ADAMLAR tek tek basarak finale geldiler. Göze hoş gelen futbol oynamıyorlar ama futbol oyunu ne gerekiyorsa onu yapıyorlar.
Özellikle yük 11 oyuncunun hepsine eşit şekilde dağılıyor. Birisi yatıp, diğeri oynamıyor. Mükemmel yardımlaşıyorlar. Otto Rehhagel yıldızlar ekibi değil, bir takım yaratmış.
Çekler bu turnuvanın en güzel futbol oynayan takımıydı. Ama iyi defans yapamadıkları için kaybettiler. İngilizler de takım olma yolunda bayağı mesafe kaydettiler. Önce onlara yazık oldu. Portekiz elinden geleni yaptı. Ev sahipliğinin avantajını kullandı. Ama onlarla mücadele ederken Yunanistan kendi bildiğini yaparak aradan sıyrılıp şampiyon oldular.
Rehhagel’in turnuvası
Otto Rehhagel kendi takımının oyun planının yanında, rakip takımı çok iyi etüd ediyor. Onların tehlike çıkış noktalarını daha başlamadan yok ediyor.
Bu turnuva, teknik direktörlerin takımlar üzerindeki artı ve eksi etkilerinin ne kadar büyük olduğunu gösterdi. Yunanistan, turnuva genelinde az gol attı ama daha azını yedi. Hele gruptan sonra hiç yemediler.
Portekiz takımı kötü takım değil. Ama onlar da hep beraber oynayamıyorlar. Bazen Figo’ya bağlılar, bazen Rui Costa’ya. Final maçı kalite olarak 100 üzerinden 30-35’lik maç oldu. Zaten şampiyon olan Yunanistan’ın da bence şansı o orandaydı.
Turnuva bitti, aklımda iki-üç tane maç var. Ve enteresandır, hiçbir futbolcu yok. Demek ki, bu turnuva cılız bir turnuva oldu. Hakem ve yardımcıları bu zor olmayan maçı, daha fazla zorlaştırmadan iyi idare ettiler.
Dikkatimi çeken başka bir şey daha vardı. Portekiz-Hollanda maçının hakemi Anders Frisk, hayrettir, herhalde ödüllendirilmiş olsa gerek, bu maçta 4. hakemdi.