AZİZ Yıldırım 11 yıl sonra tekrar başkan seçildi. Bu 11 yılda Fenerbahçe, 4 kere şampiyon oldu. Bir keresinde de iki defa üst üste. Aziz Yıldırım'ın kongrede gelir gelmez verdiği demeç enteresan.
"Türkiye'ye yabancı futbolcu geliyor, yabancı teknik adam geliyor. O zaman yabancı hakem de gelsin."
Fenerbahçeli taraftarlara kongreden önce seslenip, "Bundan sonraki 3 yılda Türkiye şampiyonu olacağız, kupalar alacağız, Şampiyonlar Ligi'nde devamlı kalacağız" diyor. Söylediği cümlelerdeki bırakın 3 yılı, ilk sezonunda dediklerini yapamazsa seyirci ona şarkı söyleyecek, "Hani verdiğin sözler" diye. O da daha birinci günden dakika bir, gol bir yabancı hakem bahanesiyle sıyıracak. "Yabancı hakem gelseydi, ben bu işi yapardım" diyecek.
Peki, Yıldırım niye yabancı hakem istiyor? Bundan evvel kazandıkları şampiyonluklarda yerli hakemler vardı.
İyi hakemini kim gönderir?
Aziz Yıldırım ve onun gibi Türk futbolunu iyi bilen yöneticiler hakem camiasını, karaciğer, dalak, pankreas, ince bağırsak ve kalın bağırsağa varana kadar görürler. Ve bilirler de. Net söylüyorum geçtiğimiz yıllarda menfaat karşılığı maçlar alınıp, satılmıştır. Bunların bir kısmının telefon kayıtları olmuş, yakalananlar tutuklanıp ifadeleri bile alınmıştır. Ama, bu ifadeleri alınan çocukların bir kısmı zaten Iceberg'in görünen parçasıdır. Esas bababalar hiç bir gün meydana çıkmamıştır. Ama, Türkiye'de son 40 yılda yöneticilik yapan, futbol oynayan, teknik adamlık yapan ve federsyonda görev yapanların hepsi bu isimleri bilirler. Çünkü, bir kısmı bunların bir kısmını köküne kadar kullanmışlardır.
Yerli hakem bu işlere girerse çok çabuk lastiği patlar. Ancak ve ancak Federasyon bu işe yol verirse bunlar devam edebilirler. Yoksa bunların kelleleri hemen uçar. Ama yabancı hakem için işler aynı değildir. Ben futbolculuğumda yabancı hakemle de oynadım. Onların ne kadar kolay alındıklarına ve neler yaptıklarına şahit oldum. Çünkü, canlı parayı adamın mahallesinde teslim ediyorsun. Adam burada gelip maç yönetiyor. Hiç bir şekilde, hiç bir şeyini yakalayamazsın. Ayrıca, ileri ülkeler zaten çok iyi hakemini göndermezler, onlar kullanırlar. Sana gene ikinci sınıfı gelecektir. Bu iş çok eskide kaldı, bu işlerle uğraşmayın.
Eğer Türkiye'ye ithal hakem gelecekse bu imkansızdır veya en sonunda olmalıdır. Eğer ithal hakem isiyorsanız ondan önce ithal yönetici ve ithal başkan getirmek lazımdır. O zaman olayı daha kolay çözeriz. Ama, daha birinci günden ithal hakem isteyip de yapamayacağınız sözlere kılıf hazırlamak akılcı ve mantıklı olmaz.
Gerçekten hayal edemezler
ALLAHLARI var Fenerbahçe kulübüne Aziz Yıldırım ve yönetici arkadaşları tesis olarak mükemmel işler yaptılar. Herhalde yapmaya da devam edecekler. Etsinler de. Çünkü ben tesis yapan yöneticiye bayılıyorum. Tabii bunun yanında futbolu da yapacak! Ve bu tarz yöneticileri, bir futbol adamı olarak istiyorum da. Ama, Aziz Yıldırım başkanlığındaki Fenerbahçe'nin futbol takımı konusuna bir göz atalım. Şimdi sıkı durun.
Nasıl, çok güzel bir 11 değil mi? Şu an almaya kalksanız böyle bir kadroyu kaça mal edersiniz?
Hepsi fildişi gibi kıymetli oyuncular. Ama sevgili okuyucular, bu kadro giderken F.Bahçe'nin kasasına bir kuruş para girmedi. Peki nasıl bir yöneticilik bu? Aziz Yıldırım kongreye giderken böyle bir listeyi yapıp, "Çok özür dileriz. Biz bunlardan bir kuruş alamadan kaçırdık" niye demedi?
Şadan Kalkavan ve ekibi için söylediği bir cümle enteresan: "Onlar benim yapacaklarımı hayal bile edemezler." Gerçekten hiç bir kulüpte böyle bir takımın yönetim hatası yüzünden kasasına 5 kuruş girmeden uçacağını hiç kimse düşünemediği gibi hayal de edemez.
