Başlığı okudunuz, anlayamadınız. Aslında bütün bunları ‘Şerefsiz spor medyası’ tezgahladı. Bu maçı hazırladı ve penaltıyı verdirmedi.
YILLARDIR yaşananlar, Olimpiyat Stadı'nın konumu, derbi maçı korku filmine döndürdü. Ben bu maçı, televizyon görüntüleri ile yazıyorum. Çünkü, bu Olimpiyat Stadı'nın güvenlik, yol sorunu halledilmediği sürece çok maça gideceğimi de zannetmiyorum.
Dakika 89... Bir korner atışı, top havada. Herkesin gözü de topta. Çünkü, o meret, ya auta gidecek, ya gol olacak, ya oyuna dönecek, ya birisi onu eliyle tokatlayacak. Kısacası bir şey olacak. Top, kafaya yükselen futbolcuların arasında bir yere dokunup, yön değiştiriyor. Görüntüyü durdurun ve dondurun. Şimdi ben size bir soru yönelteceğim; ‘‘Kaç tane G.Saraylı futbolcunun eli havada? Penaltı itirazı için.’’ Dönün, orada bulunan en az 9 tane futbolcuya sorun, ‘‘Pozisyonu gördünüz mü?’’ diye. Gene dönün, o yarım sahanın sorumlusu olan yardımcı hakeme sorun. Hatta dönün, öbür yarım sahanın yardımcı hakemine de...
Hakem nerede arkadaş?
G.Saraylı futbolculardan görüp de elini kaldıranlar zaten görüntüde. Peki, diğerlerinin kaç tanesi acaba, ‘‘Evet, arkadaş, elle oynadı’’ der. Peki beyler, bu kadar çift gözün hakim olduğu ve pozisyonu süzüp, gördüğü bir yerde, hakem ne iş yapar? Bu kadar adamın gördüğü yerde o nasıl göremez?
Haa, ilk yarı Bülent'in Fatih Akyel'e ceza alanı içinde yaptığı hareket de bana göre penaltı. Çünkü son anda ayağını kaldırdı. Yalnız bakın, ‘‘Bülent'in yaptığını ‘‘bana göre’’ diyorum. Ama Luciano'nunki ne bana göre, ne sana göre ne de Allah'a göre...
Allah'ın tokadı yok!
Arkadaşlar, Allah'ın tokadı yok. Sen yıllardır ‘Cooper Testi'nden kaçarsın, seni koştururlar, sen koşamazsın, ‘‘koştu’’ diye rapor verirler. Hakemlik kapasiten bu maçı idare edecek düzeyde değil. Her eskiden futbol oynayan, ‘‘iyi hakem olur’’ diye de bir kural yok. Avantajdır, ama yeterli değildir. Her eski futbolcu çok iyi teknik adam veya hakem olsaydı, şu anda yüzlerce olurdu. Demek ki, bu tez doğru değil. Ama dedim ya, işte tokadı insan böyle yer.
Fazla uzatmayalım. İşi de eveleyip gevelemeyelim. Maçın geneline baktığımız zaman F.Bahçe, G.Saray'a göre daha bir diri, daha fazla mücadele ediyor. G.Saray takımı isim olarak Fener'e göre daha iyi. Maçın sonuna baksan, hangisi kazansa, diğerine yazık olur. Ama bu hakem kararıyla oldu mu, olmuyor.
Maçın tek başına kahramanı Kemal. Ve bu Kemal'den bu F.Bahçe dün yüzde 40-50 faydalandı. Yüzde 100'e gitseydi, maçı koparırdı. İki hafta evvel ‘‘bu Hooijdonk'a ayak içi toplar gelse, hepsini leblebi gibi atar’’ demiştik, hata yapmışız. Bence o hareketli topları ceza alanı dışına alıp, oyunu durdurup serbest vuruş vermek lazım. Ancak, o zaman atıyor demek ki.
Çizgi film komedisi!
Hakan Şükür'ün attığı gol, tam bir çizgi film komedisi. (Hazırlanış ve yapılış itibariyle mükemmel bir gol.) Ve üzerine 100 kişi atlayıp, tekme tokat dövecekler, dayak yiyeceksin. Daum, F.Bahçe'de bazı şeyleri değiştirdi. Her şeyden önce bu takım sahada kavga etmeye başladı, mücadele etmeye başladı. G.Saray, Juventus maçında yaptığı mücadeleden biraz daha kötüsünü bu maçta sergiledi. Ama G.Saray, hala kopuk kopuk.
Başlığı okudunuz, anlayamadınız. Aslında bütün bunları tezgahlayan şerefsiz spor medyası! (herhalde ben de dahilim Spor Yazarları Derneği'ne üye değilim, ama televizyonlara program yapıyorum.)
Bu şerefsiz! spor medyası, bu maçı hazırladı ve bu penaltıyı verdirmedi. Bakın, size şimdi tuhaf gelecek; bu cümleler bana ait değil, bu şerefsiz! spor medyası sözünü kullanan Fatih Altaylı. Biz sporculara da, teknik adamlara da, hakemlere de, yani sporun üç ana emekçilerine bu cümle ters gelir. Ama maalesef, futbolda düşmanlığı getiren Fatih Altaylı'nın manevi abisi Hıncal Uluç. Ama maalesef, spora ‘şerefsiz spormedyası!’ sözünü sokan da Hıncal'ın manevi kardeşi Fatih Altaylı.
Tehlikeler bekliyor...
Biz spor camiası olarak topyekün bunları aramızdan ayıklayamazsak, bizi büyük tehlikeler bekler. Ama dünya ters, dünya bir tuhaf. Fatih Terim, aynı cümlenin bir kelimesini hatırlıyorum, aylar önce Fatih Altaylı için söylemişti isim vermeden. Hıncal Uluç, Fatih Terim için yıllar önce neler yazmamıştı. Ama kader böyle işte arkadaşlar. O Fatih Terim, şimdi biriyle can ciğer kuzu sarması, diğeri ile haber programı yapıyor. Allah hepsini mesut etsin.
Herkes bu alemde demek ki, şerefli biçimde yaşamaya devam ediyor. Bu son cümleyi yazınca aklıma rahmetli Zeki Müren'in bir şarkısı geldi. Şöyle bitiyordu; ‘‘Adım Mesut... Soyadım Bahtiyar... Yıllarca siz, Mesut Bahtiyar'dan şarkılar dinlediniz.’’ Aynen onun gibi Allah herkesi onun gibi Mesut ve Bahtiyar etsin. Özellikle futbol camiası içindekileri. Bazıları birbirine çok yakışıyor!