Birlikte çalıştığı dönemde Ulusoy’un imparator olduğunu söyleyen Levent Kızıl, seçimlerden bir müddet önce beyanatları peş peşe patlatarak, eski başkanın işe yaramaz adam olduğundan bahsetmeye başlıyor. Aynı Ulusoy, Kızıl’a elini bile uzatmıyor.
LEVENT Kızıl, Haluk Ulusoy dönemlerinin altın çocuğu. Ve o kadar rahat ki, her yere giriyor, çıkıyor. Ve herşeyi yapma hakkını kendinde buluyor. Aynı zamanda Ümit Milli Takımı Sorumlusu da oluyor. Her pozisyonda Ulusoy’dan iyisi olmadığını, Ulusoy’un mükemmel işler yaptığını ve onun bir imparator olduğunu söylüyor.
Saksı düşüyor
Hoş, Türkiye’de o kadar çok imparator var ki, Haluk Ulusoy’un kaçıncı sıradaki imparator olduğunu bir türlü söylemedi.
Aynı Levent Kızıl’ın son seçimlerden bir müddet önce ara sokakta yürürken, balkondan ya kafasına bir saksı düşüyor, ya da yukarıdan bir vahiy iniyor. Beyanatları peş peşe patlatıyor. Haluk Ulusoy döneminde yapılan yanlışlardan, Ulusoy’un ne kadar işe yaramaz bir adam olduğundan bahsetmeye başlıyor. Levent Bıçakcı yönetimine girmek için sınırları zorlamaya gayret ediyor. Fakat giremiyor.
Genel kuruldan bir gün önce otelde eski başkanının karşısına dikiliyor ama Ulusoy ona elini uzatmıyor. Ve Haluk Ulusoy kimlerin dostu, kimlerin düşmanı olduğunu anlıyor ama tren Ankara garından hareket ediyor. Bu işin bir tarafı. Benim merak ettiğim bir başka olay daha var.
Prag’da neler oldu?
Geçen dönem federasyonun içinde olanlar, bu merak ettiğim olayı sağda solda fısıldıyorlar. 29 Nisan 2003 tarihinde, Prag’da oynanan Çek Cumhuriyeti- Türkiye Ümit Milli maçından sonra Prag havalimanında neler oldu. İngiliz Kemal lakaplı, İngiltere’de dönercilik yapan Kemal Öz kafilede miydi?
Kafiledeki malzeme ve masör çantalarına veya güvenlikten sorumlu kişilerin çantalarına bir şeyler konuldu mu? Veya bazı şahıslara İstanbul’da alınmak üzere emaneten bir şeyler verildi mi? Bir çanta bulunamayınca, bayağı bir panik yaşandı mı? Geçtiğimiz federasyon bu konuda bir araştırma yaptı mı?
Veya yeni federasyon geriye dönüp böyle bir araştırmaya ihtiyaç duyacak mı? Çünkü kafile başkanı da benim her taşın altından çıkar dediğim Levent Kızıl. Ona Haluk Ulusoy tarafından bu konuda sorular yöneltildi mi? Ulusoy’un böyle bir olaydan haberi oldu mu? Ne kadar çok şey sordum değil mi? Ne yapayım işte meraklıyım. Kimse kusura bakmasın.
Karıştırmayın
AVRUPA Kupası final maçı.. Spiker sevgili Yalçın... Soruyor, ‘Erman hocam Yunan Milli Takımı Teknik Direktörü Otto Rehhagel, hakem Markus Merk’in yakın arkadaşıymış, bu konuda ne dersin?’
Bak Yalçıncığım. Hakemden ve polisten dost, arkadaş olmaz. Çünkü onlar yalnızca işlerini yaparlar. Çünkü bu iki grup hiç bir şey düşünmeden, sadece işlerine odaklanırlar. Onun için de kimse Markus Merk’ten Otto Rehhagel’e kıyak beklemesin.
Dönüyorum Türkiye’ye.. Bir kaç kişiden tepki alıyorum.
Hocam, sen TV’de polisten ve hakemden dost olmaz demişsin. Bu bir hakaret değil mi?
