Asma köprülü Romeo ile Jülyet (4)

Bir tiyatro yönetmeni oyuncularına şöyle der: “Sizin sesiniz yetersizdir zaten; sesinizi seyirciye duyuramazsınız.”

Haberin Devamı

Ve yönetmen taktırır yaka mikrofonlarını oyuncularına; sanki gazinoda gösteriye çıkmış şarkıcılar ya da televizyonlardaki kadın programlarını salına salına sunan sunucular gibi, oyuncular başlar oynamaya o tiyatro sahnesinde.
Oynanan oyun  “Romeo ile Jülyet”dir; yakalara mikrofon taktıran yönetmen Malcolm Keith Kay’dir; seslerini mikrofonlara tutsak edenler de İzmir Devlet Tiyatrosu’nun oyuncularıdır.
“Oyuncu” ile “sanatçı” arasında bir fark olsa gerek!
Olsa olsa biri “oynar”; öteki, sanatın yaratıcılığındaki vazgeçilmezleri -sahne sanatında sesi- yok saymaya kalkışanlara karşı durur.
Herhalde sanatçı, “benim” diyebilendir.

***

O tiyatro yönetmeni oyuncularına şöyle der: “Shakespeare’in sözcükleri öylesine kendine özgü anlamlar taşır ki, bir başka dile çevrilemez içerdiği derinliklerle. Türkçe’ye de çevrilemez.”
Der o yönetmen ve sahneye koyacağı “Romeo ile Jülyet” oyun metninin neredeyse yarısını atar; üstüne kendisi oyuna sahneler yazıp ekler.
O yönetmen yine Malcolm Keith Kay’dir; “çevrilemez” dediği metni Türkçeye çeviren de Prof.Dr. Özdemir Nutku’dur.

***

Haberin Devamı

Malcolm Keith Kay, bir rastlantıyla tanışma sonrası, Sahne Sanatları Bölümü’nün kurucu başkanı Prof.Dr. Özdemir Nutku’nun isteğine uyarak Avustralya’dan 1992 yılında Türkiye’ye gelir ve İzmir’de Güzel Sanatlar Fakültesi’nde sözleşmeli olarak ders vermeye başlar.
Yılları tiyatro eğitimiyle geçmiş, Shakespeare üzerinde didinip durmuş bir Özdemir Nutku, kuşkuların ötesindedir ki, oyuncunun sahne sesinin vazgeçilmezliğini de bilir, diller arası uyuşumun inceliklerini de bilir. Ya bir sahneye koyucunun, oyuncunun sesini, hançeresini düğümler gibi yaka mikrofonlarına bağlayışına ne der acaba?
Hele -Türkçe bildiği kuşkulu- Keith Kay’in,  Özdemir Nutku çevirisini Shakespeare’in erişilmezliğine bağlayıp,  sanki BBC’nin çocuklar için gerçekleştirdiği çizgi filmin metnine bağlı kalmak ister gibi bir metin akışını yeterli görmesine ne demeli!

***

Yönetmenlerin, Shakespeare bile olsa, sahneye koyacakları oyun metinlerini kısaltmalarına, aykırı yorumlarla sahneye getirmelerine, onların tiyatro sanatının baş yaratıcıları olduğu gerçeği karşısında, kim ne diyebilir!
Ama oyuncudan sesini almak! İzmir Devlet Tiyatrosu oyuncularının, sanatlarını küçük düşüren bir yoruma katlanışlarını anlayabilmek! Hem de, ne olduğu belirsiz gürültülü bir müziğin oyun boyunca duyulması uğruna.
Yine de ‘kim ne diyebilir’ mi denir!
Şimdi onlar, seslerini duyurma çaresizliğne düşürülmüş oyuncular, sahne gerisinde yaka mikrofonlarını birbirlerine aktarma telaşında. Bir yandan sis bombardımanı, bir yandan ışığın yarı karanlığında inip kalkan asma köprüler arasında sanki birer canbaz!
Gidin görün, Romeo ile Jülyet’i.
Bir daha göremezsiniz böylesi ezilmiş bir Shakespeare’i; ezildikçe kendini ezenleri bir güzel sınava çeken Shakespeare’i!
Diyeceklerim tükenmedi, ama sesini tutsak edenlere söz dizmeye değmez deyip çekilmek en iyisi.

Yazarın Tüm Yazıları