Böyle bir maçta Lucescu'nun klasik Beşiktaş'ı çıkarmamasını anlayamadım. G.Saray'ın gücü bir yere kadar. Bu tamam. Ama Beşiktaş, dün gece her zamanki Beşiktaş değildi. Bunda da Lucescu'nun payı büyüktü.
BEŞİKTAŞ, tempolu, baskılı top oynayan bir takım. G.Saray, son oynadığı maçlarda dahi 70. dakikadan sonra oyundan düşüyordu. Dün gece siyah beyazlıların o tempo ve baskıdan kayıpları vardı, G.Saray'ın da oyundan düşmede artıları. İki teknik adam da ‘‘önce yenilmeyeyim’’ diyordu. Lucescu, yenilmemeyi Fatih'ten fazla istemiş. ‘‘5 puanlık fark ne olursa olsun kapanmasın’’ düşüncesindeydi.
Dünkü 90 dakikayı hangi takım kazansaydı bir yönde yazık olurdu. Beşiktaş, defansı çok geriye çekti. Ronaldo fazla tedirgindi. Belki de Zago'nun olmaması onu bu tarz harekete itti. Böyle olunca, ileride İlhan çok yalnız kaldı. Dün gece İlhan bayağı iyi şeyler yaptı ama yardımına gelen yoktu ki... Tümer, oyundan çıktı ama Lucescu, Sergen'i gene kullanmadı. Ne olursa olsun, sakatlık veya tempodan dolayı bir kişi eksik oynamak istemedi.
Maçın ikinci yarısı başlıyor, Beşiktaş hırsla G.Saray kalesine gidiyor. Beşiktaş seyircisini anlamak mümkün değil. Sahaya maytap atıyor ve oyun duruyor. Kimin lehine? Tabii ki, G.Saray'ın. Yani, yalnız futbolcu değil, seyirci de futbolu bilecek.
Kaan Dobra için Lucescu'nun tahammülünü anlamak mümkün değil. Maçın en net poziyonu Sinan'a geldi. Ama bu futbolcunun maç noksanlığı, pozisyonu kaçırmasına sebep oldu.
Böyle bir maçta Lucescu'nun klasik Beşiktaş'ı çıkarmamasını anlayamadım. G.Saray'ın gücü bir yere kadar. Bu tamam. Ama Beşiktaş, dün gece her zamanki Beşiktaş değildi. Bunda da Lucescu'nun payı büyüktü.
İsmet Arzuman, tempolu maç idare etmeyi seven bir hakem. Ama iş derbiye gelince, o da aynı teknik direktörler gibi cesaretini kaybetti. ‘‘Başıma bir bela gelmesin’’ diye neredeyse uçan kuşa düdük çalacaktı. Ama, disiplin konusunda çabuk uyandı. İlhan Mansız'a, Hakan Şükür'e ve Ayhan Akman'a yangın köpüğünü sıkarak onları dizginledi. Ama aynı hareketleri yapan Bülent'i es geçti. Bence ilk yarıda Cordoba'nın kendini sakatladığı pozisyonda Cihan'a yaptığı hareket penaltıydı. Pozisyon çizginin üzerinde, hatta hafif ceza alanının içindeydi. İkinci yarı De Boer'in elle aldığı pozisyonun yorumu yoktu. O da net penaltıydı. Yanında bir de sarı kart vardı.
Meşaleler nasıl girdi?
Maç, saat 21.00 yerine, 21.15'te başladı. Neredeyse saat 23.30'da bitti. Mubarek, gece yarılarında oynanan kırmızı noktalı seks filmi gibiydi.
Özellikle anlamadığım bir nokta, bu kadar poziyonun olduğu yerde iki takım taraftarları yüzlerce meşaleyi bu stada nasıl soktular, anlamak mümkün değil. Kulüplere verilen bu para cezalarını 50 misline, 100 misline çıkarmak lazım. Yoksa Boğaz'da bir restaurantta dört kişinin yiyeceği balık parasını ceza olarak verirsen, bunların önünü kesemezsin.