Paylaş
Kadın okurlarımız alınmasın ama onlara yakıştırılan “dır dırcı” tanımlaması da buradan geliyor.
Örneğin bir erkek sabah uyandığında dağarcığına yüklediği sözcük kontörlerini akşama kadar işte, sokakta, orada burada akşam eve gelmeden harcıyor.
Eve geldiğinde de artık cepte konuşacak kelime kalmıyor doğal olarak.
Hal böyle olunca kadınlar ne yapsın?
Alıyorlar sazı ellerine.
Bir taraftan da gece uyuyuncaya dek tüketilmesi gereken binlerce sözcük var tabii. Vıdı da vıdı…
Aslında bu kadınların eksikliği değil. Erkeklere göre üstünlüğü.
Araştırmalara göre, kadınların beyni erkeklerden daha hızlı çalışıyor. Bu da onların muhakeme ve düşünme yeteneğinin erkeklere oranla daha güçlü olmasını sağlıyor. O nedenle kadınlar iletişime ve bilgi paylaşımına erkeklerden daha yatkın oluyorlar.
Aslında bu DNA’larımızdaki kodlarda saklı. İşin aslı ilk insanlara kadar uzanıyor. Çünkü kadınlar o dönemlerde bile erkeklere karşı akıl üstünlüğünü kullanmışlar.
Erkeklere “Hadi sen git avlan. Bana yiyecek getir, ben de sana bakayım” demişler. Başka vaatlerle de motive olan erkekler, arazide av peşinde koşarken ister istemez her avcı gibi sessiz olmayı öğrenmişler. Sessiz olmak için de temel şart az konuşmak tabi ki. Böylece az konuşmak erkeklerin DNA’sına da işlenmiş.
Peki erkekler avdayken kadınlar ne yapmış. Erkekler gelinceye kadar mağaralarda dans etmişler, kendi aralarında iletişime geçmeyi öğrenmişler. Yani bol bol dedikodu yapmışlar. Çok konuşmak da kadınların DNA’sına kodlanmış.
İşte “Anadil” kavramı da buradan geliyor. Çünkü babalar binlerce yıl önce avda, bugünlerde işte olduğu için çocuklar dili annelerinden yani kadınlardan öğreniyor. İletişim kurmayı da bize kadınlar öğretiyor.
Şimdi anlıyor musunuz, günümüzde tıpkı mağara döneminde olduğu gibi kocalarını avlanmaya, pardon işe gönderen kadınların günlerde neden bir araya geldiğini ya da işyerlerinde iki kadının yan yana geldiğinde ayaküstü veya birbirini hiç tanımayan iki kadının yolda karşılaştığında bile kırk yıldır tanışıyormuş gibi sohbet edecek bir konu bulabiliyor olmalarının nereden kaynaklandığını?
Hepsi DNA’larımızdaki kodlarda saklı…
Kim ne derse desin, her kadın kendi sosyal etki alanında bir iletişim üstadıdır. Bu nedenle, marka olmak, konuşulmak, mal ya da ürün satmak isteyen öncelikle kadınları ikna etmek zorundalar.
Ülke nüfusumuz yaklaşık 72 milyon. Ülkemizdeki kadın erkek sayısı da hemen hemen eşit. Yani ikna edilmeyi bekleyen 36 milyon kadın var.
“Ata erkil bir milletiz” deniyor ya o da palavra. Tüm dünya toplumları gibi biz de “ana erkiliz”. Boşuna kendimizi kandırmayalım…
Paylaş