Ertan Acar

Çözümü başka yerde aramak

8 Haziran 2010
New York’ta ünlü bir bankada çalışan Porto Riko asıllı 33 yaşındaki Debrahlee Lorenzana ‘çok çekici olduğu için’ işinden kovulmuş. Adresini bilen varsa bana maille bildirsin. Ben onu işe almak istiyorum.

Geçtiğimiz günlerde gazetede okudum. Bankacı Debrahle Hanım, işyerinde giydiği kıyafetleriyle erkek çalışanların dikkatini dağıttığı gerekçesiyle kendisini kovan erkek yöneticilerine dava açmış. Debrahle Hanım, daha önce kendisine ‘giymesi uygun görülmeyen kıyafet listesi’ verildiğini de iddia ediyor.

O banka hangisi ise yazıklar olsun. Madem baktıkça güzelliği ile insanın içini açan, alımlı, çekici ve hoş bir bayan çalışan bulmuşsunuz. Yahu ne demeye kovarsınız?

Bulmuş da bunuyorsunuz vallahi...

Şimdi o bankayı düşünüyorum da; çirkin çirkin, bakımsız bir sürü kadınlar etrafta dolaşıyor. Hayal etmesi bile kötü. Eğer o bankanın müşterisi olsam bir dakika durmaz hemen paramı çekerdim.

Kariyer yapmak isteyen kadınların ne bitmez çilesi var arkadaş. Çirkin olsalar bir dert, olmasalar başka dert. Nedir bu kadınların erkeklerden çektiği canım?

Eğer Porto Riko asıllı Hanım Efendi’nin iddiası doğruysa, varın kadınların iş yaşamında neler çektiğini siz düşünün…

Ben bu konuya kafa yorarken, kişisel sağlık ürünleri sektöründe Avrupa’nın önde gelen markası NORE’nin Türkiye temsilcisi Gökhan Sonbahar’dan tam da bu konu ile ilgili bir e-posta aldım…

Gökhan Bey şöyel diyor: “Kadınlar olmasa, markalar hedef kitlelerine ürün satmakta ne kadar zorlanır hiç düşündünüz mü? Geçen gün en çok izlenen TV kanallarının Prime-Time’daki reklam kuşaklarını üşenmeden tek tek izledim. Seyrettiğim yaklaşık 60 reklam filminin yüzde 80’inde kadınlar ön plandaydı. Düşünün sadece reklamlar değil. Bir fuara gidiyorsunuz standlarda bile firmalar ilgiyi toplamak için kadın hosteslerden yararlanıyor. Bir ürünü ya da hizmeti daha sempatik daha albenili göstermek için kadınlar sanki bir meta olarak kullanılıyor. Dünyaca ünlü Amerikalı aile terapisti Dr. Marty Klein’e göre pek çok ülkede erkekler tabular nedeniyle cinsel yetersizlik kaygısı taşıyor. Klein, erkeklerin bu kaygıları aşmak şiddete başvurduklarını ve bunun tüm toplum üzerinde yıkıcı etkiler yarattığını, sorunlu cinsel yaşamı olan siyasetçilerin toplumla, yöneticilerin de şirketleri ile ilgili alacakları kararların hatalı olabileceğini söylüyor.”

Yazının Devamını Oku

Hedef Ortadoğu’daki Türkiye algısı

4 Haziran 2010
Dün sabah Şişli’deki ofisime doğru ilerlerken, kulağımız CnnTürk Radyo’da ve haberleri takip ediyoruz. Eşimin dikkatini yanımızda dizi dizi giden cenaze arabaları çekiyor. O sırada radyoda Mavi Marmara gemisinde katledilen yurttaşlarımızın cenazelerinin yurda getirildiği, Adli Tıp’daki işlemlerin ardından cenaze namazı için Fatih Camii’ne doğru hareket ettikleri anons ediliyor.

