Paylaş
Dünya 12 Kasım 2014 günü herkesi şaşırtan bir haberle çalkalandı. Avrupa Uzay Ajansı, Güneş’ten 540 milyon kilometre uzaklıktaki kuyrukluyıldızın üzerine bir uzay aracını indirmeyi başarmıştı.O güne kadar sadece Amerikalıların ve Rusların tekelinde sayılan uzaya Avrupa da ayak basmıştı.İşin en ilginç yanı uzay aracı 10 yıllık bir yolculuktan sonra kuyrukluyıldızın üzerine inebilmişti.İnsanlık tarihinde ilk defa bir uzay aracı bir kometin yörüngesine girmişti.
Bu aracın misyonu şuydu: İçinde bulunduğumuz Güneş Sistemi’nin nasıl oluştuğu hakkında bilgi toplamak. Bir anlamda canlıların nereden geldiğini öğrenebilecektik. İşte bu harikulade uzay yolculuğunu hazırlayan, yapan insanlarla konuştum. Bu yolculuğun perde arkasını araştırdım. İşte size insanoğlunun kökenlerine seyahat anlamına gelen bu 10 yıllık yolculuğun hikâyesi.
1995 YILLIK TAŞ TABLETİN SIRRI
15 Temmuz 1799 günü, genç bir Fransız askeri, Mısır’ın bugünkü Raşid (Rosetta) limanının iki-üç kilometre ötesinde dolaşırken, küçük bir mağaranın içinde bir taşa rastladı.
Pierre François Bouchard adlı asker, derhal komutanına koşup bu taşı haber verdi.
Üzerinde birtakım yazıların bulunduğu taş üç gün sonra, Napolyon’un Mısır’a gönderdiği bilim heyetinin önündeydi.
Ama o gün, bu taşın insanlık tarihinin en büyük şifresini çözeceğini aklına bile getirmemişti.
Taşın kaderi, uzun bir yolculuktan sonra değişecekti.
İngilizler 1801 yılında Mısır’da Fransızları hezimete uğratınca, Rosetta’da bulunan taşı Londra’ya götürüp British Museum’a koydu.
Genç Fransız askeri, küçük mağaranın içinde bulduğu taşın insanlık tarihine ışık tutacak bir şifre olduğunu fark etmemişti.
Londra’daki bilim insanları bir süre sonra ilginç bir şeyin farkına vardılar.
AYNI TAŞ, 3 ALFABE
Taşın üzerinde 3 ayrı dil ve alfabeyle yazılmış metinler bulunuyordu.
Yazılar, Mısır hiyeroglifi, Mısır demotik dili ve eski Yunanca alfabe ve dilinde yazılmıştı.
Ancak asıl sürpriz, bir eski dil uzmanının fark ettiği gerçekle ortaya çıkacaktı.
Taşın üzerinde 3 ayrı dil ve alfabe ile yazılmış olan metin, birbirinin aynı olabilirdi.
İnsanlık tarihine ışık tutacak en önemli alfabenin şifresinin çözülmesi için ilk adım atılmıştı.
Ancak şifreyi çözecek bir anahtar gerekiyordu... Bu kelime yoktu.
O kelime, tam 16 yıl sonra yine Mısır’da, ama bu defa obeliskten Asuvan şehrinin hemen yanındaki Philae’de (Pilak) bulunan bir dikilitaştan gelecekti.
İngiliz arkeoloğu William John Bankes 1815 yılında Asuvan şehri yakınlarında dolaşırken bir obelisk bulmuştu.
ANAHTAR: KLEOPATRA
Dikilitaşın üzerinde Mısır hiyeroglifi ve eski Yunanca yazılmış iki metin vardı.
İngiliz bilim adamı alfabelerdeki işaretleri tek tek incelerken birden bir şeyin farkına vardı. İki metinde de ortak bir kelime geçiyordu.
Kleopatra...
İnsanlık tarihinin ilk büyük şifresi olan hiyeroglif yazısının anahtar kelimesi bulunmuştu.
Bankes bu bilgiyi hemen Rosetta taşı üzerinde çalışan Thomas Young ve Jean-François Champollion’a iletti.
Onlar için de bulunmaz bir anahtardı bu kelime...