Pes arkadaş, inanılır gibi değil. Cümledeki kelimelerin kullanılış biçimi bırakın hakareti, iki grubu da yüceltiyor. Hem adam gibi polisi, hem adam gibi hakemi. Haa, işiyle arkadaşlığı, dostluğu karıştıranlar yok mu? Ben de o grubu kabul edemiyorum.
Işin içinde çok ince ayar var
GEÇEN dönem Futbol Federasyonu sessiz sedasız bir değişiklik yaptı. Ve bu 30 Temmuz 2004 tarihli 25538 sayılı resmi gazetede de yayınlandı.
Dördüncü madde organizasyon ve sorumluluk. Ancak bu madde nasıl uygulanacak merak ediyorum. Daha başlarken delinecek mi? Yoksa bütün takımlara eşit davranılıp, adalet mi sağlanacak.
Bakın size şekli anlatayım...
Eskiden sahası bakım ve onarıma alınan takım, otomatik olarak rakip sahaya giderdi. Sonra o maçları sahası tamamlandığı ikinci yarıda içerde oynuyordu. Ama şimdi kazın ayağı öyle değil. Sahası bakım ve onarıma alınan takım, Futbol Federasyonu’na dilekçe ile başvuracak. Çekilen fikstüre göre de eğer maçı iç sahada ise bulunduğu şehirde bir saha bulmaya çalışacak. Aksi takdirde başka bir şehire gidecek ve ev sahipliği yapacak.
Ama herşeyde olduğu gibi burada da ince bir ayar var. Güvenlik açısından diye bir cümle konulmuş. Ve bu cümle ile herşeye rağmen yine son kararı Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu verecek. Şu anda da bu maddeden dolayı vitrindeki en baba takım Beşiktaş.
Beşiktaş’ın da, Fenerbahçe’nin de Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’nda çok etkili ve hatırı sayılır isimleri var.
Bakalım uygulamalarda neler olacak.
ANLAYANLARA
BİR çocuk doğuyor süper...
Bir yaşında şarkı söylüyor.
2 yaşında felsefe yapıyor.
3 yaşında matematik çözmeye başlıyor.
4 yaşında, dahi olduğunu iddia ediyor.
Bir yıl sonra öleceğini söylüyor.
İki yıl sonra annem ölecek diyor, üç yıl sonra babam vefat edecek diye ekliyor.
Tam bir yıl sonra çocuk ölüyor.
Babası panik içinde hemen gidip, çocuğun annesini sigorta ettiriyor.
İki yıl sonra tam saatinde anne ölüyor. Adam hem üzülüyor, hem de uyanık. Sigortadan paraları kapıp, başlıyor son yılını değerlendirmeye.
O seyahat senin, bu seyahat benim. O kadın senin, bu kadın benim diye ölümüne yaşıyor.
Gün gelip çatıyor. Son gün son saatte adam bir otel odasında gözünü açıyor ki sapasağlam. Kendine iki tokat, bir cimdik, atıyor bakıyor ki herşey tamam.
Kapı çalınıyor, görevli heyecan içinde adama bağırıyor.
Beyefendi az önce kahyanız öldü...
Keklik olmayalım
DÜNYA Kupası elemelerinde oynayacağımız Gürcistan milli maçını, geçen Futbol Federasyonu hiç alınmayacak bir sahaya aldı. Trabzon’a karar verildi.
Hatırlarsınız, Arçil ile Şota isimli iki futbolcu, Trabzonspor’a geldi ve çok başarılı oldular. Belki aynı başarıyı İstanbul, Ankara, İzmir veya başka bir şehirde oynasalardı gösteremeyebilirlerdi.
Neden? Çünkü, Trabzon, Tiflis’e en yakın kentimiz. Hava şartları aynen Trabzon gibi. Karayoluyla tık diye oraya geçersin. Yani resmen milli takım için intihar gibi bir şey. Ayrıca o maç, ‘Çantada keklik’ bir maç değil. Bizim grupta her takım, her takımı yenebilir.
Tamamen Trabzon’a kıyak çekilmesi için alınan bir karar. Ama çok hatalı. Yunan maçını al, Trabzon’da oynat. Kimse sana bir şey demez. Hatta iyi bile olur. Ama Gürcülerle orada oynama.