Seyirci baskısı yok. Zemin güzel. Hava da öyle korkulacak kadar soğuk değil. Hücumu düşünen takım Dinamo Kiev. İlk yarıda 4 tane pozisyon kaçırdılar. Beşiktaş, dün 90 dakika boyunca hiçbir şekilde rakip defansı zorlayamadı, oyalayamadı. Bütün dönen toplar, Beşiktaş defansının üzerine bindi. Siyah beyazlılar keşke golü daha önce yeselerdi. Hiç olmazsa; akılları başlarına gelir, hücum yapmayı düşünürlerdi.
Siyah beyazlı futbolcular, maçı alacak mücadeleyi göstermediler. Özellikle ithal oyuncular, bu tip maçlarda lazım. Neredeler? Hikaye... Ortada yoklar. Takımın sistemi, orta sahası, ilerisi hepsi hikaye. Kazanmak için önce mücadele edeceksin. Beşiktaş bunu yapmadı ve kaybetti. Maç berabere bitseydi, Kiev için haksızlık olurdu. Çünkü çok gol kaçırdılar. Peki Dinamo Kiev, aman aman mı oynadı? Hayır. Zaten Beşiktaş için de acı olan bu gerçek.
Edu’yu çok mu aradılar?
Aslında böyle takımlara yenilmek insana koyuyor. Neden derseniz? Bu ülkeye gelirken karşılaştığınız manzaralar, yaşadığınız olaylar ve daha da önemlisi bu ülkenin önümüzdeki Avrupa Şampiyonası’nda ev sahipliği yapması... Eğer bunlar, Avrupa Şampiyonası’nda ev sahipliği yapacaklarsa; Avrupa’da futbol ölmüş demektir. Gelenler neler yaşayacaklar, hepsini göreceğiz. Ama işte gerçek böyle... Bu iş, evde oturularak kazanılmıyor. Kulis yapacaksın veya daha başka şeyler...
Neyse... Biz yine dün akşama dönelim. Beşiktaş, futbolcu transfer etmekle, bu transfer ettiği futbolculara kamyonla para vermekle bu işin olmayacağını anlayacaktır herhalde.
İyi oynamayan Dinamo Kiev’in en az 5 tane pozisyonu var. Peki Beşiktaş’ın bir iki pozisyonu var mı? Ben hatırlamıyorum. Siz hatırlıyor musunuz, bilmem. Yalnız Edu diye bir futbolcu almışlar. Bir iki defa gider gibi oldu ama sanki iple çekiyorlardı, gidemedi. Herhalde çok aramış olmalılar! Ya yöneticiler! Ya da menajerler!
Senin rakibinin oyun şekli belli. Çok iyi kontraatak yapan bir takım. Madem maçı Moskova’da oynuyorsun, çok fazla oyuna çıkma, defans derinliliğini sağlam kur. Sen kontratak oyna.
Oyun başlıyor, sanki Trabzonspor, Şampiyonlar Ligi’nin en güzel maçını oynuyormuş gibi gözüküyor. Ama bakın sadece gözüküyor.
Rakip, defansta Trabzonspor’dan 3 veya 4 fazla. Bunun halk dilindeki karşılığı nedir? Gel-gel sistemi.
Kendi avlandı
Attılar yemi Trabzon’un önüne, Trabzon da oltanın ucunu yakaladı sonra çekiverdiler. Oyunda 3-0 oluverdi.
Güya Trabzon balıkçılık şehri. Bu sefer avlanan oldu, ağa takıldı.
Burak Yılmaz yoksa, Trabzonspor’da forvet yok. Bu da çok net bir gerçek. Dün gece seyirci baskısı da yok. Saha tribünlere neredeyse 100 metre uzaklıkta, yani hiçbir şekilde çıkıp da ezildim edebiyatı yapamazsın.
F.Bahçe nasıl futbol oynadı? İyi değildi... Mersin İdmanyurdu nasıl oynadı? O da iyi değildi... Peki hakem nasıldı? Çok kötü... Çünkü hakemin beynine virüs girmiş. O virüsten kurtulamazsan, bu işi çabuk bırakırsın, bitirirsin. Ne demek istediğimi maçı evde tek başına banttan bir daha izlerse eğer anlar.
Maalesef Türkiye’de futbol bu. İte kaka, doldur boşalt gidiyor. Hepimiz için kötü ama ne yapalım. Keyif almak istiyorsun, keçiboynuzu gibi. Çiğniyorsun, çiğniyorsun; bir damla tat vermiyor.
Şimdi ters çevirelim. Güzel şeyler var mıydı ona bakalım. Ne vardı? Ağır sahaya rağmen İbrahim Kaş hariç iyi niyetli futbolcular. Hiç olmazsa, bu zeminde rakibe zarar vermek istemediler. Kasıtlı hareketler yapmadılar.
