KİŞİSELMİŞ gibi görünecek bu yazı. Gerçekte gençlerin kestirelemez yazgısına yollardan bir yol açan az bulunur bir “insan” üstüne bu satırlar.
Naim Tirali ölmüş, 84 yaşında. Günümüz gençliği de yetişkini de pek tanımaz Naim Tirali’yi; haberini okumuş olsa da, ‘biri ölmüş’ der geçer. Genç kuşaklar ardı ardına değiştikçe, birbirine bağlanarak tanış olup kazanılan değerlerin sonrakilere aktarılması beklenmez mi! Hele değerler alanı daraltıkça yoğunlaşan alış veriş, etkileşim, gençlikten yetişkinliğe giden yolda, sonradan ayrımına varılan nice değerler katıyorsa insana. Bakıyorum da 1850 Sonrası Fransa’sına, resimde Renoir Pissarro Monet Cézanne Matisse Picasso, edebiyatta Victor Hugo - Baudelaire Zola - Flaubert Rimbaud. Müzikte Liszt - Wagner - Verdi, felsefede Marx Nietzsche ve Freud gibi Avrupa’nın orta yerinden daha nicelerinin birbirlerinden etkileşe etkileşe sonraki kuşakları etkileyecekleri bir dönem. TANIDIĞIMDA ÖĞRENCİYDİM Bizde de Edebiyat-ı Cedide’den başlayıp Cumhuriyet’e varıp aşan edebiyat değerlerimiz birbirilerine zincirlenip etkilenerek kalıcı yapıtlar bırakmıştır. 1950 sonrası demokratikleşme döneminde edebiyat dünyamıza canlılık getiren kimi dergiler ve yayınları öne çıkar. Özellikle Yaşar Nabi Nayır’ın Varlık’ı, Hüsamettin Bozok’un Yeditepe’si ve Naim Tirali’nin Yenilik’i. Nice genç yazarlar, şairler bu yayınlarda yer buldukları için öncekilerle de etkileşerek varolmuşlardır. Ya sonrası? Uzun bir boşluk ve kopukluk. Ben, İzmir Atatürk Lisesi’nde öğrenciydim, onu tanıdığımda. 1951 yılında, 58 yıl önceymiş. Bir gün Milli Savunma dersine yedeksubaylığını yapan güler yüzlü bir genç geldi; herhangi biri gibiydi, bilmezdik onun bilinen bir öykü yazarı Naim Tirali olduğunu. Ders kitabının bir bölümünü okutur, sonra bizlerle söyleşirdi. Sınıfta ders kitabını ben okurdum, sözcükleri “öz türkçesiyle” değiştirip de okurdum. İNSAN SEVGİSİ GÜLEN YÜZÜNDE Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi yıllarımda Yenilik Dergisi çıkmaya başladı. Yazdım kendisine, beni anımsamış; üstelik Ankara’dan tiyatro eleştirileri yazmamı istemez mi! Yazarlığın en acemi çağında Yenilik Dergisi’nde sürekli yazan biri oluvermiştim. Ardından Vatan Gazetesi’ nin ortağı olduğunda “Türkçeyi doğru kullananlar gerekli” deyip beni gazetenin Ankara bürosuna muhabir diye alıverdi; hiç aklında yoktu gazeteci olmak. 27 Mayıs 1960’la, “Vatan” görevini tamamlamış gibi basın dünyasından çekildi; Naim Tirali de Giresun’un atalarından sürüp gelen hemşehriliğiyle milletvekili seçildi. İnsan sevgisi gülümseyen yüzüne vurmuş Naim Tirali, kimbilir kaç gencin daha yazgısında yol ayrımında duruvermiştir. Giresun’da Piraziz’deki evine çekilip edebiyat dünyasında 30 yıl süren suskunluğunu şu sözlerine mi bağlamalı: “Ne fırsatlar kaçırmışım. Bilmiyor muyum ben? Herkes kendi doğasının gereğini yapar aslında... Fırsatların kaçmamasına çanak tutmuş da saymıyorum kendimi. Ama üne ya da servete kavuşma yolunda kişiliğime uygun düşmeyen davranışlarda bulunmadım.”