NOT: Fenerbahçeli yöneticiler, "Biz dünya standartlarındayız. Şu kadar bütçemiz var" diyor. Doğrudur, itirazımız yok. Yabancı futbolcular ayrıldığı zaman haklarını UEFA'da arıyorlar, FIFA'ya gidiyorlar. Alıyorlar da haklarını. Peki, Fenerbahçe'den ayrılıp hakettiği halde parası içeride kalan yerli oyuncu adedi kaç tane? Veya böyle bir olay var mı? Açıklama gelirse, bu sütunlardan kamuoyunu aydınlatırız. "Fenerbahçe ile kavga yapmayayım veya Fenerbahçe camiasını karşıma almayayım" diyerek parasını almadan giden futbolculara yazık oldu. Nerede yazık oldu, böyle bir Dünya Kulübü'nde.
Rahatsız oldum!..
PAZAR günü Tolga Özkalfa'nın idare ettiği Ankaraspor-Antalyaspor maçındaki görünüleri gördüm, tüylerim diken diken oldu. Ankarasporlu Ediz rakibini alakasız yerde çekerek bir penaltıya teşebbüs ediyor. Özkalfa bunu değerlendirmiyor. Olabilir. Ama Ediz bakıyor ki Tolga Özkalfa daha net pozisyon istiyor. Bu sefer geliyor tam Özkalfa'nın önünde ustaca bir vuruşla yüzde yüz bir penaltı pozisyonu yaratıyor. Ama Özkalfa penaltı vermemeye niyetli. Görmüyor mu, göremiyor mu, gözüne perde mi iniyor?. Allah var rahatsız oldum.
Sonra, birileri bana, "Komiteden Yüksel Okçuoğlu, Özkalfa'nın adamıdır ağabeyidir. Özkalfa'ya Beşiktaş maçları veriyor" dediler. Özkalfa'yı tanımam. Ama Yüksel Okçuoğlu'nu iyi tanırım. Öyle uzun işlere girmez. Karakter olarak da yüzde yüz düzgün bir adamdır. Bu cümleyi de bana kimse yediremez. Özkalfa'nın gittiği maçları bir araştırdım. Dört Beşiktaş maçına gitmiş dördünü de kazanmış Beşiktaş. Dört Antalya maçına gitmiş. Antalya'ya göre Antalya mağdur olmuş. Dört Ankaraspor, üç Ankaragücü maçına gitmiş. Yani Özkalfa İzmir bölgesi olduğu için haliyle Ankara'ya fazlaca gitmiş. Özkalfa, bu maçlara gitmeyip sadece 4 Beşiktaş maçına gitseydi, o zaman bu lafları çıkaranlara hak vermemek elde olmayacaktı.
Kötü düşünmek istemiyorum
Burada şu olay var. Bu hakem 9 hafta üst üste maça çıkıyor. Sürantrene mi oldu bilemem. Ama o pozisyonu nasıl vermedi hala inanamıyorum. Kötü düşünmek de istemiyorum. Tabi, işe bir de başka yönden bakmak lazım. Tolga Özkalfa bana şunu söyleyebilir mi, "Ankarasporlu Ediz hiç alakası yokken rakibini omuzundan çekti düşürdü. Bana göre penaltı değildi. Ama rahatsız oldum. Ondan sonra da geldi bağıra bağıra, çaka çaka, topa vura vura bir penaltı yaptı. Erman hocam. Kafamı karıştırdın diyorsun. Peki, Ediz için neden kafan karışmıyor?" Pencerelerden değişik değişik bakınca, değişik görüntüler görüyoruz. Bu da futbolun inceliği olsa gerek.
NOT: Ben hakemler için bu sezon lig namuslu gidiyor diyorum. Hala da demek istiyorum. Ve öyle noktalanmasını istiyorum. İnşaallah biriniz çıkıp bu cümleyi yedirmez. Bazı kulüplerin bağırmalarından, bu olayların namuslu gittiği fikrinde birleşiyorum.
Kilitli odaların sırrı...
BAZI gazetelerde okudum. Çarşı grubu, bir açıklama yapmış, "Polis, Türkan Saylan için hazırladığımız pankartı açtırmadı" diye. Yazıyı okuyan bir kısım insan, polise inanılmaz biçimde tepki duymuşlardır. Olayı araştırınca işin rengi değişiyor. İşin aslına varıyorsunuz.
Hatırlarsınız bir aydır hem Hürriyet hem de Maraton'da özellikle İstanbul'daki statlarda bazı kilitli odaların olduğunu ve maçlardan önce Futbol Federasyonu'ndan gelen yetkililer ile polislere bu odaların gösterilmediğini yazmıştım, söylemiştim.
Demek ki bu maçtan önce Federasyon temsilcileri, polisten de yardım isteyerek bu odaları açtırdılar. Ve polisin de yardımıyla bu odaları maç süresince açılmamak için kilitlediler. Bu odaların içinde sopalar, pankartlar ve meşaleler vardı. Prof. Dr. Türkan Saylan'ın pankartı da orada olsa gerek ki tribünde açılamadı. Ne dersiniz sevgili okuyucular, bir olayı herkes istediği yere çekiyor. Yanlış çoktur, doğru bir tanedir.