“İzmir’i kültür ve sanatta önce Akdeniz de, sonra da Akdeniz’in gücüyle Avrupa’da bir dünya kenti haline getirmek...”
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir Kültür Çalıştayı’nın hedefini böyle tanımlamıştı. Bunun çok güçlü bir söylem olduğu, ileriye doğru uzanan bir bağlayıcılık taşıdığı, başarıldığı zaman da emeği geçenlerin adının anıtlaşacağı herhalde yadsınamaz. YOLUN DAHA İLK ADIMI Yine de, dışardan bir bakışla, Çalıştay Olayı’nı anlamakta yarar var. Öncelikle, Çalıştay’ı oluştururken uygulanan yöntem, tutulan yolu tanımlamakta: İzmir, kültür ve sanatta önce Akdeniz de, sonra da Akdeniz’in gücüyle Avrupa’da bir dünya kenti olma yolculuğuna İstanbul’un açtığı yol boyunca başlamış olacak. İzmir’in kültür ve sanat geleceğinin İstanbul ağırlıklı bir bakışla çizilmesi eğiliminin daha ilk adımda ortaya konuşu, Çalıştay’da uygulanan yöntemin karakteristiği oluyor bu durumda. İzmir Kenti’nin, kendi gücünü öne çıkararak kendine yol çizecek kültür ve sanat birikimine erişemediğinin bir göstergesi midir bu, bilinmez. Ola ki, Başkan Kocaoğlu’nun Çalıştay’ı yaşama geçiren iki danışmanını da İstanbul’dan seçmiş olması, tutulan yolu belirlemiş: Prof. Dr. İlhan Tekeli, sosyal bilimler alanında birçok ödül kazanmış, inşaat mühendisi, Tarih Vakfı Kurucusu. Yard. Doç. Dr. Serhan Ada İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi’nde program eşgüdümcüsü. SAYI ÇOK, SÜRE AZ Yöntem, verimliliğin ilk etkeni ise Çalıştay’a çağrılan kişilerin sayısı ile etkin çalışmaya ayrılan süre, yöntemin birer yansıması olarak, sonucu ne denli etkilemiş olabilir? Çalıştay’a kendi alanlarında uzman 106 kişi çağrılmış. Açılış töreni, tanışma, ağırlanma ziyaretlerinden arta kalan ve 24 saati bile doldurmayan etkin çalışma süresi içinde hedef çıtası alabildiğine yüksek tutulmuş Çalıştay, çerçevesi çizilip ardından somut önerilere dönüşmesi gereken bir oluşum tasarısı ortaya koyabilir miydi? Çalıştay’ın önemli özellikerinden biri de “tek ayaklı” oluşu. Ola ki, “yerel yönetim” olgusundan yola çıkılarak “devlet” çağrı dışında tutulduğu gibi “halk temsilcileri” olarak kimi toplum örgütleri de Çalıştay’da yer almamış. Yöntem’in herhalde en can alıcı yanlışı, Çalıştay’ın basına kapatılması olmuştur. “İzmir i kültür ve sanatta bir dünya kenti haline getirmek” gibi bir hedefe açılmak üzere açılmış 106 uzmanlı bir Çalıştay basına kapalı ise, değil dünya, İzmir bile o “ilk adım”ı nasıl anlayabilir, kavrayabilir; daha ötesi nasıl inançlı olabilir! Hizmet halk için ise, görüşmelerin ayrıntısından haber kanalları kapatılarak uzak tutulmuş halk, böylesi kapıları kapatılmış bir açılımı nasıl benimseyebilir! Diyelim, onlar alanlarında birbirinden değerli 106 kişiydi. Geldiler, gittiler, geride ne kalmış ola! Gelecek yazıda yöntemin bir başka yönü üzerinde duralım: İzmir yetmezmiş kendi başına; olmazsa İstanbul, nasıl bulunsun ki derde çare!