Paylaş
Geçenlerde halka açık bir söyleşide sorunun yanıtını bulmak olanağı doğdu. Uluslararası İzmir Fuarı’nda gelip geçenlerle söyleşelim diye Konak Belediye Başkanlığı, düzenlediği etkinliklerin birine beni de çağırmıştı. Dizilerin tanınmış bir oyuncusu Şenay Gürler de çağrılı olunca, bizim bir ikili olarak televizyon dizileri üzerine söyleşeceğimiz anlaşılıyordu.
Hiç de öyle olmadı. Bizi dinlemeye gelenler, sordukları sorularla İzmir’in sanat yaşamını sorgulamak istiyorlardı.
ÜNLÜ OLMANIN YOLU
Rastlantı ya, Şenay Gürler üniversite öğrencisiyken, TRT İzmir Televizyonu’nda çalıştığım yıllarda gerçekleştirdiğim bir programda ilk kez ekranda görünmüştü. Sonraki yıllarda İstanbul’a gitmiş, seslendirme, film, dizi derken halkın tanıdığı ünlü bir kişi olmuştu. Şimdi, İstanbul’da yaşayan bir sanatçı olarak İzmirlilerin karşısına çıkıyordu.
Söyleşiye katılan dinleyiciler, “ünlü” olmanın ön koşulunun İzmir’den İstanbul’a göç etmek oluşunu sorguluyordu. Somut örnek de karşılarındaydı: Ben Ankara’dan İzmir’e gelmiştim, Şenay Gürler İzmir’den İstanbul’a gitmişti.
Dinleyiciler hem soruyor, hem sonuca varıyordu: İzmir “güzel” kentti, “yaşanası” bir kentti; ama sanatçısını kendi içinde yetiştirse de üne kavuşmak bir yana, sanatıyla yaşatacak bir alan oluşturamamıştı.
Adı bütün ülkede duyulur olduktan sonra niye İzmir’e dönüş yapan olmuyordu? Sorunun taşıdığı gerçek, İzmir’in sanatla ilişkisinde bir alınyazısı gibi duruyor.
BİR BAŞKA BAKIŞ
Uluslararası İzmir Fuarı’nın bir başka köşesinde bu yazgı bir başka biçimde dile gelmiş sanki: İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla 10’uncusu gerçekleştirilen, halkın ücretsiz film seyredebileceği “Sinema Burada Festivali”nin açış konuşmasında Başkan Aziz Kocaoğlu, “Kentteki kültür-sanatın gelişmesini istiyorsak, önce bu alandaki altyapının oluşumunu hazırlamak gerek. Biz Büyükşehir Belediyesi olarak bu doğrultuda önemli projeler üretiyoruz” diyor.
Festival’in açılışında onur, genç oyuncu ödülleriyle teşekkür belgelerini Başkan’ın elinden alan İstanbullu sanatçılar da duygularını dile getiriyor, İzmir’de olmaktan mutluluk duyduklarını, böylesi destekleri hissetmenin güçlerini arttırdığını söylüyorlar. Genç bir sanatçı da geçmiş yıllarda İzmir Fuarı’nı babasının omuzlarında gezdiğini anımsıyor.
Ünlü film oyuncusu Ediz Hun da “İzmir benim için müstesna bir kenttir. Huzurlu bir kenttir” diyor ve 1963 yılında film çekimi için geldikleri İzmir’de “Kordonboyu’nda en güzel aşk sahnelerini gün doğumu ve gün batımında çektiklerini” söylüyor.
Uluslararası İzmir Fuarı’nın iki köşesinden İzmir’e iki ayrı bakış: Biri çekip gidenleri sorguluyor, öteki gün doğumu ve gün batımında çektikleri aşk sahnelerini!
Neyse ki, İstanbul’a gidenler götürememiş de İzmir’in o güzelim gün batımı bize kalmış.
Paylaş