Paylaş
Bu baş dönmesi, kara sevdaya tutulmuşlarınki gibi. Kitaplar kitaplar kitaplar. Ne yana bakacağını, hangisine el uzatacağını şaşırıyor insan. Sonunda en ‘sözden uzak’ olana yaklaştım, ünlü ressamlar üzerine yazılmış bir ‘takım’ alıp kitap sever olma sorumluluğumdan kurtuldum.
1950 sonrası delikanlılığını algılamaya başlayan bizim kuşak Varlık, Yeditepe, Yenilik, Seçilmiş Hikayeler’in yayınladıkları ‘kitapçık’ları, dergileri okuyarak yetişmiştir. Yaşar Nabi Nayır, Hüsamettin Bozok, Naim Tirali ve Salim Şengil’in, yaşarken pek ayrımında olmadığımız, şimdi geriye doğru baktığımızda anladığımız, ne denli “hayırlı” bir iş yaptıkları anlaşılıyor.
M.E.B.’nın “klasik”leri ile kimi büyük yayınevlerinin yayınları da kültür yaşantımızı biçimlendirmiştir kuşkusuz.
Seçim yapmak kolay
Yine de bütün bunları bir araya getirsek bugünün yayıncılığı karşısında hem sayı, hem konu çeşitliliği bakımından “çerçevelenmiş” bir alanda sıkışıp kaldığımız anlaşılıyor. Bu bir yakınma değil. Çünkü, o dönemin çerçevelenmiş alanı bir gelişme ortamı yaratmasaydı, arada bir kitap yargılayıp yazar ardına düşenler olsa da, bugünün sınırsız sayılabilecek “çerçevelenmemiş” boyuta geçmek olası değildi.
Diyorum ya, “dalga ardından dalgalarla” geliyor kitaplar sanki İzmir Kitap Fuarı’da. Bizler herhalde, sınırlı yatırımlarıyla bize kitap sunanların “çerçevesi” ile daha talihliydik; seçim yapmak kolaydı çünkü. Şimdi öylesine bol seçenek sunulmakta ki, hangisine yöneleceksiniz? Acaba yayın dünyası genişledikçe kişisel ufuklar daha mı daralıyor? Ufkumuz zamanla genişlediyse, bir vakitlerin o çerçevelenmiş yayıncılığının okurları olduğumuzdan mı yoksa?
Bir dizi söyleşi, tartışma, dinleti etkinlikleriyle birlikte geliştirilen 14. İzmir Kitap Fuarı, herhalde bu yıl geçmiş yılların ziyaretçi sayısını aşacak. Nüfusu gittikçe artan bir ülkede “sayıdan yana aşmak”, değerlendirmelerin en kolay yolu. Acaba alınan onca kitap okundu mu? Okunduysa anlaşıldı mı? Anlaşıldıysa, anladığımız yerde mi olacağız? Ve orada duracak mıyız?
Paylaş