İşte o an anlıyoruz, E5’te yanımızda seyreden cenaze araçlarının kimleri son yolculuğa taşıdığını…
Sanki herkes biliyormuşcasına, onca aracın seyrettiği E5’i derin bir sessizlik kaplıyor. Normal şartlarda korna sesinden ilerleyemediğiniz E5’te çıt çıkarmadan ilerliyor tüm araçlar. Tüm sürücüler sanki cenaze araçlarının önüne geçmemeye gayret ederek kendilerince bir saygı gösterisinde bulunuyor…
Yunusların eşliğindeki cenaze araçları önde, yüzlerce araç sanki konvoy oluştururcasına arkasında bir süre öylece ilerleniyor… Ta ki Fatih yol ayrımına kadar…
Yolumuz orada ayrılıyor, tren katarları gibi dizi dizi ilerleyen cenaze araçlarından… Allah rahmet eylesin… Mekanları cennet olsun…
Gençliğimin aşk gemisi
Mavi Marmara…
Gençliğimin aşk gemisiydi o…

Yazının Devamını Oku

Espresso makinesi satışlarına Abiye Kuzu dopingi

1 Haziran 2010
Ekranların sevilen dizisi Türk Malı’nın Abiye Hanım’ı espresso makinelerinin satışını patlatmış.

Abiye Hanım sayesinde konuklarına espresso ve cappucino ikram etmek isteyen hanımlar özellikle internette espresso makinelerinin satışını şimdiden yüzde 30 artırmış.

Geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapan Pratikev.com Genel Müdürü Ali Alan, "Online alışverişte yüzde 30'luk artış oranı dikkat çekicidir. Biz de bu artışa inanamadık. Call center ekibimize her gün onlarca telefon geliyor.

‘Abiye Kuzu’nun espresso makinesi siz de satılıyor mu ya da markasını biliyor musunuz diye'... Biz de kendilerini bizim satışını gerçekleştirdiğimiz markalara yönlendiriyoruz" diyor.

Yüzde 30 önemli bir artış. Çünkü her hangi bir üreticinin ürün yerleştirme (product placement) girişimi olmaksızın dizinin senaryosu gereği konu edilen espresso makinesi satışlarındaki patlama, küresel krizle birlikte zor günler yaşayan perakende sektöründeki markaların, popüler kültürü yöneterek çıkış yolu bulabileceklerini ortaya koyuyor.

Yazının Devamını Oku

Kılıçdaroğlu ve J.F. Kennedy

28 Mayıs 2010
Liderlik üzerine yazılan pek çok kitap ve makalede John F. Kennedy’yi Amerikan Başkanlığı’na götüren bir anekdot anlatılır hep.

ABD Başkanlığı’na adaylığını açıklayan J.F. Kennedy, kampanyası süresince yapılan seçim anketlerinde çoğu kez rakibi Richard M. Nixon’un gerisinde kalır.

1960 ABD Başkanlık seçimlerini unutulmazlar arasına sokan, Kennedy ve Nixon’un televizyondan canlı yayınlanan tartışmalarıdır.

Toplam dört kez ekran karşısında vaatlerini anlatırlar ve karşılıklı tartışırlar. TV programları, seçim sonuçları üzerinde belirleyici rol oynar.

8 Kasım 1960'ta yapılan başkanlık seçiminde, Kennedy Cumhuriyetçilerin adayı Richard M. Nixon'ı 113,000 oy farkla geçerek, 43 yaşında ABD tarihinin en genç başkanı olur.

Yazının Devamını Oku

4.4 ışıkyılı uzaktan değişen CHP’ye bakış

25 Mayıs 2010
Türkiye’de gündem bu aralar CHP. Sadece Türkiye’deki basın ve kamuoyu değil, dünya basını da gelişmeleri yakından izliyor. Yanıt aranan asıl soru şu; “Türkiye’de mevcut iktidarın alternatifi şekilleniyor mu?”

Çok merak ediyorum Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olması acaba Alpha Centauri’de nasıl yankı buldu?