Olay artık netleşiyor. Play-off’a kalacaklar, sonra ikinci dörde kalacaklar. Yani çatır çatır mücadeleyi beklemek için nisan aynı gözleyeceğiz.
Evlere şenlik kaleciÖzer’in attığı gol tesadüf değil. Uzaktan kaleciyi gözledi. Zaten onun eski takım arkadaşı... Gerekeni yaptı, o da gitti gol oldu. Mersin İdmanyurdu’nun yedek kalecisinin yaptıkları malum. Evlere şenlik. Maçın kırılma noktası, hakemin göstere göstere Mersin İY lehine vermediği penaltı. İkinci pozisyonda Mersinli futbolcu eliyle oynuyor, madem o kadar ince eleyip, sık dokuyorsun, bu pozisyonda Mersinli oyuncu, topa eliyle dokunmadan evvel rakibi onu omzundan basarak indiriyor. Hadi faul çalsana... Çalamazsın. Çünkü bazı hakemlerimizin gözleri bazen kartal gözlü oluyor, pozisyona göre de bazen kör oluyor. Âma...
F.Bahçe, 3 puan kazandı. Sadece o kadar. Dün gece futbol için eksi şeyler vardı. Artıları zorlandık ama bulamadık.
Fenerbahçe, 3 puan kazandı. Sadece o kadar. Dün gece futbol için eksi şeyler vardı.
Hepsi tamam ama Türkiye’den çıkan bir Milli Takım’ın bu futbolu oynaması normal değil. Neye göre değil, rakibe göre. Rakibin bir ekol olsa, çatır çatır futbol oynasa, bindirmeler yapsa, şutlar atsa, ortalar yapsa kabul edeceğim. Şunu çok net söylüyorum. Bu Azerbaycan Milli Takımı, Bank Asya 1. Lig’de ilk 5’e giremez. Peki o zaman adama sorarlar, ‘Bizim Milli Takım, Bank Asya 1. Lig’de şampiyonluğa oynar mı?’ Oynar. Peki bizim Milli Takım oyuncuları bu cümlelerden tahrik olurlar mı? Olmazlar, Tahriş bile olmazlar? Çünkü böyle bir maçtan sonra seviniyorlardı. Hiddink’le kucaklaşıyorlardı.
Belki de ben bu yazıyı maç bitiminde yazdıktan sonra onlar Futbol Federasyonu’ndan ‘Play off’a kaldık’ diye artı prim bile isterler. Federasyonda mutlaka verir! Almanya’nın 10’da 10 yaptığı bu grupta hiç araştırma yapmadım, bilmiyorum. Almanların aldığı prim, şu anda biz play off’a ite kaka kalmışken bizimkinden azdır. İnşallah yanılırım.
Trabzon işi golAzerbaycan’la oynuyorsun, adam sana kapanacak. Sahanın zemini bozuk. Senin birebir çalım atıp, göbekten verkaç yaparak gol atacak futbolcu adedin yok denecek kadar az. Nitekim dün gece gördük. O zaman böyle kapanan takıma ne yapacaksın. İki kenar çizgiyi sonuna kadar kullanacaksın. Kullandın mı? Kesinlikle hayır. Attığın gol nasıl? Trabzon işi. Birbirini iyi tanıyan iki oyuncu ve bir ara topu. Azerbaycan savunma oyuncusunun kötü zemininde yardımıyla ıskası ve attığımız gol. Peki bana başka gol pozisyonu söyleyebiliyor musunuz? Hayır. Peki Azerbaycan’ın bizim kaledeki tehlikelerini söylüyor musunuz? O da hayır. Bizim kaleci hava biraz soğuk olsa zatüreeden hastaneye kaldırılırdı.
Peki Milli Takımı Hiddink değil de yerli bir teknik direktör çalıştırsa daha iyi mi olur, daha kötü mü? Kesinlikle daha iyi olur. Hakem nasıldı? Öncelikle sahada futbolculardan daha fazla koştu. Pozisyonlara yakındı. Büyük bir hatası olmadı. TT Arena’nın tribünleri çok güzel, zemin rezalet. Bu her zaman bize avantaj sağlamaz ama dün gece Azerbaycanlı savunma oyuncusunun ayağı kaydı ve biz kazandık. Ama şunu net söyleyebilirim. Böyle zeminlerde oynarsak biraz daha iyi takımlara karşı bizim ayağımız kayar, kaymakla kalmaz hayatımız da kayar. Biz kaybederiz.
