Ayağına dolaşır

BURSASPOR maçında kendi kalesine iki gol atarak Eskişehirspor'un mağlubiyetine sebep olan Emre Toraman, şanssız bir hafta geçirdi.

Kendi kalesine özellikle iki gol atan bir futbolcunun artniyetinden şüphe edilmez!.. Şimdi diyeceksiniz ki, "Erman Hocam, bu nasıl cümle? Ne demek istiyorsun?"

Fazla geriye gitmeyeceğiz. Üç hafta önce Maraton programındayız. Maç Sivasspor-Eskişehirspor. Maçı Sivasspor 1-0 kazanıyor. Karşılaşmadan sonra Emre Toraman beyanat veriyor: "İyi oynadık, pozisyon bulduk ama Süleyman Hoca’yı tutamadık."

"Süleyman Hoca"
dediği maçın hakemi Süleyman Abay. Aslında espri akıllıca ve güzel. Ama futbolda şunu unutmayacaksınız. Rakip de olsa hakem de olsa dalga geçmeye başladığın zaman anında görüntü devreye girer.

Emre, devam ediyor ve "İkinci yarıdaki bütün maçlarda hakem hataları bizi buluyor. Kaybettiğimiz puanlarda çoluğumuzun, çocuğumuzun rıskı var" diyordu.

Bak Emre, hakem eğer kasıtlı hata yapıyorsa, bilerek hata yapıyorsa seninle hem fikirim. Sana da sahip çıkarım. Ama kabiliyeti o kadarsa ve hata yapıyorsa o zaman senden ayrılırım. Bu kabiliyet hakemlikte de aynıdır, futbolculukta da aynıdır. Ne dersin?..

Bülent Hoca’ya da Kewell'a da bravo

DİYORLAR ki, "Bülent Korkmaz, Kewell'ı inanılmaz bir kararla stoper oynattı." Bülent Hoca’nın onu oynatması tesadüf değil. Bir sohbet sırasında diyor ki Kewell, "Ben futbola stoper başladım. Bayağı da iyiydim." Bülent Hoca bunu kafasının bir ucuna yazmış. Yeri gelince de kullandı. İkisine de bravo.

Tekniği biraz iyi olan oyuncu, hele hele biraz akıllıysa her yerde oynar. Diyeceksiniz ki "Yüzde yüz verimli olur mu?" Uyum sağlayamaz, verimli olamayabilir. Ama mecbur kalınca, oyuncu değişikliklerini yapmışsan ve kalecin de kırmızı kart görürse veya sakatlanırsa, oyundan da çıkmak zorunda kalırsa, eldivenleri kaleci olmayan başka bir oyuncu almıyor mu?

Mesela ben futbolculuk yaparken, kalecimiz atılınca eldivenleri elime geçirdim. Kaleye de geçtim. Neden? Çünkü mahalle aralarında kalecilik yapmıştım. Kalede de heyecan yaşadım.

Önce kendinize hakim olun

SPOR yazarlığı önemli bir olaydır. Hem bilgi vereceksiniz, hem haber vereceksiniz, hem de olayı anlatıp, aktaracaksınız, yorumlayacaksınız. Hem de işlerin düzelmesi için elinizden gelen her şeyi arkanıza koymayacaksınız!.. Spor basını maçlarda kavga olunca, şiddet olunca, tribünde de olsa, oyuncular arasında da olsa tavrını net koyuyor. Bunların ceza alması konusunda da kuvvetli yayın yapıyor.

Buraya kadar her şey güzel. Ama, kendi yaptıklarını niye kamuoyuyla paylaşmıyorlar?

Mesela geçen hafta Ankara'da Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) şubesinin seçimi vardı. Seçimde neler olmadı neler. Her şey bir yana öyle yumruklaşmalar oldu ki birbirlerinin gözlerini şişirdiler, burunlarına vurup kırdılar. Küfürün bini bin paraydı. Eğer bir şeyi tenkit ediyorsan, önce sen yapmayacaksın.

Fazla uzak değil

SİYASETTE mahalle baskısı var. Futbolumuzda da büyüklerin baskısı. Öyle veya böyle sonunda başarılı oluyorlar. Nasıl mı? İşte, Yunus Yıldırım. İşte Deniz Çoban. Galatasaray da Beşiktaş da ellerini ovuşturarak kıskıs gülüyorlar. "Biz ne büyük kulübüz, ne büyük adamlarız, nasıl

12'den vurduk"
diye.

Sizlere yıllarca bunları göstermek için uğraşıyorum. Yavaş yavaş da perdeler kalkıyor, gerçekler gözüküyor. Ama mutlaka bu işler bir gün yüzde 50, yüzde 50 olacak. İşte o zaman bir gün küçük takımlardan biri de gelip şampiyon olabilecek. Hem de bileğinin hakkıyla. Bana bu fazla uzak gibi gözükmüyor.

Asmalı Mescit'e bakın

BEYOĞLU'nda gezmeyi severim. Zaman zaman da Asmalı Mescit'e giderim. Çünkü, orası henüz bozulmadı. Orayı henüz birahaneler istila etmedi. Hala rakı ve şarap içilebiliyor.

Ama biracılardan daha kötü olan Asmalı Mescit'in yayalara ait olan yerlerinde özel arabalar ve taksilerin cirit atıyor olması. Sizi duvarla araba arasına sıkıştırıyorlar.

Hele kafanız da kıyaksa yandınız demektir. Ters ters baksan, "Ne yapıyorsun kardeşim?" desen neredeyse arabalarından inip sizi dövecekler.

Bir de olayın diğer tarafı var. Bir gün de birileri onları dövecek. Gidin bakın, manzarayı görün. Yetkililer nerede? Onları bilen yok. Sonra da "Turizm" diye ahkam kesiyoruz.

Rakıyla uçmayın

HAFTA başında yurt dışına çıktım. Arkadaşlar benden rakı istediler. Bir litrelik Yeni Rakı aldım. El çantamın içine koydum. Onu da uçakta yanıma aldım.

İndiğimde rakı şişesinin

6'da biri boşalmıştı.

Çantamdaki bazı eşyalarım da rakı kokuyordu. Hani herşeyi düzeltiyorduk. Hani her şeyi uluslararası standarda getiriyorduk.

Daha rakı şişesinin kapağını kapatamıyoruz, nelerden bahsediyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları