Paylaş
İşte o an anlıyoruz, E5’te yanımızda seyreden cenaze araçlarının kimleri son yolculuğa taşıdığını…
Sanki herkes biliyormuşcasına, onca aracın seyrettiği E5’i derin bir sessizlik kaplıyor. Normal şartlarda korna sesinden ilerleyemediğiniz E5’te çıt çıkarmadan ilerliyor tüm araçlar. Tüm sürücüler sanki cenaze araçlarının önüne geçmemeye gayret ederek kendilerince bir saygı gösterisinde bulunuyor…
Yunusların eşliğindeki cenaze araçları önde, yüzlerce araç sanki konvoy oluştururcasına arkasında bir süre öylece ilerleniyor… Ta ki Fatih yol ayrımına kadar…
Yolumuz orada ayrılıyor, tren katarları gibi dizi dizi ilerleyen cenaze araçlarından… Allah rahmet eylesin… Mekanları cennet olsun…
Gençliğimin aşk gemisi
Mavi Marmara…
Gençliğimin aşk gemisiydi o…
Meslek hayatına yeni başladığım dönemlerdi. Eşimle henüz hayatımızı birleştirmiştik. O zamanlar kıt kanaat maaşlarımızla ancak Avşa ya da Marmara adasında tatil yapabiliyorduk.
Eşimle çıktığımız ilk tatilin anıları vardı o gemide. Daha sonra pek çok kez 7-8 saatlik ada yolculuklarımızın anılarına da ev sahipliği yaptı Mavi Marmara…
Benim için çok özeldi o gemi…
Kuruçeşme ya da Sirkeci’den geçerken, kıyıda demirlemiş Mavi Marmara’yı her gördüğümde yüreğimde ılık bir rüzgar estirirdi…
Anılarımın tatil ve aşk gemisiydi Mavi Marmara… Bundan sonra ise Türk halkının derin kederle anacağı bir trajedi gemisi olacak…
İster “takdiri ilahi” deyin ister bir raslantı, son olarak ev sahipliği yaptığı trajedi ile Mavi Marmara, tarihe geçmekle kalmadı. Bundan böyle Amerika ve İsrail’in Ortadoğu’da yalnız kalmasına neden olacak, sonuçlarını o yolculuğu hazırlayan ve çıkanların bile tahmin edemedikleri bir sürecin başlamasına da neden oldu…
Kendi tuzaklarına düştüler
Kim ne derse desin…
Pek çok eksik veya yanlışlıklar zaman zaman yapılmış olabilir. Ama Türkiye, son beş yıldır uyguladığı dış politika ve çerçevesini Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun çizdiği “komşularla sıfır sorun” stratejisi ile hem Orta Doğu’da hem de Akdeniz havzasında artık hakim güç olarak konumlanmıştır.
İran ile yapılan nükleer anlaşma, Türkiye’nin Ortadoğu’da itibarının giderek yükselmesi, komşuları ile ticarete başlaması, kendilerini mutlak güç sanan çevrelerde endişe yaratmıştır.
İsrail ve hamisi Amerika’nın telaşı ve Türkiye’ye haddini bildirme çabası da bundandır. İstedikleri gibi davrandıkları coğrafyada, Türkiye de muhatap alınması gereken bir rakip olarak karşılarına çıkınca, Türkiye’ye yeni roller biçmeye kalkmışlar ama Mavi Marmara’da kendi tuzaklarına düşmüşlerdir.
Şüphe varsa gerçektir
Uluslararası ilişkiler özü itibarı ile insanlar arası ilişkilere benzer. İlişikler ister devletler arasında olsun ister insanlar arasında, uzlaşma, güven, sevgi ve saygı eksenleri üzerine inşa edilir.
Eğer bir taraf sadece kendi çıkarlarını dayatırsa uzlaşma suya düşer. Uzlaşma olmazsa güven oluşmaz. Güven yoksa da ilişki yönetiminden söz edilemez.
Ama kritik nokta şudur: Şüphe varsa gerçektir…
Görünen o ki hem Amerika’nın hem de İsrail’in geleceğe dair şüpheleri vardır.
Bir de dünya şunu anlamıştır; Obama değil, “Şubama” bile gelse Amerika hep aynı Amerika, İsrail de daima onun şımarık ve haddini bilmez evlatlığıdır…
Paylaş