 mezunu sınıfımız adına, ona bağlılık sözlerimizi yazarken çekilen bu fotoğraflar kaldı... Daha doğrusu bir fotoğraf ve kaybettiğimiz iki arkadaşımız...

Sağda Mustafa Gerçeker, solda defteri imzalayan Sağhan Dolu...

69 sınıfının kaybettiğimiz iki üyesi...