Hasan Doğan anlatıyor: ‘Sayın Başbakan bize bir tek emir verdi, ‘Ne yapın edin Milli Takım’ı 2006 Dünya Kupası’na götürün.’ İşte siyasetin futbola bütün müdahalesi bu.
HASAN Doğan adını ilk kez geçen yıl İzmir’de yapılan bir konferansta işitmiştim. Sonraları sıkça duyduğum bu isim, şu anda Türk futbolunun en üst kademelerinden birinde oturuyor. Hasan Doğan, Futbol Federasyonu’nun Başkan Yardımcısı oldu. Yakın çevreden gelen istihbarata göre bu isim tertemizdi. Önceki gece bir iftar yemeğinde Hasan Doğan ile buluştuk, dört saate yakın konuştuk.
Küçük yaştan beri çalışma hayatının içindeyim, yıllarca futbolun her kademesinde bulundum, ticaret yaptım. Onun için de insanları yüz ifadelerinden, vücut dillerinden ve gözlerinden iyi tanıyabildiğime inanıyorum. Dört saat sonunda Hasan Doğan hakkındaki intibam, ‘Ne olursa olsun dümdüz bir adam’ olduğu yönündeydi. Öyle bir havası var ki, ‘Ben futbolu seviyorum, elimden gelen mücadeleyi veririm ve başım sıkışınca asla çekip gitmem. Etrafımda sadece bir kişi de kalsa, sonuna kadar mücadelemi veririm’ diyor.
Hiç kıvırmıyor, çok kısa ve net cevaplar veriyor. Lafı fazla uzatmıyor, en sevdiğim adam tipi. Belki de onun için kaynaştık. Bu tip söyleşilerde önce gazeteci sorar, ‘Eveetttt... Neler oluyor?’ diye. Ama, Doğan tam tersini yapıp, elini çabuk tuttu ve söze başladı:
‘Biz dışarıdan nasıl görünüyoruz?’
Feryatlar yükselmesin
Dilim döndüğünce anlattım. Federasyonun iki başlı olduğunun konuşulduğunu ifade ettim ve, ‘Bir yanda Levent Bıçakcı, diğer yanda Hasan Doğan var. Hatta siyaset, Hasan Doğan ismiyle futbolu etkiliyor, yorumları yapılıyor’ dedim.
Hasan Doğan, ‘Başkan Levent Bıçakçı’dır’ diye söze başladı ve devam etti:
‘Siyaset tarafından futbol federasyonuna sokulan biri değilim. Ve şunu özellikle ilave ediyorum. Siyasetin spora bulaşmasına son derece karşıyım. Ve bu konuda da mücadele veriyorum. Özellikle bir şeyin altını çizmek istiyorum. Eğer Haluk Ulusoy çekilmeyip aday olsaydı, asıl o zaman siyaset futbolun içine girecekti, müdahale edecekti. Ben böyle olmasın diye mücadele ettim. Çünkü Ulusoy ile bu seçimlerden çok önce arkadaşlığım vardı. Ve ben de zaten Ulusoy’un yönetim kurulunda olacaktım. Size uzatmadan net bir şekilde şunu söyleyeyim. Hükümet futbola iki yerde bulaştı. Sayın Spor Bakanımız Mehmet Ali Şahin bana dedi ki, ‘Bu işleri öyle yapın ki, yarın bir gün spor camiasından (devletimiz futbolu kurtarsın) diye feryatlar yükselmesin. Sayın Başbakan, bizden bir tek şey istedi. Milli Takım’ı 2006 Dünya Kupası’nda Almanya’da görmek istiyorum. Ne yapıp edin benim bu rüyamı gerçekleştirin’ dedi’
İşte siyasetin müdahalesi bu. Yoksa son federasyon seçimlerinde siyasetin baskısı olsaydı, İstanbulspor’un delegeleri, Melih Gökçek’in delegeleri Mehmet Ali Yılmaz’a oy verir miydi? Veya verebilirler miydi?
İlk kez konuştu
FUTBOL Federasyonu Yönetim Kurulu’nun kilit isimleri arasında yer alan Hasan Doğan, halen Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyor. Türk basınında ilk kez Hürriyet’e konuşan Doğan, önceki gün iftar yemeğinde bir araya geldiği Erman Toroğlu’na Türk futbolu ile ilgili görüşlerini anlattı.
MHK’yi hiç aramadım
BİZ Türk hakemliğinin tamamen serbest, bağımsız ve hiçbir baskı altına girmeden çalışmasını istiyoruz. Ne olursa olsun kulüplerin hakem tayinine bulaşmasını istemiyoruz. Hakemlerin de sosyal olmalarını, futbolcularla kaynaşmalarını, dünya vitrinine çıkmalarını istiyoruz. Bütün hakemleri İstanbul’daki son Milli Takım kampına çağırdık. Orada çok güzel sahneler yaşadık. Bakın MHK Başkanı Sabri Çelik’e telefonumu gösterdim, ‘Numaram bu. İstediğin her an arayabilirsin, ama ben seni hiç aramayacağım’ dedim. Onun telefon numarasını da istemedim.
Beşiktaş bana kızgın
BEN Beşiktaşlıyım ve kongre üyesiyim. Ama Beşiktaş benden çok şikayetçi. Türkiye’de son derece yanlış bir sistem var. Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’na giren kulüp temsilcilerinden veya gazetelerde görev yapan takım yazarlarından hep aynı şey isteniyor; ‘Niye bizim kulübe sahip çıkmıyorsunuz?’ Halbuki kulüpler, ‘Bizim camiadan çıkanlar üst düzeyde görev yapıyorlar. Onlarla gurur duyuyoruz’ demeliler.
Şenes Erzik’e sahip çıkın
ŞENES Erzik... Türk Futbolunun, UEFA’da, FIFA’da kafa kol yararak tek başına mücadele eden en önemli ismi. Şu anda da UEFA’da Birinci Başkan Yardımcısı.. Yani önümüzdeki seçimde büyük ihtimalle başkan olacak.
Ama onu başkan yaparlar mı? Biraz zor. Neden? Çünkü, öncelikle Türk. Bu kadar AB üyesi varken, bu topluluğa üye olmayan bir ülkenin adayını Avrupa futbolunun başına getirmeleri imkansız gibi bir şey. Bunları niye yazıyorum? Çünkü, AB üyesi 25 ülke UEFA Başkanı’nın kendi aralarından çıkmasını istiyorlar ve bunun için de şimdiden kulis faaliyetlerine başladılar bile.
Buradan özelikle Sayın Başbakan’a sesleniyorum. AB’ye girmek için neler yapıyoruz, ne taklalar atıyor, ne zorluklar çekiyoruz. Bunu bizzat siz yaşıyorsunuz. Yarın bir gün UEFA Başkanı’nın bir Türk olması, sizin verdiğiniz AB mücadelesindeki en önemli avantajlarınızdan biri olacak. Çünkü siyasetin giremediği pek çok yere, yani kılcal damarlara spor giriyor. UEFA Başkanı eğer Şenes Erzik olursa, bunun en büyük kaymağını da Türkiye Cumhuriyeti yiyecektir. Ama ne yazık ki, Şenes Erzik şu anda yalnız.
İşte Sayın Başbakan, bu mücadelede Şenes Erzik’i tek bırakmayın. Onun gücü bir yere kadar yeter. Ama topyekün maddi manevi destek olursanız, bu rüya gerçekleşir.