Sen tonla parayı sokağa at, ondan sonra da Başbakan’a, Maliye Bakanı’na git, yıllarca ödemediğin vergilerin affedilmesini iste. Onlar da affetsinler. Türkiye’de yıllardır sistem bu.
TÜRKİYE’de futbol neden ileri gitmiyor? diye herkes birbirine soruyor. Hani, "Ne olacak Türk futbolunun hali?" klasiği... Fenerbahçe Kulübü’nün bütçesi 132 milyon YTL civarında. Diğer kulüplerimizin de bütçeleri yüksek. Geçen hafta PSV Eindhoven Kulübü’nün bazı yöneticileri bir sohbet toplantısında ilginç şeyler söylediler. Size aktarayım...
PSV Eindhoven Kulübü’nün yıllık bütçesi 28 milyon Euro imiş.Bunun 4 milyon Euro’sunu kulübün sponsoru olan Philips firması karşılıyor.Bakın PSV takımına, her sene Hollanda Ligi’nde ilk 3’te, Avrupa kupalarında da sonuna kadar varlar.Yani, kasım ayında elenip vitrinden kopmuyorlar.
PSV’li idareciler Türkiye’de yabancı transferlerinin hem yanlış hem de çok büyük paralar ödenerek yapıldığı fikrindeler.Bu paraları veren kulüplere ve yöneticilere hayret ediyorlar.
Başarılı olamazsınız
Ve diyorlar ki; "Bu kadar har vurup harman savurursanız başarılı olma şansınız yok."
Devam ediyorlar: "Biz mesela Peru’da, Perulu 3-4 tane inandığımız adama görev veriyoruz, futbolcu tarattırıyoruz. Onlar bu oyuncular hakkında bize kademeli olarak bilgi veriyorlar. En sonunda bizden birileri gidip, onları seyrediyorlar. Beğendiklerimizi buraya getiriyoruz, vatandaşlık hakkı veriyoruz. Ondan sonra da yavaş yavaş oynayarak yüksek verim alıyoruz. Bu sistem yalnız Peru’da değil, bazı ülkelerde de var."
Türkiye’de bu sistem zor yürür. Nedenine gelince... Gelen yabancı teknik adam futbolcudan komisyon alacak. Arada bazı kulüp başkanları veya yöneticiler de yemlenecekler. Tefeci, yani komisyoncu, yani menajerler de bu arada yollarını bulacaklar. Böyle bir sistemde her şey kitabına uygun olacak. Yani, yasal. Kulübün başarılı olması pek önemli değil. Bazı kulüp başkanları, teknik direktörler veya yöneticiler kendilerini kurtaracaklar. Türk futbolu onlar için hikaye.
PSV’liler çok mu aptal?
Bizim kulüplerdeki yöneticiler bilmiyorlar mı, PSV’liler çok mu aptallar... Sen tonla parayı sokağa at, ondan sonra da Başbakan’a, Maliye Bakanı’na git, yıllarca ödemediğin vergilerin affedilmesini iste. Onlar da affetsinler. Maliye’ye kayıtlı olan kazlar nasıl olsa yolunmaya hazır bekliyorlar. Türkiye’de yıllardır sistem bu.
Beyoğlu niye karanlık?
YILLARDIR Beyoğlu’na bayılırım. 1966’larda, ikinci ligdeki Güneşspor’da oynarken, İstanbul’a maça geldiğimizde Tepebaşı’nda bir otelde kalırdık. Şimdiki TRT binasının olduğu yerde bir park vardı, önce orada ufak bir ter idmanı yapardık. Duşumuzu aldıktan sonra Beyoğlu’nun keyfini çıkara çıkara yürüyerek, Hacı Salih Lokantası’na giderdik.
Ayhan Işık’tan Türkan Şoray’a, Sevda Ferdağ’dan Ekrem Bora’ya kadar, kimi ararsanız, orada yemek yerken görürdünüz. Kravatlı insanlar, güzel giyinmiş bayanlar.
Vakko bir simgeydi
Sonra Beyoğlu kabuk değiştirmeye başladı. Taa ki, Vitali Hakko olaya el atana kadar. Vakko, Beyoğlu için bir simgeydi. Ve Beyoğlu’nu tekrar kurtarma operasyonları başladı. Şu anda Beyoğlu’nda 14 bin civarında eğlence yeri var. Ama bir gün baktım, Vakko’nun vitrininde bir kağıt ve mağazanın ışıkları sönmüş. Bir veda yazısı bırakmışlar... Okudum, içim cız etti... Vakko Beyoğlu’nu terk etmişti. Sırtımı vitrine döndüm, şöyle bir Beyoğlu’na yukarıdan aşağı baktım. O ışıl ışıl Beyoğlu kapkaranlıktı. İnsanlar birbirlerinin üzerine yürüyorlardı. Arada sırada polisleri görüyordum ama ara sokaklarda polis namına kimse yoktu.
Adama tokadı bastım
Şimdi polis diyebilir ki, "Hayır arkadaş, biz her yere giriyoruz..."
Daha geçen hafta cumartesi günü, hem de tam Galatasaray Lisesi kapısının karşısında biri beni çarpmaya kalktı. Adama tokadı bastım. Adam kaçmaya çalışınca da peşinden gittim. En az 150 metre kovaladım, ama Galatasaray Lisesi’nin arkasındaki karanlık bir ara sokakta kayboldu. Bu kadar mesafe koşaraken bir tek vatandaş benimle beraber geldi.
Eski Beyoğlu yok
Bir arkadaşım polislere olayı anlatınca, onlardan gelen cevap daha da ilginçti; "Erman Hoca’yı erketeye almışlar.Keşke o ara sokaklara girmeseydi."
Yani bundan sonra Beyoğlu’na çıkarsanız, o eski Beyoğlu yok. Zaten karanlık olunca herkes işini daha kolay görüyor... Veya yanınızda münasip bir şey taşıyacaksınız.
Yani kendi işinizi kendiniz göreceksiniz. Zaten benim yanımda da bu münasip şeylerden biri olmasaydı, adamı 150 metre kovalamazdım.
Havalimanı ve tuvalet
TÜRKİYE’de bazen güzel şeyler de oluyor. Mesela yeni yapılan Esenboğa Havalimanı ve yolu. Bunlar da benim insanım için yapılıyor. Ama benim bazı insanlarım bunları kullanmasını bilmiyor...
Geçen hafta İstanbul’a gitmek için Esenboğa Havalimanı’na geldim ve tuvalete gittim. Ufak ihtiyacımı gördüm, elimi yıkayacağım, bir de baktım ki, vatandaşın biri ayakkabılarını çıkarmış, benim elimi yüzümü yıkayacağım lavaboda, abdest almak için ayaklarını yıkıyor. Yerler, etraf su içinde. Bir de bana döndü, "Nasılsın Erman hocam?" dedi. Hiç cevap vermedim. Çünkü cevap versem ağzımdan başka bir şey çıkacaktı.
İşin daha bir enteresanı, dışarı çıkıp sordum, bu havalimanında 8 tane mescit ve abdest alınacak yer varmış. O zaman aklıma şu geldi, "Bu iş tamamen gösteriş için yapılıyor."
Bu manzarayı uluslararası bir havalimanında gözünüzün önüne getirin. Eğer adamın o koca ayaklarını lavabonun içinde görmeseydim, iki dakika sonra orada ağzımı yüzümü yıkayacaktım. Maalesef bu adam da ben müslümanım diyor. Peki ben de müslümanım, nasıl olacak bu iş. Buyrun cenaze namazına...