Paylaş
40’ına merdiven dayadığımdan mıdır bilmem? Beni çocukluk ve ilk gençlik yıllarıma götürdü bu son İzmir seyahati.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre ülkemizde 30 ile 55 yaş arasında yaklaşık 20 milyon kişi varmış. Ben de bu gruba giriyorum. Yani bugün ülkemizi yönetenler ve tüm şirketlerin üst yönetiminde bulunanların büyük bir çoğunluğu ya benim gibi 80’lerde ya da 80’lerin hemen öncesinde gençliğinin ilk demlerini yaşayanlardan oluşuyor.
Kısacası bizler 68 kuşağının 80 kuşağı çocuklarıyız.
Peki 80’ler deyince ne hatırlıyoruz, nasıl bir duygu 80’lerde çocuk ya da genç olmak?
Geçenlerde izlediğim bir videoda 80’lerin öne çıkan yönleri teker teker yazıyordu. Hadi biraz hatırlayalım 80’leri.
O videoya göre; 80’lerde çocuk olmak; okula siyah önlükle gitmek, Susam Sokağı’ndaki Edi ile Büdü demek. Konuşan araba Kara Şimşek’i izlemek, anlamını bilmeden istop oynamak, pazar sabahları Alf’i sabırsızlıkla beklemek, arkadaşlarımızın arasında bile Voltran’ı oluşturmaya çalışmak, “Hey Corç versene borç! Olmaz Maykıl bende de yok!” şarkısı ile kendimizden geçmek demek.
80’ler bugünün 20-40 yaş gurubu için Heidi ve Peter demek; Gebetto Usta ve Pinokyo, “Gölgelerin gücü adına, güç He_Man’de artık” demek. Yakari ve Vikingler demek.
Uykudan Önce’de Adile Naşit’in adınızı söylemesi için dua etmek, “Ne?” sorusuna “Zırt Erenköy” diye espri yapmak demek.
80 kuşağı olmak demek; pazar günleri evde çamaşır ve büyük temizlik günü demek. O gün zorla banyo yaptırılmak ve okul için baba zoruyla erken yatırılmak demek.
Sokakları ilaçlayan belediye araçlarının bıraktığı mazot kokulu beyaz dumanın içinde anlamsızca koşmak, kumandasız televizyonun sesini açmak ve kanal değiştirmekle görevli olmak demek.
80’li kuşağı olmak; okula giderken kızsanız dantelli, erkekseniz Amerikan bezinden kolalı beyaz yaka takmak, “Kalbin kadar temiz bu sayfayı bana ayırdığın için” diye başlayan sözlerle birbirinin hatıra defterine yazılar yazmak, şehirlerarası yolculuklarda bineceğiniz otobüsün 302 S ya da SüperMan Turbo olması için dua etmek, Micheal Gorboçov’un kafasındaki lekenin neden olduğunu merakla babanıza sormak ve karşılığında anlamsız yanıtlar almak, TRT’nin yayın akışının Anıtkabir’deki İstiklal Marşı ile bitmesini bekleyerek televizyonu kapatmak, bayramlarda mahallede şeker ve mendil toplamak demek.
80’ler, Barış Manço’nun Adam Olacak Çocuk Programını kaçırmamak, “Bir gün olur ya o programa çıkarsam” diye düşünüp önceden söyleyeceklerini bir kenara not etmek ve ezberlemek, teneke kola kutuları ile okulda top oynamak, akşam ebesi, ortada sıçan, yakar top gibi oyunlarda usta olmak, kulaktan kulağa ve sessiz sinema oynamaktan büyük keyif almak, “Abara Gandi” gibi anlamsız sesler çıkararak Bay Meraklı taklidi yapıp annemizin gün arkadaşlarını eğlendirmek, hafta sonları erken kalkıp Beyaz Gölge’yi veya Western filmleri ya da çizgi film izlemeyi sabırsızlıkla beklemek demek.
80’ler oyunun en güzel yerinde annelerimizin “Hadi akşam ezanı okundu!” ya da “Baban geldi!” diye seslenerek bizi eve çağırması, kir-pas içinde sokaklarda rahatça gezebilmek, yerlere diz çöküp bilye oynamak, topaç döndürmek, gazoz kapağı biriktirmek, çokomel folyolarını elle düzeltip kitap veya defterlerin arasında saklamak, on yüz bin milyon balon yutmak demek.
80’li kuşağı olmak, vatkalı kazaklar, paçası yukarıda şalvar bleu jeanler, şal desenli gömlekler, kilim desenli yelekler, espadril ve havlu çorap giymek, ceketin ya da derimontun kolunu sıvamak, saçları oksijenle sarartmak, tavuk poposu saç kesimi ya da perma, uzun saçları tepede toplayan kelebek tokalar takmak, düğünlerde comaçero ile göbek atmak, her sokağın kendine has bir komedi dans üçlüsü olması demek.
80’ler Kim Wilde, Laura Brenagan, Falco, Duran Duram, Berlin, Steve Wonder, Phil Collins demek.
80 kuşağı olmak Broke Shields, Tom Cruise hayranı olmak, Silvester Stalone ve Arnold Schwarzenegger gibi vücuda sahip olmak için spor salonlarının tozunu yutmak, Bruce Lee gibi karate yapmak için karate salonlarında her gün bir araba dayak yemek demek.
Üniversite sınav sonuçlarını gazeteden öğrenmek için sabaha karşı bayi önünde sıra olmak, evinize telefon bağlatmak için PTT’nin verdiği 2 yıllık süreyi beklemek, ödemeli aramak, ahizeli telefonlarda jeton ile konuşmak, evdeki bütün beyaz eşyaların gelin gibi dantellerle süslenmesi demek. Sevgili olmaya “konuşmak”, flört etmeye “sevişmek” demek 80’ler.
Ah 80’ler ah!
Bizlerin ulusal siyaset gereği apolitize edildiği ama keyifli yıllardı 80’ler…
Özlediniz mi çocukluğunuzu ve gençliğinizi. Ben çok özledim.
Ertan Acar’ı Hürriyet Benim Sayfam’dan ya da www.facebook.com/ertanacar001 veya www.twitter.com/ertanacar ‘dan takip edebilirsiniz....
Paylaş