MOLDOVA’daki Beşiktaş Kulübü’nün sahibi olan Tarkan adındaki eski bir hakem arkadaşımla stada geldim.
Maçın başlamasına daha 1 saat vardı ve Moldova Teknik Direktörü Igor Dobrovolsky tek başına stadın dışında duruyordu. Rica ettim, konuştuk. Diyor ki: "Bugün hava soğuk ama Türk Milli Takımı bu statta inanılmaz derecede ısınacak. Bugün biz bu sahadan mağlup ayrılmayacağız. 6 futbolcum yok. Öyle olmasına rağmen ben bugün 3-6-1 sistemiyle oynayacağım. Orta alanı kalabalık tutup, ayağa pas yaparak Türk Milli Takımı’nın top oynamasına izin vermeyeceğim."
Kendisinin bir uğuru varmış. O, maç başlamadan 25 dakika önce soyunma odasına girip iki kelime konuşarak çıkarmış. Dünkü 90 dakikaya baktığımızda, rakip teknik direktörün takımı aynen bütün söylenilen her şeyi yaptı. Peki buna karşı biz ne yaptık? Hiçbir şey. Moldova takımının daha önceki maçlarını bizim teknik ekipten kim izledi bilemem. Onların en büyük özelliklerinden biri uzun taç atışı. Golü de taçtan yedik. Eğer bunun önlemini biz alamıyorsak, o zaman finallere gitme şansımız da olmaz. Böyle bir taç atışında öncelikle kalecinin çıkıp o topu alması, defansına bırakmaması lazım. Eğer alamayacaksa, o kalecinin ceza alanı içindeki elleri kolları bana niye lazım ki?
Tuzağa düştük
İkinci yarı bu sefer yine duran bir toptan bir gol pozisyonu daha buldular. 90 dakika boyunca oyun anlayışları bizden çok daha iyiydi. Yani maçtan önce planladıkları her şeyi tıkır tıkır uyguladılar. Özellikle bizi kenarlara hiç sokmadılar. Hep ortaya hapsettiler. Biz de bu tuzağa düştük. Attığımız tek gol yandan gelen bir ortadan oldu. Yani 90 dakikaya baktığımızda Moldova takımını zorlayamadık bile.
Hani bizde büyük futbolcular vardı? Eğer biz Moldovalı topçular kadar koşsaydık, mücadele etseydik ve onlar kadar canı gönülden oynasaydık, o zaman bizim iyi futbolculuğumuz meydana çıkardı.
Moldova polisi ilk defa bir maçta kask taktı. Aslında bu kaskı bizim futbolculara vermek lazımdı. Çünkü boyları daha kısa olan Moldovalı oyuncular bile bizim uzunlardan kafa topu aldılar. Onların altında ezildik. Bu sefer hakem bahanemiz de yok. Onlara da bir şey söyleyemeyeceğiz. Ama bir şeyi halledemiyoruz. Buraya 3 yıl evvel geldiğimizde Almanlar bunlara otobüs hediye etmişti. Şimdi de Yunanistan otobüs hediye etti. Ama ne hediye edilirse edilsin, bizim bu Moldova’yı burada yenmemiz gerekirdi. Sonunda onlar otobüse bindiler, biz dolmuşa bindik.
Tuncay’ı niye görmedi?
Fatih Hoca çok can alıcı bir yerde değişiklik yaptı. Bence bu yanlış bir değişiklikti. Tümer’i alabilirsin ama Arda’yı çıkarmak, hele ki oyunun o anında yanlıştı. Çünkü bizde bire bir adam eksilten bir Emre vardı, bir de o. 90 dakika hayaleti oynayan Tuncay’ı neden göremedi anlamak mümkün değil. Şimdi Yunanlıları yenmeye oynayacağız. İşin kötü tarafı da bu olacak. Çünkü bu Yunan takımının üstüne gidersen ekmeğine yağ sürersin.
Biz teknik, taktik ve bireysel olarak bu Moldova takımını çözemedik. Ama onlar bizi iyi ezberlemişler. Eğer maçtan önce teknik direktörleri Igor Dobrovolsky ile konuşmamı kameraya çekip yüz ifadesini size izletebilseydim, adamın neticeyi maçtan evvel gördüğünü sizler de görürdünüz.