Paylaş
Diğer tarafta tabiri caizse; peynir ekmek yiyen, kendi yağında kavrulan bir Anadolu takımı. Ama sahaya çıktığın zaman zenginle fakir pek fark etmiyor. Tabii yüreğin olursa... Ve iyi hazırlanırsan...
Fenerbahçe, ilk yarıda sahada yok. Elazığspor, mükemmel oynuyor ve iki gol buluyor. Ne zaman Gökhan Gönül ile Marvin atılıyor, maçın dengesi değişiyor. Çünkü bu oyuncu, hem toplu hem topsuz Fenerbahçe defansına zor anlar yaşattı. Gökhan Gönül gibi bir adam, bile sinirlendi, kontrolünü kaybetti.
İkinci büyük faktör, Orhan Ak’tı. Bazı futbolcularda topu kornere atmak, taca atmak aşağılık kompleksi gibi bir şey. Sanki bunu yapan oyunculara, zavallı diyecekler. Ama işte bu işi yapmazsan, kalende golü görürsün. Bu tarz bir gol olmasa, Fenerbahçe’nin dirilme şansı yoktu. 2-1’den sonra sarı lacivertliler, iyi pozisyonlar yakaladılar. Hem de, doldur-boşalt pozisyonlarla. Bu 15-20 dakikada da Fenerbahçeli oyuncuların şansı yoktu. Çünkü son 20 dakikada Elazığspor’un gardı düştü. Hep savunma yaptılar, hücuma çıkamadılar.
Konuşmakla olmuyor
ALLAH var, Elazığspor defansı bu arada hiç ayakları yere basmadı desem yeridir. Hep hava toplarına vurdular. Bu da şunu gösteriyor; Fenerbahçe’nin organize atak yapamadığını... Fenerbahçe’nin ilk yarıdan fazla bir farkı yok. Futbolcular konuşuyorlar ama sadece konuşuyorlar. Futbol oynadıkları yok. Aykut Kocaman da, kolları bağlı kenardan sadece seyrediyor. Fenerbahçe, seyircisini memnun edemiyor. Harcanan paralarla, masaya gelen mönü ters orantılı. Çiğne çiğne, bir gram şeker.
Hakem İlker Meral, eskiye göre iyi. Ama daha cesaretli olması lazım. Öyle yerlerde takdir haklarını ev sahibi lehine kullanırsan, genel futbolcunun itimadını kazanamazsın.
Paylaş