Şu elin Batılısı’na hiç güven olmaz! “Marat” diye gösterir, kendisi “mara” diye okur; “Sade” diye görürsünüz, o “sad” deyiverir. Kutsal bellediğimiz o Fransız İhtilali de dışı, dışa yansıtılmış; içi de içine gömülüvermiş bir “Batılı işi” değil mi?
O Fransız İhtilali ki, insanlık değerlerini başına taç diye kondurmuş da sonunda gide gide Napolyon Bonapart adında bir diktatörü kendi başına oturtmuş! Öyledir o Batılı.. kan döker, zalimdir; “tez-antitez” der, gider gider dünyaya bir “sentez” çıkarır. *** Bir “Alman” da adı Peter Weiss, Fransız’ın o kanlı İhtilali’nden bir ders çıkarmış, “Marat Sade” diye bilinen bir oyun yazmış, diyor ki: “Para kazanıyorsanız, sanayicilerin çevirdikleri dolaplardan kendinize bir şeyler kapabiliyorsanız, bu da size mutluluğa açılan bir kapı gibi görünüyorsa, sizden çok daha fazlasına sahip olanların bir buluşudur bu. Onlara inanmayın.” Peter Weiss’ın, “Marat Sade”ı, böylesi, Batı’nın çapraşık değerlerini açığa çıkarıp sahneye sunduğu çarpıcı bir oyundur. *** Tiyatroya sevdalı, inançlı bir gençlik topluluğu, derinliğine birçok değeri kurcalayan işte bu “Marat Sade”ı yüklenip de sahneye getirmiş. Sabancı Kültür Sarayı’nda görkemli bir gösteriyle, bir kez de olsa, izleyici karşısına çıkan gençler, Bornova Belediyesi’nin gönülden desteğiyle kendilerine “Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu” demişler. Önce, tiyatroya adanmışlığın kutsallığı adına, onları kutlayalım. Ne Büyükşehir Belediyesi’nin, ne İzmir’in orta yerinde Konak Belediyesi’nin yıllardır yanaşamadığı bir sanat görevini yüklenip de on yılı aşkın bir süreç içinde yaratılan bu oluşumda Bornova Belediyesi’ni kim kutlamaz ki! O akşam, 13 Ekim 2010 Çarşamba günü, sahnede gençliğin, kafesine kapatılmışlıkları içinde, ne inanılmaz değerler geliştirdiğini gördüm, şaşırdım. Onları anlatmak isterim, ama diyeceğimi anlatabilmek için önce şu “t”si ile “e”sini atıp da bellemek zorunda bırakıldığımız “Marat Sade”a döneyim. *** Fransız İhtilali, 1789’da olmuş. Oyunun iki kahramanından biri “Sade”, gerçek adıyla Donatien Alphonse François le Marquis de Sade 49 yaşında. Çok varlıklı bir “markiz”, soylu! 1790’da ulusal delege olarak seçilip İhtilal kargaşası içindeki yerini alıyor. Oysa Sade, yazdıklarıyla, yaşadıklarıyla cinselliğe dayalı akla hayale gelmeyecek ahlak dışı bir yaşantının yaratıcısı. “Erotik”, “pornografik” denen ne varsa, neredeyse o yaşantıdan uzanıp gelmiş günümüze. Eziyetle cinsellikten haz duyma, bir davranış biçimi olarak bilimsel disiplin içinde de yer edinince, “Sade” adı “sadizm – sadist” gibi kavramların çıkış noktası olmuş. Markiz Sade, sürekli kaçıp yakalanışlar arasında, giyotinden kurtulmalarla birlikte, nerdeyse 29 yılını hapishanede, 3 yılını akıl hastanesinde geçirdiği bir yaşam sonunda, geride, filme de konu olan “Justine” gibi ahlak dışılığın başyapıtı bir roman da bırakarak, Napolyon’un imparatorluk tahtından indirilip Elba Adası’na sürgüne gönderildiği yıl, 1814’te, öldü. Peter Weiss’in oyununa ad olan öteki kişi “Marat” ya gelince... Markiz Sade ile uğraşırken ona yer kalmadı. Gelecek yazımızda “Marat Sade” olgusuna biraz daha yaklaşalım. Bir de kuşkusuz, Marat Sade Oyuncuları’nın o görkemli gösterisinde sahnede “gördüklerimize” ve de “işitemediklerimize” yaklaşalım.