130 odalı sarayda 75 yaş

SAHNEDEKİ 40’lı yaşlarının sonundaki güzel kadın, aşağıda kendisini hayranlıkla izleyen 27 yaş büyük kocasına bakarak konuşuyor.

Haberin Devamı

130 odalı sarayda 75 yaş

“Kocam kolay bir insan değildir.”
Devam ediyor: “Ona 30 yıl katlandım.”

* * *

Gece bu hüzünlü itirafla başlıyor...
Herkes merakla Almanya’nın bu tanınmış ailesinin nehir romanını izliyor.
Almanya’nın üçüncü büyük medya devi Burda Grubu’nun patronu Dr. Hubert Burda’nın 75’inci yaş günü, eşi Maria Furtwangler Burda’nın bu konuşması ile başlıyor.
Konuşmasını öyle bir cümle ile bağlıyor ki, salonda büyük bir alkış başlıyor.

* * *

Haberin Devamı

Ama sizi önce gecenin başına götürmeliyim.
Geçen perşembe akşamı, Münih’in, Residenz München adı verilen sarayındayız.
Burası Bavyera krallarının oturduğu saray. Almanya’nın en büyük sarayı olarak kabul ediliyor.
130 odası var.
İlk bölümü 1385 yılında yapılmış.
Visconti’nin filmini çektiği Kral İkinci Ludwig de bu sarayda yaşamış.
Davet, sarayın Kaisersaal (Kral salonu) adı verilen büyük salonunda veriliyor.
Almanya’nın üçüncü büyük medya grubunun sahibi Dr. Hubert Burda 75’inci yaşını kutluyor.
Burda Grubu, dünyada 300’den fazla derginin sahibi.

* * *

Yemeğin davetlileri arasında gazetemizin sahibi Aydın Doğan da var.
Aydın Doğan ve Dr. Burda, Türkiye’nin en büyük dergi grubu Doğan Burda’da ortaklar.
Ama dostlukları, ticari bir işbirliğinin çok ötesinde. Aydın Doğan, daha önce, Dr. Burda’nın 65 ve 70’inci yaş günlerine de davet edilmiş.
Ben ve Doğan Grubu’nun Almanya temsilcisi Sevda Boduroğlu da davetliler arasındayız.


250 davetli arasında 6 prens ve prenses

130 odalı sarayda 75 yaş

Haberin Devamı


-KAPIDAN girerken, yemeğe katılanların listesi küçük bir kitapçık halinde misafirlere dağıtılıyor. Onur misafiri Almanya’nın giderek daha öne çıkan güçlü Maliye Bakanı Dr. Wolfgang Schaeuble...
Seçim kampanyasında bir meczubun silahlı saldırısına uğradığından beri tekerlekli sandalyeye mahkûm. Yunanistan’la Avrupa adına ilişkileri büyük ölçüde o yürütüyor.
Dr. Burda ile aynı şehirde doğmuşlar.
Yaptığı konuşma büyük alkış alıyor.
Tabii Bavyera’nın eski Başbakanı Edmund Stoiber ve yeni Başbakanı Günther Beckstein de konuklar arasında.
Bize yakında İstanbul’a geleceğini söylüyor.
Her tarafım tanıdık markaların patronları veya üst düzey yöneticileri ile dolu.
BMW, Bosch, Volkswagen, Siemens, Deutsche Bank, Sixt, Oetker, OTTO, Villeroy&Boch, Microsoft, Sothebys’in CEO ve en üst düzey yöneticileri orada. Almanya’nın önde gelen bütün gazete, dergi, radyo ve televizyon yöneticileri de salonda.
Sanatçılar, felsefeciler...
Springer Grubu’nu Kai Diekmann ve eşi Katia temsil ediyor.
Bu tablodan da anlıyorsunuz ki, Almanya’da medya grupları arasındaki ilişkiler Türkiye’deki gibi düşmanlık ve kan davası ilişkileri değil.
Demokratik bir ülkede ne oluyorsa orada da o var. Dikkati çeken davetlilerden biri de Alman futbolunun efsane ismi Franz Beckenbauer’di... Davetliler arasında Bavyera ve Baden prens ve prensesi unvanını taşıyan 6 kişi vardı. İşte bu güzel gece Maria’nın harika bir konuşması ile başlıyor.
Konuşma aslında evlilik dediğimiz nehir romanının harika bir bilançosu.
Maria, sahnenin tam karşısındaki masada oturan Aydın Doğan’ı, “Hubert’in en yakın dostlarından biri” diyerek tanıtıyor.
Maliye Bakanı Schaeuble ve tenor Jonas Kaufmann’dan sonra en büyük alkışı Aydın Doğan alıyor.

