Paylaş
Bir çelişiklik gibi görünse de diline değil de “dile düşkünlük” bir ölçüyse, Macar daha mı bir Türk’tür? Araya Ruslar da karışıyor bu bağlamda. Avusturyalıları Almanları da atlamak olmaz. Dahası Ermeniler de var.
Türk Dili’nin geçirdiği evreler, aşamalar okullarda kuru bilgilerle anlatılır ve sonuçta denir ki, “Türkçemiz Orta Asya’dan sürüp gelen pek büyük bir dildir.”
Öyle de çevremize dolup duranlara bakınca ve de “medya” denen ortama kendimizi kapatıp gitmişliğimizle, nasıl inanalım o “büyük” oluşa! “Süpermarket”ler, “kuaför”ler, “show”lar daha niceleri; televizyonlarda dil yoksulu olduğunu bilmeden yollu yolsuz dillendiriciler! Hele o “spor spikerleri”! Türkçe’yi bozmada ilk olmayı hiç kaptırmadılar kimseye şimdiye kadar! “Oldukça”yı, “çok” yerine yerleştirmiş olmaları da en büyük başarıları!
Onlar, Türkiye’de yurttaş olmakla Türkçe konuşanlar... Ve ötekiler, başka bir ülkenin yurttaşı olmakla Türkçe’nin, onca çarpıklığa karşın, yüzyılların derinliğinden bugüne yaşamışlığını kökenine ine ine kitaplara dökenler!
* * *
Andreas Tietze... Kaç kişi bilir acaba, Türkiye’de bu adı! Kaç kişi vardır acaba, Türkiye’de Andreas Tietze’den daha yoğun kendini adamış olsun Türk Dili’ne! Sanmam ki, tek bir kişi bulunsun da ortaya çıksın!
Andreas Tietze 1914’te Viyana’da doğmuş Avusturya’dan bir bilim adamı. Türklerin yüzyılların gerisine uzanan geçmişinde olagelmiş olayları, kültür değerlerini, özellikle dilindeki değişim ve dönüşümlerini derinliğine inip de inceleye inceleye Türkiye Türkçesi’ne kördüğümle bağlayan bir bilge kişi. Yunan-Roma kitabelerinden, Bizans kalıntılarına, Arapça-Farsça metinlere kadar geçmişlere gömülmüş her türlü veriyi, belgeyi değerlendirebiliyor, okuyabiliyor. Dahası, Türk kökenli dillerin hemen hepsini biliyor.
Andreas Tietze’nin “Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Sözlüğü”, diyalektiğini lehçelerini etkileşimlerini gözardı etmeksizin, Türkçe’nin kökenine inip soyunu, soyluluğunu sözcük sözcük söyleten eşsiz bir yapıt olduğu vurgulanmakta.
* * *
Avrupa’nın, doğusundaki Türkiye’de de devam ettiğine inanan Andreas Tietze, 21 yaşında İstanbul’a gelir. Türkçe’yi öğrenir, dalar arşivlerdeki eski yazmalara. Gün olur evlenir Süheyla Hanım’la. Olur çocukları, koyarlar adlarını: Filiz, Deniz, İbrahim ve Nur.
Ve gün olur, 22 Aralık 2003, Andreas Tietze ayrılır dünyadan, 84 yaşında. Süheyla Hanım, Viyana’daki ayrılış töreninde bir çelenk koyar mezarına; yazar üstünde Türkçe, “Allah Rahmet Eylesin”.
* * *
Dilden açılınca söz, geliyor akla hemen çarpıkça bir söz: “Kim daha Türk’tür?”
Bakalım, dile düşmüş başka hangi “Türkler” var!
Paylaş