Paylaş
Atatürk Kültür Merkezi’nin önünden geçerken konservatuarlara giriş, güzel konuşma vb. konularda “deneyimli” eğitmenlerin “kurs” verdiklerini bildirir bir bez afiş gözüme takılır hep.
Hele bir internette dolaşsam da, İzmir’de özellikle “güzel konuşma” üzerine eğitim verenler nasıl bir eğitimden geçmiş bir öğrensem dedim. İlginç bir sonuç çıktı karşıma: Eğitmenlerden hiçbiri, güzel konuşmanın temeli olan “diksiyon ve fonetik” öğretisini Türkiye’de ilk başlatan iki büyük usta, Nureddin Sevin ve Nüzhet Şenbay ile şu ya da bu yolla ilintili değil.
İzmir’de “konuşma” üzerine “kurs” düzenlenmesini ya da eğitmenleri niteliklerini değerlendirecek ya da eleştirecek değilim kuşkusuz. Üstelik bu tür girişimlerin sürekli olmasından yanayım.
* * *
“Güzel – doğru – etkili konuşma”, Ankara’da Devlet Konservatuarı “tiyatro bölümü” kuruluncaya kadar kimsenin derdi değildi.
İstanbul’da Şehir Tiyatrosu sanatçıları için, konuşmaya temel ölçü alınan “İstanbul Ağzı”na uygun konuşmak sorun oluşturmuyordu. Yine de “sahne konuşması” üzerine ilk yayının ortaya çıkması 1947’i bulur: Şehir Tiyatrosu’nun ustalarından İ.Galip Arcan’ın yazdığı “Tiyatroda Diksiyon” adlı uygulamalı kitap.
Sonradan adı “Devlet Konservatuarı”na dönüşecek olan okulu 1936’da Prof. Carl Ebert kurar. Prof. Ebert’in Alman olması, Türkçe’ye dayanan tiyatro eğitiminde giderek önemli bir sorun oluşturacaktı. Nureddin Sevin’in, Saray’da yetişmiş bir aileden gelen bir “İstanbul Efendisi” olması ve özellikle Türkçe fonetiğini çok iyi bilenlerden biri oluşu eğitimdeki boşluğu kapatsa da, “diksiyon” dersleri verecek bir öğretmenin yetiştirilmesi kaçınılmazdı.
Konservatuar’ı bitirince Ebert, Nüzhet Şenbay’ın Fransa’da eğitim almasını uygun görmüştü. Emekli oluncaya kadar Nüzhet Şenbay, Ankara’da Devlet Konservatuarı’nın değişmez “diksiyon” öğretmeni olmuştur. Bugün konuşma üzerine eğitim verenlerin temel başvuru kaynakları Şenbay’ın yazdığı uygulamalı kitaplardır.
* * *
Nureddin Sevin ve Nüzhet Şenbay’ın öğretmenlik yaptığı süre içinde Ankara Devlet Konservatuarı’ndan yetişen sanatçılar “diksiyon” konusunda çok duyarlı davranmıştır. Ancak tiyatro eğitiminin YÖK sistemi içine alınmasıyla açılan tiyatro eğitim kurumlarında “usta - çırak” ilişkisiyle yetişip de “diksiyon” dersi veren öğretmenlerin bulunduğuna inanmak neredeyse olanaksızdır.
Usta – çırak zinciri kopunca, “oyuncu” olmak öncelik alınca bugün tiyatrolarımızda bile “sesini duyurabilen”, “dediği anlaşılan” sanatçıları arar olmadık mı!
Her duyabilen “konuşur”, doğrudur. Her dinleyen operada “arya” söyler mi, ya da piyanoda bir Chopin çalar mı!
1975’de ölen 1910 doğumlu Nureddin Sevin ile 1991’de ölen 1910 doğumlu Nüzhet Şenbay’ın yakınında bulunmuş olduğum o yılların değerini hiç unutmayarak, anmak istedim iki Türkçe Konuşma Ustası’nı.
Paylaş