SERGİSİYLE çoktan gitti de, derdiyle de çekip gitti mi, acaba şu İngiliz Darwin! 200 yıl önce doğup 150 yıl önce de Adem ile Havva’dan yaradılışlığımızı kurcalamaya kalkışmasından değil de, demokratikleşmemiz güç bulunduğundan güç barınır olmalı Darwin kafasındakiler!
“Türlerin Kökeni Üzerine” adlı yapıtının 150 yıl önce yayınlanmasını kutlayalım diye British Council, “Darwin - Now” adıyla düzenlediği sergiyi çeşitli ülkelerde dolaştırmış, sonunda Türkiye’ye de getirmişti. GELENİ OLMASA DA Doğrusu ya, sergi bir lisenin düzenleyeceğinden çok farklı değildi; İzmir’in ıssız bir köşesinde -çağdaş bir kültür alanı olarak yeniden yaratılmış olsa da, yine de gözden uzak Havagazı Fabrikası’nda- Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan’ın sunuşuyla açılmıştı. Benim gittiğim gün, benden başka kimse yoktu sergide. Işıkları neredeyse yarı kapatılmış geniş boşlukta bekliyordu bir görevli, “Okullar geldi” dedi. “Okullar geldi.” Ve bu sözcüklerle, yazıya boğulmuşluğuyla görsellikten çok kitap özeti gibi duran Darwin sergisi, birdenbire “Now – Şimdi – Tam Zamanı” oldu bencileyin, güncelleşiverdi birden. İzmir Atatürk Lisesi’nde biyoloji öğretmenimizin anlattığı evrim kuramını, bizlerin “maymundan gelmişiz” diye kestirip attığımız, sonra da birbirimize maymun gözüyle bakıp gülüştüğümüz günleri anımsıyorum. 1950’nin hemen sonrasında bile hiç aklımıza gelmemişti Darwin’in evrimsel inadı ile kutsal kitaplardaki Adem ile Havva inancını karıştırmak, birbiriyle karşılaştırmak. Demek o günlerde biz, “Maymun Davası”nı siyasete bulaştırıp bir öğretmeni hapse atmış olan Amerika’dan ilerdeydik kutsal kitapların dedikleriyle bilimsel düşünceyi boğmamaktan yana. Demokrasi, özgür düşünce ve sonrası: İktidara varan yollarda dinsel bakışı kurcalaya kullana bir kıpırdanış ve diriliş! Ama ne diriliş! 1950’ler çok geride kalmışken öylesine soluğu güçlenmiş ki, “ölmüş” Darwin’i Türkiyemizde bugün de “diri” tutmanının kaçınılmazlığını vurguluyor.. HAYATTA KALMAK Uçsuz bucaksız ıssızlıklarda yıllarca fosil, böcek, bitki inceleye inceleye sonunda söylediği gerçekte ne Darwin’in: Bütün canlı türleri doğal seçilim yoluyla bir ya da birkaç ortak atadan evrim geçirerek varolmuştur. Evrimi tetikleyen, bilinmez bin yıllar boyu sürüp gitmiş hayatta kalma savaşıdır. Süreç boyunca yaşamın karmaşık ve zaman zaman değişen koşullarında kendisini güçlü kılan değişimi yakalayınca, her canlı, bir evrime uğrar. Güçsüz olan elenmiştir. Doğrudur, “Darwin”, ülkemizde her an canlanmaya hazır bir çekişmeye tuzak kurmuş “ölmüş” bir adamın adıdır. Doğrudur, Türkiye’de pek bilinir olması bilim adamı olmasından değil de, varolma gerçeğini kutsal kitap Kuran’la sınırlandırma inancındakilerin hedefi olduğu içindir. Ve doğrudur, “laik” söylem ve Darwin’i anlamak, Türkiyemiz demokratikleştikçe aynı sığınakta tutunup toplumsal evrimleşme adına “doğal elenme”ye uğramamanın savaşını vermektedir. “Okullar geldi.” O okullarda “Maymun Davası”nın, “Ayla Öğretmen”in öğretmenleri varsa diyelim, “İyi ki, Darwin İzmir’e geldi.” Ya yoksa?