Paylaş
DÜN, 12 Haziran 2011, Türkiye’de genel seçimler yapılmış olmalı. Ne garip! Seçimden hemen bir gün sonra yayınlanacak, ancak seçimden bir gün önce yazılması zorunlu bir yazı yazmak durumunda kalmak!
Siz biliyorsunuz artık, ben bilmemişlik içindeyim bu yüzden.
İzmir’in elinde bir “bayrak” vardı, kaptırdı mı onu?
Bildiğim, ülkenin genelinde genel olarak bir genelleme yapılmaktaydı. Ben “sanat” deyip biraz özelde kaldığımdan ve dahi çok beklemişliğim olup da beklediğimin gelmeyişine artık, alışmaya zorlansam da, alıştığımdan... Diyecektim ki...
Diyemedim. Yurdunu, halkını, ulusunu sevenler nasıl sırtını döner ülkesinin gerçeğine!
***
77 yaşım içinde olduğumdan, ben 1950’den başlayıp 1954’ü, 1957’i ve ardından 1960’ı, derken ne olduysa sonraları hep yaşadım. Hele Ankara’da gazetecilik yaptığım yıllarda İsmet İnönü’nün treninin durdurulduğunu görmüşlüğüm, başına taş atıldığını bilmişliğim vardır.
Ya Yassıada’ya hergün vapurla gidip gelişlerimiz! Ve sonu hiç hesaplanmamış acılar.
Ben anamın yumurta biçiminde taşa sarıp yamadığı çoraplarla, tabanına pençe yapılan kunduralarla, babamdan kalma giysiden üzerime yeniden dikilen elbiselerle büyüdüğüm için hiç anlamamışımdır şu siyaset denen karmaşayı. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdikten sonra bir de Devlet Konservatuarı’ndan diploma alıp Devlet Tiyatrosu’na girişim herhalde bu yüzdendir.
Yine de ne olursa olsun, “egemenlik ulusundur” ne denli kutsalsa, seçime dayalı demokrasi yönetimi de o denli kaçınılmaz ve kutsaldır.
***
Demokrasiyi temel edinmiş “bazı” ülkelere bakıyorum da demokrasiyi şöyle tanımlıyorum:
“Demokrasi, ülkenin ‘artık değer’inin seçimi kazanan siyasal partiler aracılığı ile parti yandaşlarınca paylaşılması rejimidir.”
Neyse ki, Türkiye, Avrupa Devletleri ve Amerika’nın da beyan ettiği üzere demokratik bir ülkedir.
***
Yine de beklerdim, o seçim meydanlarında söylenmiş milyonlarca söz arasına, “müsvedde”ye karışmadan, “sanat” sözcüğünü birileri sıkıştırıvermiş olsun.
Gerçek, “sanat” deyip kim sandığı oyla doldurmuş ki! Ya, sözünü etmiş olmak bir oy eksiltecek miydi!
Ve nice geçmişleri anımsayıp da hele bakalım şu dünyaya. “Siyaset” denen o vazgeçilmez olgunun içinde çekişip duranların adı mı yaşamakta sonsuza doğru, yoksa kendi yaratılmışlığından romanlar, öyküler, şiirler, müzikler, resimler, heykeller vb. yaratarak insanlığa sunan o “sanat” yolcularının adı mı?
Ülkenin esenliği, halkın kaygıya düşmeden yaşaması yolunda didinme, bir değerli uğraştır da...
Ya sanat? Neyi eksiltir bir dilim ekmekten?
Bugün 13 Haziran 2011. İzmir’de gene sabah oldu. Acaba ne kaldı dünden, geceden!
Paylaş