Milli Takım, Türk Milli Takımı olmaktan çıkmış, neredeyse Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş kavgasına girmiş. Buna en fazla çanağı tutan, tehlikeyi görmeyen adam da Ersun Yanal.
AMERİKA bugün dünyada 1 numara. Oradaki sistem başkanlık sistemi. Herkes bildiğini söylüyor, kararı başkan veriyor. Ama başkan tek başına hayati konularda bütün yükü üzerine almıyor. Çünkü ABD’nin ekonomik, siyasi bir geleceği var. Kısa ve uzun vadede bu kararı yetkili gruplar alıyor, başkan da bunlara uyarak yön çiziyor. Öyle veya böyle, son mühürü vuran başkan.
Şimdi dönelim bizim Milli Takım’a. Başkan kim? Levent Bıçakçı. Bence Levent Bıçakçı başkanlığa seçildi, ama henüz başkan olamadı. Bir insanın seçilmesiyle, seçildiği yerdeki uygulamaları bütünleşirse başkan olur. Bakın neden...
İki tane yardımcısı var. Onlar da uyum içinde değiller. Herşeyi başka tarafa çekiyorlar. Milli Takım’ın 3 tane sorumlusu var. Her sorumlu birbirinin arkasından konuşuyor, her şeyi ayrı ayrı yorumluyorlar. (Mesela Şekip Mosturoğlu. O Aziz Yıldırım’ın peşinde F.Bahçe’yi kovalıyor.)
Ersun Yanal var, Milli Takımlar Teknik Direktörü. Ama o da Milli Takımlar Teknik Direktörü olamadı. A Milli Takım Teknik Direktörü olabildi. Alt tarafına hakim değil, üst tarafına nasıl olsun. Ünal Karaman ve tayini ile uğraşmaktan yoruldu, Milli Takım futbolcularıyla uğraşamadı.
Yani, Futbol Federasyonu’nda her kafadan bir ses çıkıyor. Akort bozuk, orkestra şefi olması gereken Levent Bıçakçı da ön sırada seyircilerin arasında orkestrayı seyrediyor. Halbuki sahneye çıkıp idare etmesi, akordu bozanı da düzeltmesi gerekir. Buraya kadar yazılanları inkar da etseler de, malesef gerçek.
Aslında çok daha tehlikeli bir olay var. Ve sonu da uçurum. Ne yazık ki, kimse bu işin üstüne gitmiyor veya gidemiyor.
Bakın beyler...
Milli Takım, Türk Milli Takımı olmaktan çıkmış, neredeyse Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş kavgasına girmiş. 3-0’lık maçtan sonra Galatasaraylılar, ‘Ah, vah’ deseler de ben inanmıyorum, göbek atıyorlar. Buna en fazla çanağı tutan adam, tehlikeyi görmeyen adam da Ersun Yanal. Şu anda Ersun Yanal, Milli Takım’ın başında F.Bahçe yardakçısı bir antrenör izlenimi veriyor. Bu benim görüşüm değil. Yoldaki G.Saraylı, Beşiktaşlı öyle diyor.
Bakınız, Ukrayna’ya 3-0 yenildik, Dünya Kupası işi mucizelere kaldı. Biz maçın teknik analizini yapacağımıza, Futbol Federasyonu’nun yönetiminden bahsediyoruz. Geçtiğimiz dönem Haluk Ulusoy’un hataları da oldu, sevapları da. Ama hiç olmazsa bir otorite vardı; doğru veya yanlış.
Bu futbol Federasyonu’nda 10 tane otorite var. Ve seçilmiş başkan malesef şu ana kadar başkanlık yapamadı. Levent Bıçakçı düzgün adam mı? Düzgün adam. İyi insan mı? İyi insan. Ama sayın Levent Bıçakçı herkese sempatik gözükmeye mecbur değilsiniz. Birilerinin ayağına basmazsanız, yarın sizin kafanıza basarlar.
Gelelim Ersun Yanal’a... İşin başından beri Ersun Yanal’ın Milli Takım Teknik Direktörlüğü’ne karşıyım. Bir kulübe gitseydi, kesin daha başarılı olurdu. Çünkü onun yapısı ve felsefesi, kulüp takımlarına daha uygun. Merdivenleri çok çabuk çıktı. Bu hata değil. Ama basından kötü akıl hocaları seçti. Sevgili Ersun, kılavuzun karga olursa burnun bir şeylerden kurtulmaz. Bilgisayar önemli bir araç. Yalnız, sevgili arkadaşlar birşeyi unutmayın. Blgisayar herşey değil. Daha da önemlisi bilgisayara ne verirseniz, onu alırsınız. Futbol bilgisayarla oynansaydı, Bill Gates bir takım kurardı, yıllarca dünya şampiyonu olurdu.
Ersun Yanal, açık hareket etmedi. Bir Hakan Şükür olayı çıktı. Ne Hakan Şükür, ne Ersun Yanal doğruyu insanlara anlatmadılar. Sakın bilgiçlik yapıp da ‘Bize kalsın’ demeyin. Diyemezsiniz, hakkınız yok. Bu milli takım 70 milyonun. Her ferdi sizden hesap sorar, yakanıza yapışır. Burası kulüp takımı değil. Yani, burada ‘Ben yaptım, oldu’ diyemezsiniz, hesap vereceksiniz.
Ayrıca koca Avrupa’da geçen hafta lig maçı yapmayan iki tane ülke var. İkisi de tembel. Birisi Yunanistan, birisi biz. Bir de diyoruz ki, ‘Adamlar lig maçı oynayıp yorgun’ gelecekler. Akıllıyız ya. İtalya Ligi’nden oynayan Shevchenko Allah’tan yorgun geldi, bir de dinlenmiş gelseydi yandık. Shevchenko’yu bilmek için atomu yeniden parçalamaya gerek yok.
2006 Dünya Kupası’na hazırlanmamız gerekirken, federasyon yönetiminde ve teknik kısımlarda neredeyse sandıktan mal kaçırırcasına yetki kargaşası ve paylaşımı yaşandı. Neyi paylaşamadınız arkadaşlar? Buyurun maçtan evvel hepiniz atıp tutuyordunuz, maçtan sonra hiçbiriniz yoksunuz. Siz de başladınız ‘Hocamızın arkasındayız’ demeye. Demek ki, Ersun da gönedirilme yolununun başlangıcında.
Yalnız, size bir şey söyleyeyim... Futbol Federasyonları iki şekilde istifa ettirilir. Biri Milli Takım başarısızlığı. Diğeri hakemler.
Beyler... Şampiyonlar Ligi’ne, yani AB’ye, yani Avrupa’nın üst ligine yalnız futbolda değil, çok şeyde malzeme gönderemiyoruz. Tavuk ihraç edemiyoruz. Bazen sivri biberler geri geliyor. Hakem dersen, hiç istemiyorlar. Futbolcu dersen tonla gönderdik, bir iki tanesi oynuyor. Diğerlerini geriye postaladılar. Orada oynayanları da biz Milli Takım’da oynatmıyoruz. Bir terslik var, acaba onlarda mı, yoksa bizlerde mi? Zaten biz hep ‘Haklıyız’ deriz, tokatı yer otururuz. Sonra da o bilmeyenlerin (!) kapısına gider, ‘Ne olur bizi AB’ye alın’ diye nöbet tutarız. Zaten işin sonunda önce CD’ye alacaklar, sonra AB’ye.