O’nun Anadolu’ya çıkışının yıldönümünde Samsun’dan getirilen toprak Ankara’ya ulaşırken, yurdun dört bir yanından, yurtdışından 7’den 70’e yüz bini aşkın kişinin göndermiş olduğu mektuplar İzmir’e çoktan varmıştı.
Ata’ya Mektup Yazmak bugün de... Yazıp da ona seslenmek zorunda bırakılmış olmak! Şöyle bir anımsayıverelim, ne olmuş... Sanki, o bize seslenmiş gibi: “1919’dan 1922’ye, yurdumuzu düşmandan kurtarmışız üç yıl içinde.. Bir yıl dolmuş, Cumhuriyet’i kurmuşuz. 1938’de bir 10 Kasım günü ben öldüm.. 1923’ten 1938’e, o 15 yıl içinde, çağdaşlığı öğrenmişiz. Kısaca efendiler.. Hanımefendiler! Bütün bu işler için biz milletimizin 25 yılını aldık. Kalan 72 yılı ise size bıraktık! Acaba hesapta bir yanlışlık mı yaptık! Şaşmamak ne mümkün! Kendisini o denli açık, anlaşılabilir anlatan bir başka önder yoktur da dünyada, bir Kurtuluş Savaşı ile ne koşullar içinde nereden nereye geldiğimiz öylesine bellidir de, yine de, bugün biz O’na mektup yazmak zorundayız. BU AHVAL VE ŞERAİT... Sağa sola çekenler, ortadan girip bir yere gizlenenler, Mustafa Kemal’i Atatürk’ten ayırıp birini ötekine ezdirmeye kalkışanlar, bir “resmi tarih” damgası vurup Kurtuluş’un tarihini karartmaya çalışanlar, doğrusu ya, hiç de başarısız değiller. “Bu ahval ve şerait” karşısında zorunluyuz düşüncelerimizi tazelemeye. Bu zorunluluğu Hakan Tartan, İzmir Konak Belediye Başkanı, unutturmamış oldu bir kez daha. “Ata’ya Mektuplar”, Konak Belediye Başkanlığı’nın açtığı bir yarışma. Düşmanın son adımını toprağımızdan denize atmak zorun kaldığı bu yer, İzmir, kurtarıcısına seslenenlerin sesi olacak o mektuplarla. GELECEK, UMUT VE O... Dr. Hakan Tartan, “Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün insani kimliği, devlet ve siyaset adamlığı, askeri şahsiyeti, dünyadaki konumu, liderliği gibi unsurlardan hareketle yazılan mektuplar ile 2010 Türkiye’sine tanıklık etmeyi, geleceğe ise ulu önderin kimliğinde bir umut penceresi açmak amacında olduklarını” söylüyor. “Geleceğe ulu önderin kimliğinde bir umut penceresi açmak...” Geleceğe bir umut penceresi açmak zorunda bırakılmış olmak gerçekten hazin! Bakalım, bize ne diyecek o mektuplar. Yüz binin içinden süzüle süzüle Atatürk Gerçeği’ni en güzel dile getiren beşleri, onları, onbeşleri bulup seçmek herhalde güç olacak. Bir de Seçiciler Kurulu’nu anımsıyalam: Dr. Hakan Tartan, Turgut Özakman, Yılmaz KarakoyunluU, Prof. Dr. Ergun Aybars, Prof. Dr. Orhan Tekelioğlu, Prof. Dr. Ömer Arasıl, Yaşar Aksoy, Atilla Sertel, Ahmet Güler, Sancar Maruflu, Kürşat Selçuk, Faruk Akınbingöl. Aralarında ben de varım. Onur duymamak ne mümkün!