BİR Alman, Peter Weiss, özgürlüğün, eşitliğin vaz geçilmezliği adına atılmış ilk vurucu temel adım sayılan Fransız’ın “İhtilal”ini, iç yüzünü kurcalayıp da niye “Marat Sade” gibi bir oyun yazar?
Neden bir Fransız, adını taşıyan o İhtilal’i, böylesine güçlü bir eleştirel bakışla sahneye taşıyamamıştır? Gerçekte 1789 Fransız İhtilali, halkın Bastil Hapishanesi’ni basarak başlattığı süreçte, halk adına devlet erkini ele geçiren iki siyasal gücün, Jirondenler ve Jakobenler’in, birbirileriyle çekişip “giyotin”i kutsallaştırdıkları insan kıyımıyla süren bir dönemin başlangıcıdır. Peter Weiss’ın oyununu üzerine kurduğu iki kişiden biri, Marat, Jakobenler’in önderi Robespierre’in en güçlü yandaşı Jean Paul Marat’dan başkası değildir. * * * Marat gerçekte İsviçreliydi, 1789’da 46 yaşındaydı. Londra’da bir hekim iken felsefe ağırlıklı konularda denemeler yayınlamış; ışık, ateş ve elektrik üzerine yaptığı çalışmalarıyla da 1783’te Rouen Kraliyet Akademisi ödülünü almıştı. Böylesi bir geçmişi olan Marat, halkın kendi kendini yönetmesi adına kurulan siyasal düzende İhtilal’in en güçlü kişilerinden biri olduğunda, her gün beşerli onarlı doldurulup da arabalarla kan görme sarhoşluğuna kaptırmış halkın çılgın gösterileri arasında Paris sokaklarından geçirilerek giyotine götürülen insanların idam kararlarının altına mührünü vuran kişi olup çıktı. Ve “son”, Marat’yı, yakalandığı deri hastalığının yol açtığı acılarını dindirmek için ilaçlı suyla dolu küvette günlerini geçirirken bulacaktır. Yıl 1793, daha 50 yaşında, kudreti elinde tutma süresi 4 yıl! * * * Peter Weiss oyununu özgürlük, eşitlik adına Fransız İhtilali’yle çıkılan yolda, halk adına gücü ele geçirenler birbirleriyle çekiştikçe insanın yok edilişi gerçeği üzerinden çıkarmıştır. Varsayar ki, Weiss, Marki Sade -gerçekte yaşamının son yıllarında olduğu gibi- bir akıl hastanesindedir ve Marat’nın -yine gerçekte olduğu gibi- Jironden yanlısı Charlotte Corday tarafından su dolu küvet içindeyken bıçaklanarak öldürülüşünü anlatan bir oyun yazmıştır; akıl hastalarını oynatarak oyununu sergileyecektir. 1964’te yazılan oyun, “Marat Sade”, epik – absürd - didaktik yönelmeleriyle, görselde cinsellik ve acı çektirmenin öne çıktığı, belgesel tiyatro kimliğine bürünmüş görünse de, usta yönetmen ve oyuncular eline düştüğünde, kalkar da bir 1789 yılından, günün gerçeklerinde sıkışıp kalmış umursuzlukların, iktidar çarpıklıklarının, yitirilmiş insanlık değerlerinin sözcüsü olur. Yahudi kökenli bir Alman yazar, yazar bir Fransız gerçeği üzerine, katar içine İsviçreli bir hekim ile ahlak düşkünlüğü bilimselleşmiş bir Fransız soylusunu ve İzmir’de Bornova’da toplaşır gençler, çıkıp da sahneye, geçmişin bir gerçeğini bugüne söyler. Söylerler de nasıl söylerler; onu da sonra söyleyelim.