Paylaş
Geçtiğimiz günlerde Davranış Bilimleri Uzmanı Çiğdem Acarsoy’un aşk ve iletişim üzerine yazdığı bir makale elime geçti.
Acarsoy’a göre aşk, duyguları etkileyen kimyasal bir süreç ve bu kimyasal süreç bittikten sonra bireyler arasında iletişim doğru yönetilmezse yaşanan bir ilişki kabusa dönüşebiliyormuş. Arzu edenler makaleye şu linkten ulaşabilirler: http://www.olumlubak.com/dosyalar/golf_dergi_ask.pdf
Acarsoy’un makalesini kısaca özetlemek gerekirse; “Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme” yöntemiyle yapılan araştırmalara göre, insan aşık olunca beynindeki iki bölge aktive oluyormuş. Bunlardan ilki beynin ortasında C şeklinde yer alan “Kaudat” çekirdeğiymiş. Bu bölge ödülün algılanmasını, bir konuya ya da amaca hedeflenmeyi, ödülün elde edilmesi için kişilerde gerekli motivasyonun devreye girmesini sağlayan bölgeymiş. İnsan aşık olunca beyindeki “Kaudat” aktivitesi artıyormuş.
Aktivitesi artan bir başka beyin bölgemiz daha var. “Ventral Tegmental Alan” kısaca “VTA” dediğimiz bölge. Burası da dopamin üreten hücrelerin olduğu bölgeymiş. Bu da işe hormonların da karıştığını gösteriyor. Yazmadan geçemeyeceğim sizofrenide görülen en belirgin şeylerden biri de dopaminin yükselmesiymiş. Aşk bir deliliktir sözü buradan geliyor olsa gerek. Bitti mi? Hayır… Şehvetin hormonu testesteron, aşkın hormonu dopamin, norepinefrin ve seratonin, bağlılığın hormonları oksitosin ve vazopressin aşık olunca VTA tarafından yoğun oranda salgılanmaya başlanıyormuş. Gördünüz mü, aşk insanın kimyasını nasıl bozuyor?
Ama asıl sorun hormonlarımız normale dönünce ortaya çıkıyor. Hormonlar normale dönünce nemi oluyor? O entelektüel tavrı ile sizi etkileyen yakışıklı adam birden bire göbekli, pasaklı ve cimri, sütun gibi bacaklı, şehvetli dudakları ve ateş gibi yakan bakışları ile sizi baştan çıkaran kadının çarpık bacaklı, sivilceli ve çirkin bir kadın olduğunu görüveriyorsunuz.
Böyle olunca ilişkiye aşk demek insafsızlık olur. Aşkın kaybolup gitmesiyle, yaşanan duyguların sevgiye ve hayat arkadaşlığına dönüşebilmesi için iş bireyler arasındaki iletişime kalıyor.
Aslında farkında olmadan günlük hayatımızda öyle çok iletişim hatası yapıyoruz ki, sırf bunları düzelterek bile sevdiğimiz kişi ile ya da eşimizle yaşadığımız ilişkiyi büyük ölçüde ayakta tutabiliriz.
Belli bir zaman dilimini paylaşınca insanoğlu karşı tarafı çok iyi tanıdığını düşünür. Bu yüzden ilişkilerimize balta vuran davranışlar sergileriz. Bunları, akıl okumak, eşlerin birbirlerinin söylediklerinden çok söylemedikleri ile ilgilenmesi, her konuda genelleme yapmaya başlamak, tamamen kendini haklı görmek, yaşanan problemlerde sorumluluğu karşı tarafa yüklemek, tavır sergilemek adına susmak ve “sen dili” yani iletişimde saldırgan bir dil kullanmak şeklinde sıralayabiliriz.
Sevdiğimizle ya da hayat arkadaşımızla sağlıklı bir iletişim kurmak ve yürütmek istiyorsak şu üç şeye dikkat etmemizde fayda var:
1- Yönlendirmeye çalışmak: Bazen sadece istediğimizi almak amacıyla iletişim kurarız, karşımızdaki kişi bunu verebilecek durumda olsa da olmasa da. Küseriz, surat asarız, gözdağı veririz, aldatırız ya da diğer kişinin kötü hissetmesini sağlamak için elimizden geleni yaparız. Bu çeşit iletişim, geçici olarak etkili olsa bile, uzun vadede ilişkimize büyük zarar verir. Bunu asla yapmayın. Sevdiğinizin de isteklerine saygı gösterin.
2- Kandırmak: Söylemeye hiç gerek yok, bu iletişim kurmanın en tehlikeli, birçok ilişkiyi de mahveden biçimidir. Yalanlar, aşırılıklar, sadakatsizlikler, oyunlar ve genel aldatmalar, ilişkinin temelini sarsar ve sonunda güvende büyük bir yıkıma neden olur. Bu tehlikenin farkında olun ve başlamadan bitirin. Eğer bu size tanıdık gelen bir şey ise önce bunu kendi davranışlarınızda deneyin. Dürüstken ve açık sözlüyken, diğerlerinin yalanlarına artık tahammül edemeyeceksiniz. Yani ilişkilerimizde dürüstlük olacak ve bir de keskin göz tabi ki...
3- Tutarsızlık: Bir şey söyleyip başka bir şey yapmak, aldatmanın çok yaygın bir çeşididir aslında. Bu ayrıca sözle veya hareketlerle bir şeyi yapmaya söz vermek ve yerine getirmemek olarak da görülebilir. Her zaman bir insanın hareketlerine dikkat edin. Sözlerinden çok gerçeklerle daha bağlantılıdır. Eğer sözleri yaptıklarıyla çelişiyorsa onun söylediklerini duymazdan gelebilirsiniz. Anlayın ki o insan kendi içinde çatışma yaşıyordur. Sakın onlara sizin de kendinizi öyle hissettirmelerine izin vermeyin.
Son olarak affetmek unutmayı da beraberinde getirmez. Bilinmelidir ki yanlışlar aklımızda doğrulardan daha fazla yer edinir…
Ertan Acar’ı Hürriyet Benim Sayfam'dan,www.facebook.com/ertanacar001 ve http://twitter.com/ertanacar 'dan da takip edebilirsiniz...
Paylaş