Eyyamcılar!

Trabzon'da olay çıkaran seyircisine rağmen Fenerbahçe'ye seyircisiz oynama cezası verebiliyor musun?

Antep'te olay çıkaran Galatasaray seyircisine rağmen Galatsaray'ın İstanbul'daki bir maçını seyircisiz oynatabiliyor musun? Hayır, ona gücün yetmiyor.

CEZA Kurulu başkanıyla, Tahkim Kurulu başkanı şikayetçiler. İstanbul'da iyi bir restauranta 5 kişinin ödediği yemek parası, kulüplere ceza olarak veriliyor. Bazı kulüpler, özellikle olay yapıyorlar, yaptırıyorlar. O kulübe ceza veremedin, bize de veremezsin diye. Para cezası da komik bir rakam olunca, olaylar hem devam ediyor, hem de büyüyor. Bunların aynı trafik cezası gibi otomatiğe bağlanması lazım. Tabii ki miktarlarının artarak. Bu miktarları belirlemenin gücü Futbol Federasyonu'nu aşıyor. Kanun gerekli.

Kim bunlar?

Trabzon'da olay çıkaran Fenerbahçeli seyirciler. İstanbul'da olay çıkaran Bursalı seyirciler. Gaziantep'te olay çıkaran seyirciler. İddia ediyorum ve bu iddiamda da ciddiyim, bunların hepsi aynı seyirciler. Hangi aynı seyirci mi? Kulüplerin bildiği ve kullandığı seyirciler. Uçağına binip adam gibi Trabzon'a gidip, biletini alıp, stada giren seyirci bu olayları çıkarmaz. Hangi seyirci çıkarır? Kaybedecek bir şeyi olmayan seyirci. Kim bunlar? Geriye dönüp araştırın. Trabzon'a kaç otobüs Fenerbahçeli geldi? Bu otobüsleri kim kiraladı? Bunların yemek paralarını kim finanse etti? O zaman işin çıkış noktasını net bir şekilde bulursunuz.

Futbol Federasyonu nerede eyyam yapıyor? Saha kapatmada. Karşıyaka-Göztepe maçından sonra 3'er maç cezayı iki takıma da giydirdiler. Çok da doğru olarak.

Peki, Trabzon'da olay çıkaran bir avuç da olsa Fener seyircisine rağmen Fenerbahçe'ye seyircisiz oynama cezası verebiliyor musun? Veya İstanbul'da olay çıkaran bir avuç Bursa seyircisine ya da Antep'te olay çıkaran az sayıdaki G.Saray seyircisine rağmen G.Saray'ın İstanbul'daki bir maçını seyircisiz oynatabiliyor musun? Hayır, ona gücün yetmiyor. Yani, Futbol Federasyonu para cezası verirken, haklı olarak, ‘‘Ellerim kollarım bağlı’’ diyor. Peki, saha kapatma ve seyircisiz oynama cezası vermek için Futbol Federasyonu'nun ellerini kim tutuyor, onları merak ediyorum.

Forma farkı

G.SARAYLI Bülent, haksız olarak ikinci sarıdan kırmızı ile atıldı. Yer yerinden oynadı. Bülent, yaptığı hareketlerden dolayı bu kadar yılda belki de 100 kere atılırdı. Galatasaray forması sayesinde kurtardı. Şimdi bir kırmızıda her gün konuşuyor. Büyüklerin maçları iyi gitti mi, her şey sütliman. Aleyhlerine bir şey olsun, hakemler yandı. Gariban G.Birliği ne yapsın? Daha iki haftadır kolunu, bacağını, saçını, her tarafını doğradılar. Medyada ne kadar yer alıyorlar, sıfır. Yani olan onlara oluyor. Ogün, Trabzon'da, Fenerbahçe'de kaç defa atıldı. Belki orada yaptıklarının beşte birini Konya'da yaptı, oracıkta ümüğünü sıkıverdiler.

Ey uzmanlar

HAKEM Semineri'ne gidiyorum. Selçuk'tan Kuşadası'na doğru döndüm. Sağda bir tabela. Bizim için insan sağlığı her şeyden önemlidir. Onun için hormonsuz domates yazıyordu. Geçen sene hormon ve zirai ilaçlar yüzünden konuştuğumda, Türkiye'de 6 yerde aleyhime yürüyüş düzenlendi. İnsan sağlığı dünyanın her yerinde çok önemli. Yalnız yaş sebze meyvede mi? Bence hayır. Son zamanlarda bir moda var. Hindi yiyin, tavuk yiyin, balık yiyin, kırmızı et yemeyin.

Peki ben yine soruyorum. Suni olarak yetiştirilen bu hindilere, bu tavuklara iğne yoluyla hormon enjekte ediliyor mu? Ediliyorsa bunların oranı ne kadar olmalı? Ve bu müesseseler sıhatli ve muntazam denetleniyorları mı? Yoksa yalnız denizden çıkan balık ve üzerinde hiçbir oynama yapılamayacak olan kuzu etinin yağsız tarafından yiyerek mi beslenelim? Ne dersiniz ey uzmanlar...