Çünkü olup biteni daha iyi anlamak için bazen biraz geri çekilip fotoğrafa uzaktan bakmak gerekir. Ben de öyle yapmaya çalışacağım. Alpha Centauri’den bakacağım. “Alpha Centauri de neresi?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim.

İnsanoğlu son 50 yıldır “evrende yalnız mıyız?” sorusuna yanıt arıyor. Gelişmiş ülkeler her yıl trilyonlarca dolar harcıyor bu sorunun yanıtını bulmak için. Bu konuda en bilinen kurum ise NASA…

NASA verilerine göre, Alpha Centauri dünyaya en yakın yıldız sistemi. Çok değil sadece 4.4 ışık yılı uzakta. Yani yaklaşık 600 trilyon kilometre kadar. Üç ayrı yıldızdan oluşan bir güneş sistemi ve kaç gezegen barındırdığı henüz bilinmiyor. Özetle Alpha Centauri, hayat bulunma olasılığı taşıyan, güneş sistemimize en yakın yıldız sistemi.

Yazının Devamını Oku

CHP’nin değişim satrancı

21 Mayıs 2010
Son on beş gündür yaşanan gelişmelere bakılırsa, CHP değişim ve dönüşüm için uzun süredir hazırlık yapıyor ve fırsat kolluyordu. Görünen o ki CHP, artık gerçekten iktidara oynamak istiyor. Geçen haftaki yazımda Deniz Baykal’ın başarılı bir kriz yönetimi yaptığını ifade etmiştim. Bu savımın doğru olduğunu yaşanan gelişmeler net bir biçimde ortaya koydu.

Bir iletişim uzmanı olarak şunu söyleyebilirim; CHP de Deniz Baykal da krizden fırsat devşiriyor. CHP’nin uzun zamandır beklediği fırsat da kaynağı neresi olursa olsun, ister içeriden, ister parti içindeki muhalefetten, ister dış mihraklar tarafından yapılmış olsun, internette servis edilen o kısa video görüntüsüyle geldi.

Fotoğrafa şöyle uzaktan bir bakalım:

İnternete birkaç saatliğine konan ve kaldırılan bir video görüntüsü Türkiye’nin siyasi gündemini allak bullak etti.

CHP lideri istifa etti, ardından parti karıştı. Deniz Baykal, istifa ederken bir cemaati işaret ederek onları kavgalarının dışında tuttuklarını açıkça ilan etti. Öte yandan, krizin ve verilen siyaset kavgasının içine iktidar da çekildi.

Hem Baykal evine kapandıktan sonra yaptığı açıklamalarla hem de CHP kurmayları siyasi manevralarıyla gündemi istedikleri gibi yönetti.

CHP, 8 yıllık AK Parti iktidarını iyi gözlemlemiş olsa gerek ki, AK Parti’nin bugüne kadar uyguladığı tüm iletişim ve propaganda taktiklerini aynı başarı ile uyguluyor.

Bugünlerde Türkiye’de siyasetin odağında CHP, Deniz Baykal ve yarın başlayacak CHP kurultayında yeni genel başkan adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu var.

Son 15 gündür tüm basın CHP ile yatıyor, CHP ile kalkıyor. Ülkemizde ilk defa bir muhalefet partisinin gazete sayfalarında, TV ekranlarında ve web medyasında işgal ettiği yer iktidarı geçti.

Çünkü CHP, başarılı iletişim yönetiminin üç ana kuralı olan; “konu yönetimi yapma”, “paydaşlık yaklaşımı sergileme” ve “menkıbe yaratma” aksiyonlarını adım adım yerine getiriyor.

CHP, her gün yeni gündem maddeleri ile konu yönetimi yapıyor. Tüm basın CHP’den söz ediyor, kanaat önderleri her gün yorumlar yapıyor. Yani CHP paydaşlarını da konunun içinde tutuyor.

Bir de yeni bir menkıbe şekilleniyor. Değişen CHP’nin vücut bulacağı yeni lider Kemal Kılıçdaroğlu ortaya çıkıyor…

Yıllardır CHP’de bir değişiminin yaşanması yönündeki toplum baskısı dalga dalga yükseliyordu. Özlenen o değişim ve dönüşümünde yeni isimlerle yapılması en büyük arzuydu.

