MHK hakem Serkan Gençerler'e, "Tello'yu niye attırmadın?" dediğinde, Gençerler, "O sırada topun taca çıkıp çıkmadığına bakıyordum, onun içinde yumruğu kaçırdım" demiş.
BEŞİKTAŞ-Ankaraspor maçında Tello, bir numaralı yardımcı hakem Serkan Gençerler'in gözü önünde Ankarasporlu Theo Weeks'in burnunun üzerine yumruğu geçirdi. Sonradan öğreniyoruz ki, MHK Gençerler'e, 'Tello'yu niye attırmadın?" diye sorduğunda, "O sırada topun taca çıkıp çıkmadığına bakıyordum, onun içinde yumruğu kaçırdım" cevabını almış.
Takdirlik değil
Bana inandırıcı gelmedi. Günahı boynuna. Ama savunmadır. İnanırsınız, inanmazsınız. Çünkü taca da çıksa, zaten diklemesine çıkıyor. Bir başka oyuncu tarafından oynanma şansı zor. İkili mücadeleye bakması gerekir. Buraya kadar işin bir yönü.
Şimdi ikinci tarafına geçelim. Gençerler, "Ben görmedim" diyor ama hakem gözlemcisi ve maçın temsilcisi bilmem kaç metreden bu olayı görüyor ve raporlarına yazıyorlar. Şimdi finale gelelim.
Bir disiplin pozisyonu eğer, hakem ve yardımcıların bakış alana içinde olup görüyorlarsa federasyon o futbolcuyu "Ceza Heyeti"ne göndermez. Hakem öyle takdir etmiş derler. İyi tamam da, bu yumruk pek takdirlik değil.
Şimdi ne olacak? Çünkü, bizde olaylar genelde takımların isimlerine göre veya oynayacakları maçlara göre değerlendirilir.
Mesela Beşiktaş 10 gün sonra Galatasaray ile oynayacak. Yani bu Tello olayını hem Galatasaray çomaklayacak, hem de Beşiktaş tavır koyacak. Benim yorumum, hem pozisyonu görmeyen yardımcı hakeme ceza verilmesinden, hem de Tello'nun Disiplin Kurulu'na gönderilmesinden yana..
Ama Tello Disiplin Kurulu'na da gönderilse, ceza da verilse, sonradan Tahkim'e de gitse veya gönderilmese bakın neler olacak. Ve ne yorumlar yapılacak. Aklınız duracak.
Hukuk tamam hukuk da, hukukçular bazen öyle inanılmaz yorumlar yapıyorlar ki, inanılır gibi değil. Adama sormuşlar, "İsmin ne?" diye. Adam da "Muuuusa" diye uzatmış. "Tamam kardeşim, Musa da o kadar uzun değil" derler adama.
Yumruğu siz yeseydiniz
Ve o Tello'yu kurtarmak için yorum yapacak hukukçulara şunu derim: "Tello aynı yumruğu sizin burnunuza geçirseydi ne yapardınız?"
b-) Dönüp Tello'ya küfür ederdiniz. Tabii o sıra konuşacak haliniz kalmışsa
c-) Tello'ya bir güzel dalıp yere yatırıp boğazını sıkardınız
d-) Tello'yu mahkemeye verirdiniz
e-) Hiçbiri
Bakalım bu şıklardan hangisi olacak?
Federasyon bu konuda, yayıncı kuruluştan görüntü de istemiş ama hala ses yok!..
Erkeği pembe bozmaz
BİZİM gazeteden bir telefon aldım. Soru ilginçti. Güldüm, "Hadi canım siz de oradan" dedim. "Ne kel alaka" diye devam ettim. Neydi bu soru diyeceksiniz. Soru şuydu: " Futbolcuların pembe veya kırmızı ayakkabı giyme konusunda ne diyorsunuz?"
Ben futbolcunun ne yaptığına bakarım, ayakkabısının rengine değil. Neymiş efendim pembe-kırmızı erkeği bozarmış. Arkadaşlar erkeği hormon bozar, soya bozar. Hormon derseniz, yediğiniz çok gıdada olabilir. Yazın yazlıkları, kışın kışlıkları yiyin. Daha da önemlisi her zaman herşeyi yemeyin. Çünkü o zaman zokayı yerseniz. Çünkü hormon, kesin olarak erkekliği bozuyor. Bu cümleyi çok sarfediyorum diye bizim yumuşak kardeşler zaman zaman bana altın domates ödülü de veriyorlar. Hem de töreni de Taksim'de yapıyorlar.
