Bir ses bir etek sanat mı demek

GEÇENLERDE Hürriyet EGE’de bir haber vardı, bir de röportaj.

"Tiyatro sanatçısı" Kemal Aygen "Şıpşıp" rolüne soyunup İzmir’i köşe bucak gezerek suyu doğru kullanmanın önemini Büyükşehir Belediyesi adına çocuklara anlatıyormuş; "ressam" İclal Dağlı, çalışmalarını Ege ve Akdeniz yöresinde sürdürüyormuş. Haber ve röportajda, üniversitelerin Güzel Sanatlar’la ilişkili bölümünde eğitim almamış olan Dağlı da, Aygen de "sanatçı" diye nitelendiriliyor.

Kime sanatçı denir?

Haydi bir soralım kendimize: Kime sanatçı denir?

Ülkemizde en kolay edinilir niteliklerden biridir "sanatçı" olarak anılmak. Şarkı türkü söyleyip sahnede görünenler, Yeşilçam filmlerinde rol alıp adı duyulmuş olanlar, dizilerde oynayıp magazin basınında yer alanlar, birer "ünlü sanatçı" olarak halka sunulur; gündemden de hiç düşmezler.

Acaba soprano Leyla Gençer "sanatçı" mıydı! Ya da fotoğraf çeken Ara Güler! Cüneyt Gökçer ile Yıldız Kenter sanatçıdan sayılırlar mı! İdil Biret’e de sanatçı diyebilir miyiz!

Herhalde sorunun yanıtı, ülkemizdeki "sanat-sanatçı" gerçeğindeki çelişkide yatıyor. Ressam Dağlı, oyuncu Aygen gibi kendi yörelerinde çırpınıp duranları, magazin basınının gündemini oluşturanlardan ayrı tutmalı yine de.

Dalgalanma yaratır

Sanatçılığı gönlüne sindiren böyle yüzlerce insan var; arkalarında birer sanat yapıtı ya da unutulmaz bir iz bırakamayacaklarını bilerek çevrelerinde küçük dalgalanmalar yaratır onlar. Soyundukça ünlenen nice "yıldız sanatçı" ortalığa sürülürken, yıllardır kasaba kasaba dolaşıp çocuklara dar olanaklarla tiyatro göstermeye çabalayan Kemal Aygen’le, İclal Dağlı gibi yörelerinde sanat kıpırdanmalarına yol açan nice bilinmeyen o gönüllülerden "sanatçı"lığı mı esirgeyeceğiz!

TRT Ankara Televizyonu’nda "Sanat Çevresi" adlı bir dizi program yaparken benim sanat adına çoğunlukla vurguladığım konular, kaynakta sanat eğitimi almamış insanlarımızın yaratıcı eylemleri üzerineydi. Bir yandan sanatı, oluşturma ve anlamada, bir üst kültür aşamasına geçmeyi gerektiren bir yaratış olarak bilmek, bir yandan da sanatı kavrayabilir bir toplum olma yolunu tıkayan tortuları alçakgönüllü eylemleriyle dalgalandıran ünsüz, adsız kişileri birer "sanatçı" diye saygıyla karşılamak.

Sanat herhalde ne kılıktan kılağa girerek zıplayıp duran erkeğin sesinde, ne de güzel bir kadının sıyrılmış eteğinde.
Yazarın Tüm Yazıları