Değişim ve dönüşümü gerçekleştirecek isim de sadece CHP seçmenlerinin değil kamuoyunun da genel takdirini toplamış, farklı seçmen profilinin de oyunu alabilecek biri olmalıydı. Ancak yeni lider emanetçi ve icazet alan bir genel başkan olarak algılanmamalıydı.

Malum görüntülerdeki kişilerin Deniz Baykal ve Nesrin Baytok olmadığının öne sürüldüğü açıklamanın kurultaydan iki gün önce yani dün yapılması da parti tabanının desteğini toplayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan adaylığındaki kararlılığı da CHP belli bir strateji üzerine inşa edildiği anlaşılan kriz yönetim planının bir parçası olsa gerek…

Geçtiğimiz gün Star TV’nin Ana Haber’inde Uğur Dündar’a konuk olan Adil Gür, şirketi A&G’nin yaptığı son seçim anketinin sonuçlarını açıkladı.

CHP’nin hamlelerini doğru oynadığını, A&G’nin anketi de kanıtlıyor. O ankete göre, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığına seçmenler sempati ile yaklaşıyor ve Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığının gündeme gelmesi ile CHP’nin oy oranının şimdiden yüzde 32’lere yükseldiği görülüyor.

Değişim ve dönüşüm…

Görünen o ki CHP’de beklenen ve özlenen değişimi yapmak, ömrünü CHP’ye vakfetmiş Deniz Baykal’ın değil de Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde olacak.

Ancak şu bir gerçek ki, Kemal Kılıçdaroğlu omuzlarına sadece Türkiye’nin en köklü partisini iktidara taşımayı değil, partisini yeniden yapılandırma, CHP’nin yıpranan algısını ve itibarını güçlendirme görevini de alıyor.

Kılıçdaroğlu’na CHP liderliği şimdiden hayırlı olsun...
Yazının Devamını Oku

Baykal’ın liderlik kostümü Kılıçdaroğlu’nun bedenine oturacak mı?

18 Mayıs 2010
Bizde lider denince akla siyasi parti genel başkanları gelir. Oysa her topluluğun, kurumun, sosyal yapının bir lideri vardır. Kimi zaman liderler toplum tarafından o göreve atanır, kimi zaman da liderler sahip oldukları donanım ve kitleleri peşinden sürükleme yetenekleriyle o görevi kendiliğinden üstlenirler.

Ama lider olmayı başarmak için temel özellikler vardır.

Öncelikle güven telkin etme yeteneği. Onu ikna gücü, vizyon belirleme ve insanları yönlendirebilme becerisi izler.

Liderler bu yeteneklerini de iletişimdeki başarıları sayesinde ortaya koyabilirler. Çünkü, insanları anlamadaki beceri ya da becerisizlik, başarılı liderlerle başarısız liderler arasındaki ince çizgiyi belirler.

Ünlü psikoloji bilimcisi Carl Jung, insanları “Düşünenler”, “Hissedenler”, “Yaratıcılar” ve “Yapanlar” olarak dört farklı tipe ayırmıştır.

Bu dört psikolojik tip, her toplumda ve her kuruluşta bütünü oluştururlar ve bunların hepsine ihtiyacımız vardır. Bu dört tip insanin dengeli bir şekilde ve zamanında motive edilerek potansiyellerinin en üst düzeyde ortaya çıkarılması ise başarılı bir iletişim yönetimiyle mümkündür.

Hedef kitlenin lider algılaması

İletişim pek çok kavramı içinde barındıran çok geniş kapsamlı bir sözcük.

İnsandan topluma, haberden reklama, vizyondan icraata, müzikten resme, gazeteden televizyona, sohbetten brifinge, telepatiden internete kadar birçok kavramı kapsıyor.