Haberin Devamı


Evliliğimizin dibe vurduğu anda düşündüm ve şunları söyledim

MARIA bugün 48 yaşında güzel ve çok alımlı bir kadın.
Tanıştıklarında o 18, Dr. Burda 45 yaşındaymış...
Ünlü orkestra şefi Furtwangler’in küçük yeğeni.
Tıp eğitimi almış ama bir televizyon starı olmuş.
Kırklı yaşlarının bütün güzelliğini, alımını taşıyor.
Oyunculuktan gelen kabiliyeti ile konuşmasına etkileyici bir dramatik hava veriyor.
Araya, kendisiyle ve eşiyle dalga geçen espriler koyuyor.
“Mesleğim vardı. Zor bir kadındım. Ama Hubert te kolay bir insan değildi” diyor ve devam ediyor: “İnsanlar uzun süre beraber olunca, tabiatıyla sorunlar çıkabiliyor. Evliliğinizin dibe vurduğu anlar oluyor. Her şeyin bittiğini sandığınız anlar.”
Biraz es veriyor ve salonu süzüyor:
“Ama sonra bir an geliyor ve kendi kendinize düşünüyorsunuz. Birlikte olduğunuz adama bir daha bakıyorsunuz. Onda o güne kadar görmediğiniz yeni bir şeyler görüyorsunuz. Yepyeni taraflarını keşfediyorsunuz.”
Her ikisi de Almanya’nın çok iyi tanıdığı iki ünlü insan.
Salon merakla bu 21’nci yüzyıl Buddenbrook hikâyesinin sonunu bekliyor: “Sonra kararınızı veriyorsunuz. Ayağınızı hızla yere vurup, yukarı fırlıyorsunuz...”
Sonra eşine bakıyor ve konuşmasını şöyle tamamlıyor:
“Sen kolay biri değildin. Bir sürü işlerin vardı. Sana 30 yıl katlandım...”
Bir eş için oldukça katı bir itiraf... Ama arkasından ikincisi geliyor:
“Ama ben de kolay bir kadın değildim. Hayatımın bir bölümü hep dışarıda, film setlerinde geçti. Yani sen de 30 yıl bana katlandın...”
Ve arkasından final cümlesi geliyor: “Şimdi geriye baktığım zaman şunu görüyorum. Ben sensiz olamam Hubert...”
Salonda büyük bir alkış patlıyor.
Uzakdoğulu 4 gençten oluşan Novus Yaylı Çalgılar Dörtlüsü, desibeli ne salonu bastıran ne de altında kalan tonla harika bir müziğe başlıyor.
Ve biraz sonra, benim için en büyük sürpriz geliyor.

Haberin Devamı

Domingo’nun ‘en büyük’ dediği tenor sahnede

130 odalı sarayda 75 yaş

DAVETİN devamlı sunuculuğunu Maria yapıyor. Gecenin baş sanatçısı bir tenor. Adı Jonas Kaufmann...
Almanya’nın yetiştirdiği en ünlü tenorlardan biri. Maria onun adını söylediği zaman şaşırıyorum.
Çünkü aralık ayında Valencia’da ünlü tenor Placido Domingo ile sohbet ederken onun adı geçmişti. Domingo’ya “En beğendiğiniz tenor kim” diye sorduğumda hiç düşünmeden “Jonas Kaufmann” demişti.
Onu ilk defa dinliyordum.
Domingo çok haklıymış.
Piyano eşliğinde verdiği küçük konserden sonra yanına gidip Domingo’nun söylediğini aktarıyorum. Sıcak bir gülümseme ile “Bu benim için çok büyük bir şereftir” diyor.

Mönüde kırmızı şarap bile Alman

Haberin Devamı



-Beyaz şarap olarak: 2013 “Riesling ‘Achat’Andreas Laible”.


-Kırmızı şarap olarak 2010 “Durbacher Kochberg Spatburgunder”.


-Tatlıyla “Ruinart Blanc de Blanc”.


Babamın felsefesini önceleri sıkıcı buluyordum ama sonra

130 odalı sarayda 75 yaş

AİLEDEN ikinci konuşmayı oğlu Jacop Burda yapıyor.
Jacop, yüz hatları annesine çok benzeyen yakışıklı bir çocuk. Eğitimini Londra’da yapmış.
Babasının felsefeye merakını anlatıyor. Hatta bir gazetede, onun için “Goethe’nin devamı” diye yazılmış.
“Doğrusunu söylemem gerekirse, ilk zamanlar onun durmadan felsefe konuşmasını sıkıcı buluyordum. Ama zamanla ne kadar önemli olduğunu anladım” diyor ve babasınını Nietzsche’den okuduğu cümlelerle anlatıyor.

Baba, Los Angeles’tayım ama sana Goethe’den bile daha yakındayım

130 odalı sarayda 75 yaş

GECENİN en ilginç anlarından biri kızları Elizabeth’in elinde akustik bir gitarla sahneye çıktığı andı. O da Amerika’da eğitimini yapıyormuş ve Amerika’nın etkisi söylediği şarkıdan da belli oluyordu. Şarkının Almanca sözlerinin karşılığı şöyleydi: “Baba sen bize hep aile her şeyden önemlidir derdin. Bak ben uzaktayım ama buradayım.”
Ailenin önemini anlatmak için bir de şaka yapıyor.
“Baba ben Los Angeles’tayım, ama bak Dr. Kallen’den bile daha yakınım. (Dr. Kallen, Hubert Burda’nın çok uzun yıllardır çok yakın çalıştığı CEO’su.)
Baba ben uzaktayım ama sana Goethe’den bile yakındayım...”

Yazarın Tüm Yazıları