Paylaş
Erken de olsa, bir kapanış için Ulusal Kurtuluş’umuzun bir yanına yaslanan bir oyunun seçilmesi düşüncesi ne güzel! Ama o kadar. Sonrası düşündürücü. Önce oyunun adından başlayalım: Devlet Tiyatroları’nın sunuşuna göre oyunun adı “KUVAY-I MİLLİYE”. Konu özetlerinde, program çizelgelerinde “Kuvay-i Milliye”. “I” gitmiş, “i” gelmiş; sanki “internet” mantığı. Üstelik “kuvay” diye bir sözcük yok ki, “milliye” ile tamlaması yapılsın! Nazım Hikmet şiiri üzerine düzenlenip de 1997’de Devlet Tiyatroları’nda güçlü sanatçılarla oynanan başka bir oyunun adı da “Kuvayı Milliye” idi.
“Kuva-i Milliye” yazan da var, “Kuva-yi Milliye” yazan da. Türk Dil Kurumu “Kuvayı Milliye” demiş, Dil Kurumu da bitiştirip “Kuvayımilliye” yapmış. Kurtuluş’un çok önemli aşamasını tanımlayan bir kavrama ad koyarken Arapçanın dilimize ettiği oyunun çarpıklığına düşen düşene.
Canlanmanın biçimi
Nezihe Araz’ın oyunu ise Kurtuluş’a kurulmuş bir başka oyun! Yazarın inançla yola çıkması başka, seyircinin algılayışında ortaya çıkan sonuç başka. Sahnede daktilo makinasının başında bir genç kız, kendisinden Kuvayı Milliye ile ilgili bir film senaryosu istenmiş de, onu yazıyor! Bir sevinçli ki, sormayın; sevincini de seyirciyle paylaşıyor. Nazım Hikmet’ten mısralar, marşlar, kağnılı kadınlar vb., ne çağrıştırdıysa, yazıyor genç kızımız; yazdıkları da tek tek Kuvayı Milliye kadınlarına dönüşüp sahnede “canlandırılıyor”. Canlanmanın biçimi, iki oyuncu aracılığı ile her kadının “karşısında olmayan kişi” ile konuşması ile sürüp gitmekte. Bir gerilim yok, kadın öykülerinde çarpıcı derinlikler yok, yaratılmış kişilikler yok.
Yazar Nezihe Araz’ın, bir senaryo yazar heveslisi aracılığıyla bulup bize sunduğu kadınlar, bir saat süreli oyunu zorlukla doldurmuş olmalı.
Oyunu yöneten Tomris Çetinel, anma günlerinde temsil edilse bile, Kurtuluş Savaşı coşkusu vermekten uzak bir oyunun, izlenebilir olsun diye nice hüner gösterse de, “kurtuluşu olmayacağını” herhalde biliyor olmalıydı. Yine de, ne olursa olsun, Konya’da tiyatro sevgisini var güçleriyle yayma uğraşındaki sanatçıları, oyunun gölgesinde kalmayıp değerlendirmek daha doğru olur.
Demişler, 9 Eylül 1922’yi yaşamış İzmir’e “Kuvay-i Milliye Kadınları” gitsin. Hoşgeldiler. Gittik, gördük, saygıyla uğurladık!
Paylaş