Paylaş
Türkiye, ilk defa 1997 yılında Fındık Tanıtım Grubu'nun kurulmasıyla bu kavramla tanışmıştı.
Bugün ise Deri Tanıtım Grubu, Makine Tanıtım Grubu, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi, Su Ürünleri Tanıtım Grubu, Narenciye Tanıtım Grubu, Seramik Tanıtım Grubu ve Antep Fıstığı Tanıtım Grubu da faal bir şekilde dünyanın dört bir tarafında Türk ürünlerini tanıtmak ve ihracatı arttırmak için hummalı çalışmalar yürüten sektörel sivil hareketlerden bazıları.
Bu gruplar, bir yandan yurtdışında Türk endüstriyel ürünlerinin tanıtımına ağırlık verirken bir taraftan da kendi evinde güçlü olmayan rakip pazarlarda da güçlü olamaz anlayışı ile Türkiye içinde de tanıtım ve iletişim faaliyetlerinde bulundular.
Özellikle Fındık, Deri ve Makine Tanıtım grupları, televizyon, gazete reklamları ve havalimanlarındaki bilboard çalışmalarıyla geçtiğimiz yıllarda dikkat çektiler.
İhracatçı birliklerinin çatısı altında, yönetim kurulu üyeleri arasından icracı birer komisyon şeklinde kurulan tanıtım grupları, Türk endüstriyel ürünleriyle ilgili iç ve dış pazarlardaki algılamayı kuvvetlendirirken, Türk markalarının uluslararası pazarlarda tutunabilmesi için de büyük destekler verdiler.
İhracatçı birlikleri hayata geçirdiği ses getiren bu tanıtım kampanyalarının finansmanını üyelerinden aldıkları katkı paylarından sağladılar.
Üyelerden toplanan katkı payları, üyelerin gerçekleştirdiği ihracattan elde ettiği gelirin binde yarımı ile binde 2’si arasında değişti. Oranın ne olacağını da sektörün büyüklüğü belirledi.
Birlikler diğer tüm faaliyetlerini de buradan sağladıkları gelirle yerine getirdi. İhracatçılardan katkı payı alınmaya halen devam ediliyor.
İhracatın 125 milyar dolara dayandığı düşünülürse, katkı payı oranının ortalama binde 1 olarak kabul edersek birliklerin katkı payı adı altında bu yıl yaklaşık 125 milyon dolarlık bir gelir elde etmesi söz konusu olacak.
Bu nedenle daha önce birbiri ardına kurulan tanıtım gruplarına düzenleme getirmek ve harcanan bütçeleri kontrol altında almak için Dış Ticaret Müsteşarlığı tanıtım gruplarının işleyişini belirli kurallara bağlamıştı.
Buraya kadar her şey normal. Hatta olması gerektiği gibi.
Ancak İhracattan Sorumlu Devlet Bakanlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın aldığı son kararla birliklerin üyelerinden topladığı katkı payları da artık ortak bir havuzda toplanacakmış.
Ortak havuzda toplanan kaynağın nasıl kullanılacağı da ortak karar ile belirlenecekmiş.
Ne var bunda demeyin. Kıyamet de zaten burada kopuyor.
Karara birlik başkanlarından ve ihracatçılardan gelen tepkiler gün geçtikçe büyüyor. Neden mi?
Çünkü ihracatçı birliklerinin başkanları katkı paylarının diğer sektörlerin tanıtım faaliyetleri için de kullanılacak olmasını üyelerine anlatamıyorlar. Başkanlar, döviz kurları nedeni ile zaten sıkıntılı günler yaşayan ihracatçıların çıkış umudu olarak gördükleri tanıtım gruplarının alınan son karar ile işlevini yerine getirmez hale geldiğini savunuyorlar.
Başkanlar, karardan vazgeçilmesi için son günlerde Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın kapısını aşındırıyor. Birlik başkanları kaygı ve sıkıntılarını defalarca Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’a da aktarmışlar. Ancak Bakanlığın aldığı karardan şimdilik vazgeçme gibi bir düşüncesi görünmüyor.
Pek çok Türk markasının yurtdışı pazarlarda marka yatırımı yapacak finansal gücü yok. Bu nedenle markalar güçbirliği yapmak zorundalar. Yani Türk markalarının yurtdışındaki rekabette fırsatları kovalayabilmek için tanıtım gruplarına ihtiyaçları var.
Bakalım ihracatçılar ile bakanlık arasında orta bir yol bulunabilecek mi?
Bulunamazsa, “Neden Türkiye’nin uluslararası markası parmakla sayılacak kadar az?” diye uzun yıllar hayıflanıp durmaya devam edeceğiz demektir.
Paylaş