Böylece Mısır medeniyetinin sırrını çözecek olan hiyerogliflerin dili çözülmüştü...
19’uncu yüzyılın başıydı ve Rosetta ve Philae kelimelerinin, 215 yıl sonra, canlıların nereden geldiğini anlatacak başka bir sırrın kod adı olacağını kimse aklından geçirmemişti.
Nil Nehri kenarında başlayan bu macera, 215 yıl sonra insanın ve canlıların kökenlerine giden bir uzay yolculuğuna dönüşecekti.
2 DEV TELESKOPTAN TUHAF SESLER
20 Ocak 2014...
Kaliforniya’daki dev teleskopa uzaydan gelen tuhaf sinyal, anında Avrupa’nın Darmstadt şehrindeki bir salona iletiliyor...
Salonda çok sayıda insan okyanusun öteki tarafından gelen bu sesi beklemekteydi.
Ancak sevinmeleri için gözler ve kulaklar Avustralya’daydı. Avustralya’nın Canberra şehrindeki dev teleskopun da uzaydan aynı sinyali alması gerekiyordu.
Ancak oraya ulaşan bir sinyal yoktu.
Biraz sonra Kaliforniya’dan da kötü haber gelmişti. Oradaki ses de susmuştu...
Darmstadt’taki salona ölüm sessizliği çöktü. 10 yıllık bir umut sönmek üzereydi...
39 yaşındaki genç Fransız Sylvain Lodiot başını ellerinin arasına aldı ve beklemeye başladı... Salonda kimse konuşmuyordu... Saniyeler geçmek bilmiyordu.
Biraz sonra Kaliforniya’daki dev teleskoptan tuhaf bir sinyal geldi... Hemen ardından Canberra’ya bağlı monitörden aynı sinyali aldılar.
Salonda bir alkış patladı...
Rosetta 31 aylık uykusundan uyanmıştı...
ROSETTA İKİNCİ DEFA UYANIYOR
Aynı sıralarda çok uzaklarda bir başka insan bu büyük anı izliyordu. O bendim ve o an yıllarca önceye dönmüştüm.
Gözümün önünde Stanley Kubrick’in “2001: A Space Odyssey” filminin o müthiş giriş sahnesi vardı.
Bir maymun, önündeki taş tablete bakıyordu...
Bir tür Rosetta taşıydı o taş da... Rosetta tableti, Milat’tan Önce 196 yılına aitti. 1995 yıl bir mağarada uyumuş, bir Fransız askeri tarafından bulununca uyanmış ve hiyerogliflerin sırrını çözmüştü.
Ama ikinci Rosetta’nın uykusu sadece 31 ay sürmüştü. Şimdi o da uyanmış ve insanlık tarihinin bir başka şifresini çözmek için Güneş’ten 540 milyon kilometre uzaklıktaki hedefine doğru ilerlemeye devam etmeye başlamıştı.
Kuyrukluyıldıza gitmek için 2004 yılında fırlatılan uzay aracının adı da Rosetta’ydı...
10 yıl sürecek yolculuğu sırasında enerji kaybetmemesi için 31 ay boyunca uykuya yatırılmıştı.
Aşağıdakiler, aracın uyanıp uyanmayacağından emin değildiler.
Rosetta uyanmıştı ve artık önünde sadece 11 aylık bir yolculuk kalmıştı.
Kuyrukluyıldıza gidecek ve bize kendi hikâyemizi anlatacaktı.
Biz faniler... Nereden geldik ve nereye gidiyoruz...
3 METEORDAKİ BÖCEK FOSİLİ GERÇEK Mİ
4 Mayıs Pazartesi... Almanya’nın Darmstadt şehri... Üzerinde “ESOC” (Avrupa Uzay Operasyon Merkezi) yazılı binaya girerken çok heyecanlıydım.
Çünkü, insanlık tarihinde bir kuyrukluyıldızın üzerine ilk uzay aracını indiren insanlarla bir gün geçirecektim. Burası Avrupa’nın NASA’sı sayılan Avrupa Uzay Ajansı’nın 6 ayrı merkezinden biri... Dünyanın en uzun uzay yolculuğunu gerçekleştiren ekibin çalıştığı binayı ötekilerden ayıran bir özelliği yok.