Postacı Hıncal'ın adresini şaşırmış

LİG TV'de bir program var. Adı, Derin Futbol. Melih Şendil yönetiyor, duayenlerden Hıncal Uluç ile Atilla Gökçe var. Bir de uzun bir iskemlede mini etek giymiş, uzun bacaklı güzel bir kızımız. Hatta bazılar da bu program için, ‘‘Neresi Derin Futbol, Derin Yırtmaç programı’’ diyorlar.

Samsun-Beşiktaş maçından sonra bu programda konuşulan bir mevzuyu bana aktardılar. Ben de programın kasedini alıp izledim. Gözlerime ve kulaklarıma inanamadım. A.Hassan, Beşiktaş'ın golünü atıyor. Seyircisine doğru koşuyor. Formasını üstünden çıkarıyor. Tam o sırada Hıncal Uluç, TV'de bir kahkaha, ‘‘Beyler işte şu anda A.Hassan'ın sarı kart yemesi gerekir’’ ve devam ediyor. Benim de gözlerim yuvalarından fırlıyor ve diyor ki, ‘‘Bakın, bakın beyler, arkadaşları A.Hassan ceza yemesin, hakem görmesin diye onun üzerine çullanıyorlar.’’ O atışa devam ediyor, ‘‘Görüyor musunuz, yönetmen Musa, A.Hassan ceza yemesin diye kameraları yedek kulübesine çevirdi.’’ Kahkahlar...

Hıncal futbol yazma

Atilla Gökçe
de Hıncal'ın peşinden gidiyor. İyice donup kalıyorum. Bu işleri iyi bilen ve takip eden Melih'ten bir cümle bekliyorum. O'ndan da bir tık yok. Belki de iki ağabeyini taca çıkarmak istemiyor. Belki de Melih'e ‘‘Sen ağabeylerine karışma’’ dediler. Son bir gayretle mini etekli kızımıza bakıyorum. Hani O'ndan yardım gelir mi diye. O da giydiği mini eteği düzeltmekle meşgul.

Hıncal, ne olursun futbol konuşma, futbol yazma. Bu kural değişeli 2 yıl oluyor. Hani sana şu FIFA bültenleri geliyordu ya, demek postacı adresi şaşırdı, sana bırakmadı. Belki de sen vakit bulup okuyamadın. Demek ki, bundan sonra ben bir kural kitabını o oturan güzel kıza göndereceğim. Hiç olmazsa O öğrensin de olaya girsin. Yıllarca sana ders çalıştırdım, yine de halledemedin.

İstenir ve çalışılırsa

GEÇEN hafta Samsun'daki açılan sahil şeridini gördüm, bayıldım. Demek ki ilk defa bir belediye başkanı gelmiş Samsun'a. İstanbul'a bakıyorum, alt-üst geçitler yapıyorlar. Aylarca, yıllarca sürüyor. İşte en son örnek Balmumcu. Dönüyorum Ankara'ya. İstanbul'da yapılan geçitlerin daha büyükleri, daha zorları 2.5 ayda, 3 ayda, 4 ayda açılıyor. Demek ki istenirse, çalışılırsa ve takip edilirse yapılıyor veya süresi kısaltılıyor. Haliyle de bu çalışanlar oyları kapıp, ‘‘malı götürüyorlar.’’

Hem garson hem müezzin

HER Trabzon seyahatimde enteresan şeyler yaşarım. Maçtan sonra Horon Otel'in en üst katındayım. Bir otobüs Yunanlı var. Ve 15-20 tane Trabzonlu genç. Canlı müzik çalmaya başladı. Türkler ve Yunanlılar el ele karıştılar. Önce Horon teptiler, sonra Sirtaki yaptılar. Gözlerime inanamadım.

O gecenin sabahı saat 05.20. Trabzon Havalimanı'ndayım. Barda oturdum, çay içiyorum. İki arkadaşım da yanımda sohbet ediyorlar.‘‘Hoca’’ dediler, ‘‘Bu Amerikan Bar'da çalışan genç, hem self servis yapıyor, hem çay servisi, hem de votka-viski servisi. Başka ne işi yapıyormuş biliyor musun?’’ diye sorduklarında 4-5 tahmini cevap verdim. Hiçbirini tutturamadım. Bu genç ne iş yapıyormuş biliyor musunuz? Bilemezsiniz.Müezzin... Helal olsun, aferin.

Daha çok şey öğreneceğiz

İSTANBUL'a çok güzel metro yaptık. Ama daha yürüyen merdivenlerini kullanamıyoruz. Çok büyük ve uzun olan bu yürüyen merdivenlere binen vatandaşların, eğer yorgunlarsa sağa çekilip, durmaları gerekir. Sol tarafı da yürüyenlere açık bırakacaksın. Ama bazı aklı eveller, hem yürüyen merdivene biniyorsunuz, hem de yürüyorsunuz diye yorum yapıyorlar. Doğruyu söyleyip, ikaz edene de ‘‘terbiyesiz’’ diye cevap veriyorlar. Bu gösteriyor ki bu konuda bile daha öğreneceğimiz çok şey var.
Yazarın Tüm Yazıları