Geçen yıl Tayland'a gittim. Erkeklerin çoğu bozuk. Ve hiçbirisinde bırakın kılı, tüy yok. Bangkoklu bayanlar göğüs kılları bolca erkek görünce, yanaşıp güzel güzel göğüs kıllarını okşuyorlar. Araştırdım, neden bozulmuş bu erkekler diye. Bana "Soya" cevabını verdiler. Biraz yemek yapmayı sevdiğim için bazı yemeklerde de soya sosunu kullandığımdan bu olaydan sonra şimdi artık soya sosu oranını çok azalttım.
Anlamadığım bir nokta daha var. Erkek kendine güveniyorsa, pembe de giyse, kırmızı da giyse güler geçer. Eğer bozulmuşsa, siyah da giyse lacivert de giyse hareketleriyle bas bas bağırır.Yani anlayacağınız, erkeği pembe ile kırmızı bozmaz. Hormon ile soya bozar.
Demek ki müzmin sakatlar
HAYDİ yerliler neyse, onları biraz biliyoruz. Hoş bildiğimiz halde de alıyoruz. Mesela Emre gibi... Ama diyorlar ki Emre'nin müzmin sakatlığı yok. Peki Emre nerede? Mehter takımı gibi bir ileri hamle yapıyor, üç geri. Kewell'ın bonservisi elindeydi.
Bu oyuncunun bir mahsuru, sakatlığı yoksa veya bir defosu yoksa niye bonservisini eline versinler. Ya da çok sorunlu biri olacak. Ama Kewell öyle bir oyuncu değil. O zaman demek ki bu oyuncu sakat. Allah var ya, o da bu cümleleri inkar eder bir davranış biçimi içinde değil.
Yöneticiler aksi beyanatlar veriyorlar, böyle söylenince kızıyorlar ama görünen söylenenleri haklı çıkarıyor. Buyrun beyler, mallar meydanda...
Şeytan hareket edince
İLKER Meral, Deniz Çoban ve Suat Arslanboğa... Bence şu an son üç maçta bu hakemler iyi idare gösterdiler. Gördüklerini çaldılar, cesaretsiz hareket etmediler.
Peki, bu yeni çıkan isimler ne zaman bozulacaklar. Ben size söyleyeyim en fazla 3 ay sonra. Nasıl bozulacaklar onu da söyleyeyim. Yarın, birgün üç büyük takımın maçında onların işine gelmeyen bir karar verecekler. Yöneticilerde hemen o hakemin kendi maçlarına verilmemesini isteyecekler. Ve sonunda o takımın isteğine boyun eğilince, bu çocukların kafası karışmaya başlayacak. Daha doğrusu kafalardaki şeytan hareket etmeye başlayacak.
Ve bu çocuklar bozulmaya başlayacaklar. Ne kadar düz mantık değil mi? Ama maalesef bizdeki şekil bu. Fenerbahçe maçları oynanıyor. Nerede Cüneyt Çakır, nerede Selçuk Dereli? İspat derseniz; işte alın size son cümle.
Tezgah uygulamada
SİVASSPOR yine puan sıralamasında üst sıralardaki yerini aldı. İstikrarlı da futbol oynuyorlar. O zaman ne olacak. Sivasspor büyükler için tehlike arz etmeye başlayacak. Peki o zaman bu işi nasıl halletmek lazım. Çok basit. Bazı gazetelerde haberler çıkararak. Ne bu haberler... "Bazı Sivassporlu futbolculara 3 büyükler talip." Yani kafaları karıştırılacak.
Sonunda hiçbirisini almazlar. İsimlerini basında şamar oğlanı gibi kullanıp onların performansını düşürürler. Çünkü onlar acemidir, akılları karışır. Olan Sivasspor'a olur. Bu kulüplerin basındaki maşaları da, maşayı tutan eller dahil avuçlarını ovuştururlar. Çok eski bir taktik ama demek ki hala geçerliliği var ki yine tezgah uygulanmaya konuldu.