TELEVİZYONDAN nasıl gözüktü bilmiyorum ama maçı canlı seyredince biraz da dikkatli bakınca, insanın morali bozuluyor. Öncelikle futbolun temel ilkelerine göre iki takım arasında büyük fark var. Hem de dağlar kadar.
Manchester United sahaya mükemmel yayılıyor. İleriye doğru 10 metre koşuyorlar, öne veya yana depar atıyorlar, 6-7 futbolcuları boşa çıkıyor. Topu kaptırdıklarında geriye ve yana 5-6 metre depar atıyorlar. Bu sefer de rakip için bütün alanlar kapatılıyor. Diyeceksiniz ki, “Bu kadar kolay mı?” Değil tabii ki. Çok çalışma isteyen, dikkat isteyen, özveri isteyen, futbol tekniği isteyen, oyun anlayışı isteyen bir olay bu. Adamlar sanki son iki yılın arabası gibi. Bizim Beşiktaş ise eski model. İtiyorsun, itiyorsun gitmiyor. Giderse gelmiyor, gelirse gidemiyor.
Yusuf Şimşek top tekniği yüksek bir oyuncu. Ama tek yönlü bir oyuncu. Ernst de mesela çok mücadele eden bir oyuncu ama o da tek yönlü bir oyuncu. Beşiktaş takımında böyle en az 8-9 oyuncu sayabiliriz. Peki, rakipte tek yönlü kaç oyuncu var? 1-2 zorlasan, çıkaramazsın.
İki takım arasındaki fark büyük dedik.
1-0’lık netice de bu farkın karşılığı değil. Peki bu neden oldu? Manchester United, “Körün taşıyla, kazaya gitmeyeyim” diye son derece kontrollü oynadı. Ne çok fazla kendi ceza alanına girdi, ne de çok çabuk hücuma çıktı. 60’tan sonra biraz kımıldadılar. Zaten o zaman da golü buldular. Peki bu kımıldamada Beşiktaş’ın rolü var mıydı? Vardı. Yusuf ve Tello oyuna girince Beşiktaş’ın defans gücü otomatik olarak zayıfladı. Manchester United da anında görüntüyü yapıştırıverdi.
Beşiktaşlı kendini tatmin ediyor
Beşiktaş seyircisi bağırıyor. Allahları var iyi de bağırıyorlar. Ama, kendilerini tatmin ediyorlar. Ne rakibe, ne kendi futbolcularına, ne de hakeme en ufak bir etkileri yok.
Beşiktaş’ın gruptaki rakibi Manchester United değil. Ben Mustafa’nın yerinde olsaydım kulağımı tıkardım. Madem mücadele eden bir kadroyla çıktım sahaya, maç da ortada geçiyor. Aynen devam ederdim. Ne Yusuf’u kullanırdım, ne de Tello’yu. Maçı berabere bitirirdim. Çünkü bir puan bile bu grupta ileride çok işe yarayacak. Beşiktaş, CSKA Moskova’yı geçmeye çalışıp, rakip olarak Wolfsburg’u seçmeli. Yani, onlarla Almanya’da berabere kalmalı, burada yenmeli. İngiltere’deki Manchester United rövanşına kayıp bakacaksın. Yani dolmuşa gelip, burada üç puan bırakmayacaktın.
Dün gece Manchester United golü daha erken bulsaydı Beşiktaş için daha kötü olurdu. Mecburen gol atmaya gideceklerdi ve daha fazlasını da kesin olarak kalelerinde göreceklerdi. Ama, madem oyunu böyle götürüyorsun bırak öyle gitseydi.
Bizim hakemlerimiz hakemlik görsün
İtalyan hakem ve yardımcıları zaman zaman ters işler yaptılar. İngilizler zaten itiraz etmiyorlar ama bizim futbolcularımız haklı dahi oldukları pozisyonda, hakem yabancı olunca ağızlarını dahi açamadılar. Fenerbahçe-Bursaspor maçında Fenerli oyuncuların hakeme yaptıkları hareketlerin bir tanesini Avrupa arenasında yapın da boyunuzun kaç santim olduğunu o zaman göreyim.
Düdükleri yanlış da çalsa, doğru da çalsa İtalyan hakem tarz ve hareketleriyle ödün vermedi. Kendisini tribüne şikayet eden İbrahim Kaş’a da ne yaptığını hep beraber gördük. Hakemlik tavırdır, kişiliktir, şahsiyettir. İnşallah bizimkiler de bu kavramları öğrenecekler.
NOT: Mustafa Denizli maç 0-0 giderken Alex Ferguson’un sinirlendiğini görseydi, tahmin ediyorum o değişiklikleri yapmazdı. Teknik direktörler sahanın içinde yalnız futbolcuları değil, komşu kulübeyi de kesecekler.