Paylaş
Müzedeki en eski oyuncak, içinde bebeğiyle bir bebek arabası. ABD’de 1860 yılında yapılmış; görülesi bir şey. Şimdi bile, hiç sanmam ki, bir çocuğun böyle bir oyuncağı olsun.
BENİM DE VARDI OYUNCAKLARIM
Benim ilk anımsadığım oyuncak, anneannemden kalan yabancı işi, çok güzel bir taşbebekti. Seçkin bir yerde dururdu o bebek; bakardık sadece ona, oynamamıza izin verilmezdi. Onu da komşunun kızı düşürüp kırdı.
Ben oyuncaksız kalmış sayılmam doğrusu! Hayıt dalından oyuncak yapardım söz gelimi. Kıvırırdım yumuşak dalı, çember yapar, içine geçirdiğim iki sopayla havaya fırlatır, koşup yeniden yakalardım. Ayakkabı boya kutularından terazi yapmakta üstüme yoktu. Neler tartmazdım ki, o terazilerde! Minik taşlar, kumlar...
Ya makaraya iki başsız çivi çakıp doladığımız ipi hızla çekerken çivilere oturttuğumuz teneke pervaneyi fırlatmak! Hele o çelik çomak! Sığır işkembesini doldurup da oynadığımız futbol! Çocuk kitaplarına bakıp da kibrit kutularından yaptığımız çekmeceler, evler, arabalar! Sapan yapmak için çatallı dal aradığımız günler.
Hayal dünyamızdan dünyaya açığımız kapılardı her biri.
Yamalı çorap, yamalı pantolon, pençesi yamanmış ayakkabı giydiğimiz yıllarda bizim oyuncak dünyamız.
Ya şimdiki çocuklar yamalı çorap giyer mi!
Sapan, bilgisayarlar oyunlarında makinalı tüfek olmuş, kibrit kutulu arabamız dağılmış, sanal dünyada binbir biçime bürünüp de yarışıyor şimdi.
Yine de bugünün çocuğu bizden daha mı mutlu acaba!
BEZ BEBEK’TEN BARBİ’YE
Sanatçı Ümran Baradan, çocukluğun oyuncak dünyasındaki gerçeği yakalamış olmalı. Çocuk Müzesi’ni 2004 yılında açmıştı. Çocuğun kendi oyuncağını kendisinin üretmesi düşüncesinden yola çıkarak, atelyelerde plastik sanatlar alanında eğitim alan çocuklar, sonunda kendi yaratılarının Çocuk Müzesi’nde sergilendiğini görebiliyordu.
Ümran Baradan’ın bu incelikli tasarısı yetişkinlerin ilgisini çekip de, yayılan bir değer yaratabildi mi? Tabii ki, hayır. Değil bir tas, bir kazan çorbayı kaynatmadıkça sanat ateşinin sönmeden yandığı görülmüş müdür ülkemizde.
Konak Belediyesi’ne Ümran Baradan’ın bağışladığı, artık “Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi” adını almış, o Körfez’i kucaklayan yapı, geçmişindeki gerçeği unutmuş görünse de, bugün yüzlerce çocuğun coşkuyla, küçük çığlıklarla dolaştığı bir müzedir.
Benim çocukluğumun hiçbir oyuncağı orada yok. Sergilemeye kalksalardı o sığır işkembesinden yapılma futbol topumuzu, herhalde 1860’ın çocuk arabasındaki bebek bile canlanıp kaçardı.
Paylaş