Kapıda, Amerika’yla karşılaştırıldığında çok hafif sayılacak bir güvenlik taramasından sonra binaya giriyorum.
Birazdan karşımda bütün dünyayı şaşkınlığa uğratan Rosetta Misyonu Uçuş Direktörü Sylvain Lodiot oturuyor.
Afrika doğumlu genç bir Fransız. Mühendislik okumuş. Hayatının çoğu dışarıda geçmiş.
Rosetta 2004 yılında yola çıktığında 29 yaşındaymış. Araç 10 yıl sonra komete indiğinde o da 39 yaşına gelmişti.
HER ŞEY 1986’DA HALLEY’in ALTINDA BİR İZDİVAÇLA BAŞLADI
Halley Kuyrukluyıldızı her 75 veya 76 yılda bir dünyadan gözle görülür bir mesafeden geçen kuyrukluyıldızdı. Bir insanın hayatı boyunca iki defa görebileceği tek komet oydu.
İncil’de, Hazreti İsa’nın doğduğu yıl geçtiği iddia edilen kuyrukluyıldızdı. O yüzden Miladi Takvim›in, 0 yılından değil, MÖ 12’nci yıldan başlaması gerektiğini söyleyenler de vardı.
Halley, 1986 yılında dünyaya yakın geçerken, Avrupa Uzay Ajansı’nın uzmanları Halley’i yakından izleme imkânı bulmuşlardı.
O yıl bazı ülkeler Halley’i incelemek üzere araçlar gönderdi. Bunlardan biri, Avrupa Uzay Ajansı’nın gönderdiği “Giotto” isimli araçtı.
Güneş Sistemi’nde bir komete araç gönderme fikri o yıl doğdu.
Aslında çılgın bir projeydi. 540 milyon kilometre uzaklıktaki bir buzulun içinde, hayatın sırrını arayacaklardı. Belki de Dan Brown’ın romanındaki gibi bu buzulun içinde bir böcek fosili bulmayı umut ediyorlardı. Bu misyonu gerçekleştirmek üzere iki araç hazırlandı.
Biri, üzerinde 12 inceleme aleti bulunan çamaşır makinesi büyüklüğünde ve 100 kilo ağırlığında bir araçtı.
Öteki ise bu inceleme aletini kuyrukluyıldıza kadar taşıyacak olan araç. Bu araç Arianne füzesi ile atılacaktı.Sonunda büyük gün geldi.
Fransız Guyanası’ndan ateşlenen Ariane 5 füzesi, insanlık tarihini değiştirebilecek iki aracı yörüngesine taşıyordu.
Hedef, 67P kuyrukluyıldızıydı.
10 YILLIK YOLCULUK
Sıra bu araçlara isim vermeye gelmişti. İşte o an birinin aklına 215 yıl önce bulunan o taş geldi.
10 yıl sürecek olan yolculuğu yapacak ana araca Rosetta ismi verildi.
Onun kuyrukluyıldıza indireceği aracın ismi ise Philae oldu.
Rosetta taşı ve Philae obeliksi, insanoğlunun en büyük kültürel sırrının şifrelerini çözmüştü, hiyeroglifler o sayede okunabilmişti.
O taşın yapılmasından 1995 yıl sonra ikinci Rosetta ve Philae ise insanoğlunun nereden geldiğini bulmak üzere uzayın karanlığında kayboluyordu.
O gün 2 Mart 2004’tü...
İki araç, uzayda 31 aylık ilk uykuya dalmadan önce 7 yıl yol alacaklardı. Uzun bir yolculuktu...
Ama gittiği yerde bulacağı umut edilen şeyler, bu yolculuktan çok daha heyecan vericiydi.
YARIN
EN KRİTİK 23 DAKİKA
-Rosetta dünyanın yörüngesinden çıkmak için ne yaptı.
-Mars’ın kenarından geçerken 23 dakika boyunca hangi tehlikeyi atlattı.
-Yolda giderken kimlerle karşılaştı.
-Rosetta 7’inci yılda neden 31 aylık uykuya yatırıldı.
Gözü sayılan kamera kaç pixeldi ve neler gördü..
Paylaş