Dinlemek ve anlamak, anladığını değerlendirerek karar vermek ve kendi mesajlarını iletmek. Geri bildirimleri değerlendirerek iletişim kurmak. Yani çift yönlü bir iletişimi doğru yerine getirebilmek liderler için başarının altın anahtarıdır.

Her şeyi en iyi kendi bildiğini sanan, alçakgönüllülükten uzak ve sadece yukarıdan aşağıya iletişim kuran liderler, bugünün dünyasında başarısızlığa mahkûmdur.

Bu nedenle iletişime önce misyon ve vizyonla başlamak gerekir. Çünkü ister bir şirketin çalışanları olsun ister bir siyasi parti ya da spor kulübünün taraftarları, gönül verdikleri ya da hizmet ettikleri kurumun geleceğinde söz sahibidirler.

Kurumun on yıl sonraki hedeflerini ve stratejilerini oluşturmaya ve bilmeye de bal gibi hakları vardır.

Bu yüzden ilk önce onları bu konuda devamlı iletişimle bilgilendirmek ve onları hedefe yönlendirmek çok önemlidir.

Liderler haberleşmeyi etkili bir motivasyon mekanizması olarak kullanabilenlerdir.

İnsanları motive edebilmenin birinci koşulu onların duygu ve heyecanlarını anlayabilmek ve bunları sözlü ve yazılı olarak onlara tekrar geri verebilmekten geçer.

Doğru yönlendirilmiş (aligned) ve doğru yetkilendirilmiş (empowered) taraftarlarla başarı er ya da geç gelir.

Liderlik kostümü

Hadi bakalım AK Parti, CHP, MHP ve diğer mevcut siyasi partilerin liderlerini yok sayın ve şimdi de yerlerini başka kim alabilir diye düşünün lütfen. Bazı isimler sıralasanız da içinize pek sinmiyor ya da genel ifade ile o isimlere liderlik “cuk” diye oturmuyor değil mi?

Nedenini ben söyleyeyim. Çünkü her kurum ya da marka bir liderde beden ya da kişilik bulur. O kişiliği yok edince onun giydiği liderlik kostümü başka bedene kolay kolay oturmaz. Algılardaki liderlik kostümü tekstilde en zor üretim şekli olan ve ''asorti'' dikim tabir edilen birebir kesim ve eşleştirmeye dayanan ince işçilikle üretilen giysilere benzer.

Bugün CHP’de yaşanan budur. Geçmişte Turgut Özal sonrası ANAP’ta, Süleyman Demirel sonrası DYP’de, Erdal İnönü sonrası SHP, Bülent Ecevit sonrası DSP ve Necmettin Erbakan sonrası Fazilet Partisi ya da Saadet Partisi’nde yaşanan, gelecekte de AK Parti’de yaşanması muhtemel durum gibi…
Geçmişte bu badireyi yaşayıp kendisini toparlayan parti ise sadece MHP olmuştur. MHP de rahmetli Alparslan Türkeş sonrası benzer bir süreci yaşamıştır. Ancak MHP, Devlet Bahçeli’nin bedeninde kişilik buluncaya kadar hayli vakit geçmiştir.

Bakalım, CHP’de Deniz Baykal’ın çıkardığı liderlik kostümü, kongrede genel başkanlığa aday olacağını açıklayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun bedenine oturacak mı?
Yazının Devamını Oku

AXEJET reklamları hostes engeline takıldı

14 Mayıs 2010
Hostesleri 'cinsel obje' olarak gösterdiği iddia edilen AXEJET reklamı kısa adı TASSA olan Havayolları Kabin Memurları Derneği’nden büyük tepki gördü. Hatta TASSA yayınının durdurulması için söz konusu reklamı, RTÜK Başkanlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu Başkanlığı'na şikayet etti. Altın sarısı kostümleri ile her biri birbirinden seksi ve alımlı hosteslerin uçak içinde arzı endam ettikleri, erkek yolculara özel ilgi gösterdikleri reklam filminden söz ediyorum. TASSA’nın itirazı üzerine de markanın sahibi Unilever tarafından AXEJET reklamları durduruldu.

