“MARAT SADE” MARA ile SAD okunur (3)

NE güzeldir tiyatroya sevdalanmak! Kendi kişiliğinden sıyrılıp da bir başka kişiyi yaşatmak, yazarın oyuncunun dilinde, gözünde, bedeninde canlanacağını düşlediği o kişiliğin içine sızar gibi sahnede yaşamak!

Ancak, sözcüklerle var olup da yaşanmışlığı var sayılan, sonra bir gün oyuncusuyla sahneden çekildiğinde yine satırların arasında yitip gidecek, belki de bir daha hiç anımsamayacak o insancıklara can vermek!
Pek delidir tiyatro sevdalıları. Gerçek, çıkmazlarıyla çekip çekiştirip dururken sahnenin üç duvarı arasına sanki kendilerini kapatmışlardır da onlar; gerçeğin açmazlarını, aymazlıklarını, vurdumduymazlıklarını, ola ki ayrılıkla biten bir sevdayı anlatmak için dördüncü duvarlarını zorlayıp dururlar.
* * *
Bornova’da kızlı erkekli gençler de düşmüş böylesi bir sevdaya. On yılı aşmış mı ne, Uğur Mumcu Sahnesi’nde deneyimli-deneyimsiz birbirlerine tutuna tutuna bir yol gitmişler ki, sonunda varmışlar “Marat Sade” doruğuna.
Peter Weiss’in oyunu, söyledikleriyle söylemedikleriyle, kabaran dalgaları birbiri ardından gelen umman gibidir. Tarihin dönüm noktalarından sayılan Fransız İhtilali’nin karnını deşer sanki, içinden seçtiği Marat ve Sade’la Deliler Evi’ndeki kaçkınların dilinden dünya düzeninin çarpıklığını yüzüne vurur insanın.
* * *
Uğur Mumcu Sahnesi’ndeki o yuvalarından çıkıp Sabancı Kültür Sarayı’nın koskoca sahnesinde şaşırtıcı bir gösteri sundu o gün gençler. Yuvalarında sıkışıp kalmış kuşlar gibi, o koca sahneye kavuşunca, görkemli bir gösteri içinde oynadılar, dans ettiler, şarkılar söylediler.
Neydi o, her ayrıntısı düşünülmüş sahne tasarımı ve hele neydi o dansların, vurucu müziği eşliğinde, birbiri ardından birbirini bütünleyen akışı!
Herhalde bütün o şaşırtcı oluşumun gerisinde oyunu sahneye koyan Ant Aksan var. Oyun, ‘müzikli oyun’ yapısına kaydırılılınca “müzik-dans-şarkı” birlikteliğindeki kaçınılmazlık, ustalık sınırına gelip dayanıyor. Ayşegül Sünetçioğlu’nun dansları düzenlemedeki ustalığı -bir de buna oyunculuğu eklenince- gerçekten şaşırtıcıdır.
Ozan Gökmen, Sinan Göksan, Gökay Koçanoğlu, Barbaros Göksan’ın besteleyip canlı icrayla sundukları özgün müzikler ve Gamze Şatana’nın dekor tasarımı, nice gencin yetenekleriyle bir köşede sıkışıp kaldıklarının göstergesi.
Dedim ya, pek delidir tiyatro sevdalıları. Deliler Evi’nde deliliklerine yer bulmuş gibi o erkekli-kızlı gençler, hele kızlar, bir an oyundan kopmaksızın, kalabalık içinde görünmez olsalar da, akıllı oyunculukları sürüp giderken şarkılarıyla danslarıyla işleyip durdular, Peter Weiss’ın “Marat Sade”ını.
Böylesi görkemli çıkışıyla şaşırtıcı bir gösteriyi sahneye getirmişken, ses yetersizliğinde ağza uzatılmış çubuk mikrofon kullanmak gibi tiyatronun doğasına aykırı uygulamayı, haydi, görmezlikten gelmiş olalım.
Görünen o ki, Bornova Belediye Başkanlığı gibi tiyatro sevdalısı yerel yönetimler var oldukça, gençler sahnede yer alıp çağdaş aydınlığa sürekli perde açacaklar.
Yazarın Tüm Yazıları