Reklamın yayından neden kaldırıldığına ilişkin Axe'ın Ürün Müdürü Selin Postacılar imzası ile yayınlanan açıklamada, ”Tüketicisiyle her zaman esprili ve eğlenceli bir dil kullanarak iletişim kuran Axe, faaliyet gösterdiği ülkelerdeki toplumların gelenek ve göreneklerine de her zaman saygıyla yaklaşmaktadır. Türkiye'de AXEJet uygulamalarında herhangi bir meslek grubu adres gösterilmemekte olup, yurtdışında kullanılan içerikte herhangi bir değişiklik yapılmaksızın uygulanmıştır.
Global reklam kampanyasının hayata geçtiği ülkelerde verilmek istenen mesajların, güldürü temasının dışında yanlış algılanması durumuyla karşı karşıya kalınmamış ve amacına uygun bir içerik taşıması dolayısıyla kampanya başarıyla uygulanmıştır. Havayolları Kabin Memurları Derneği'nin reklamla ilgili gösterdiği hassasiyeti önemsiyor ve dikkate alıyoruz. Bu bakış açısı ile reklamlarımızı durduruyoruz” denildi.

“Think global, act local”

Selin Postacılar’ın açıklaması konunun tatlıya bağlandığını gösteriyor. Ancak, ürün konumlandırma bakımından dünyadaki başarılı örnekler arasında gösterilen Axe adına yapılan açıklamada birbiri ile çelişen iki ifade dikkat çekici.

İlki açıklamada yer alan, “Axe, faaliyet gösterdiği ülkelerdeki toplumların gelenek ve göreneklerine de her zaman saygıyla yaklaşmaktadır” ifadesi. Yani Axe markasını yönetenler  “Biz markamızı konumlandırırken ne kadar küresel düşünsek de iletişim ve pazarlama faaliyetlerimizi yürütürken yerel unsurları da dikkate alıyoruz” diyorlar. Bu Axe’ın pazarlama çalışmalarının doğru bir yaklaşımla yürütüldüğünü sergiliyor. Aynı Coca Cola’nın uyguladığı “Think global, act lokal”, yani “Küresel düşün, yerel hareket et” taktiğinde olduğu gibi. 

Çelişkiyi yaratan ise Sayın Postacılar’ın açıklamasında yer alan, “Türkiye'de AXEJet uygulamalarında, yurtdışında kullanılan içerikte herhangi bir değişiklik yapılmaksızın uygulanmıştır” ifadesidir.

Bu açıklamadan şu anlaşılıyor:

“Biz Türk tüketicilerini iyi tanıyoruz ama Türkiye için özel bir reklam çekmedik. Pek çok ülkede yayınlanan reklamı aynen kullandık. Çünkü dünyanın her yerinde erkekler aynıdır. Aynı reklamla aynı mesajı onlara verebiliriz.”

O halde bu yaklaşım “Think global and act global”, yani “Küresel düşün, küresel hareket” demek olmuyor mu? Öyleyse ucuza kaçalım derken ilk ifadedeki söylemleri ile çelişmiş olmuyorlar mı?

Samimi algılanmama

Axe’ın yaşadığı bu çelişkiye düşen, reklam prodüksüyon maliyetlerinden kurtulmak için merkez ofisin reklam filmlerini Türkçe dublajla yayınlayan pek çok uluslararası marka var.

Belki hepsi değil ama böyle pek çok reklam, Türk tüketicisini maalesef ikna edemiyor. Neden mi? Çünkü bu tür reklamlar samimi algılanmıyor. Tüketici o reklamlardaki karakterlere Türk(müş) gibi yaptırıldığını anlıyor. Son derece düzgün bir Türkçe ile konuşan Helga’nın ya da Maria’nın veya Tom’un ya da Philip’in “mış” gibi yapması, Türk tüketicisinin ikna eşiğini pek aşamıyor. Bir de AXEJET reklamlarında olduğu gibi yerel değerlere dokunma riski de var… 
Yazının Devamını Oku