Milli Takımı Hiddink değil de yerli bir teknik direktör çalıştırsa daha iyi mi olur, daha kötü mü? Kesinlikle daha iyi olur.
Yoğurt mu bozuk, hayır. Aşçı bozuk. Bakınız son 20 yılda Milli Takım başarılıysa, başında hep yerli teknik direktör var. Hiddink, Mahmut Özgener Federasyonu’nun Türk futboluna kazığıdır. Hiddink uzun vade teknik direktörü değildir. Aynı Hiddink, bu maça Milli Takımı hazırlayacağına futbolcularını motive edeceğine, Türkiye’de yaşanan şike ortamından kurtaracağına, bu maçın sonucuna göre maçtan önce kılıflar hazırladı. Milli Takım’dan ayrıldıktan sonra daha farklı şeyler de söyleyecektir.
Servet kendi takımında oynamıyor Milli Takım’da var. Gökhan Gönül ne zamandır sakat o da kadroda. Hamit Altıntop da aynen. Sabri de takımın oyuncu kurucusu yani beyni rolünde. Böyle bir Milli Takımın Almanya’yı yenmesi mucize olur, kimse hikaye anlatmasın. Almanlar 2-0 olduktan sonra oyunu rolantiye almasalar, 4’lük olurduk. Her şeyi bir tarafa bırakın, hangi sistem oynuyorsunuz onu da bir kenara bırakın. Tribünden çıplak gözle maçı seyrederken, bizim takım yani kırmızılılar, hücumda 2 kişi oluyorlar. Almanlar yani beyazlar, en az 6 kişi oluyor. O sırada ben bizim takımın yani kırmızılıların defansına bakıyorum, ceza alanından yeni çıkıyorlar. Bunu mubalağa etmiyorum.
Mucize lazımdı
Almanlar, meşhur örümcek sistemini kurup çekim yaptılar. Yani top nerede olursa olsun sahanın tamamını bu çekimden görüyorsunuz. Hiddink kardeşimiz bu çekimi alsın, bizim milli takım oyuncularına oynatsın, sorsun ne yaptıklarını? Kötü oynadığımız zamanlarda da iki tane gol pozisyonu kaçırdık. Ve o zaman oyun 0-0’dı. Enteresandır her kaçırdığımız pozisyondan döndük gol yedik. Neden? Çünkü biz geriye dönemedik. Bakın çıkamadığımız halde geriye dönemiyoruz. Halimizi düşünün. Bizim Almanları yenmemiz için bir mucize lazımdı olmadı. Almanlar maçı köküne hakettiler.
Salı günü şeklimiz belli olacak. Almanlar yener veya berabere kalır, biz de yenersek çıkacağız. Yani ipin ucu artık bizde değil. Şunu çok net söylüyorum, bizim futbolcumuzun derdini bizim adamımız anlar. Onun için de Milli Takım’a yerli teknik direktör gereklidir.
Böyle bir Milli Takım’ın Almanya’yı yenmesi mucize olur, kimse hikaye anlatmasın. Almanlar 2-0’dan sonra oyunu rolantiye almasalar 4’lük olurduk.
İddianamenin geç kalmasına sebep, iddianamede adı geçen kulüplerin itirazları. Evraklar, mahkemelere gidiyor, geri dönüyor. Savcı bu işlerle uğraşırken, bizim anlı şanlı kulüplerimizin başkanları da yarın bir gün şikeden hapis yatmayalım diye yeni bir yasa taslağı hazırlattırıyorlar. Hazırlattırdıkları yasada, şikeye hapis cezasını kaldırttırıyorlar. Bunun için de muhalefet partilerini kullanmaya kalkıyorlar. CHP’yi ve MHP’yi.
Arınç’ı tebrik ederim
Bu iki parti tuzağa düşer mi, bilmem. Ama sırf siyasi açıdan bakarak, sporu gözardı ederek, AK Parti’ye karşı bir hareketmiş gibi bu işe atlarlarsa Türk futbolu da zarar görür, kendileri de.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, birkaç gün önce Manisa’da inanılmaz doğru teşhislerle dolu bir açıklama yaptı. Söylediği her cümle tokat gibiydi. Söylediği her cümlenin içinde, önemli mesajlar vardı. Ben bu Kulüpler Birliği’nde görevli olsam, Bülent Arınç’ın yaptığı konuşmayı defalarca izlerim, Bülent Arınç’ın yüz ifadesi ve mimiklerine dikkatle bakarım. Ondan sonra da yarın olabilecek durumlardan biraz pay çıkarırım. Tebrik ederim Bülent Arınç’ı.
Spor aleminden kimse, çıkıp bu tarz yürekli bir açıklama yapamadı. Neden yapamadılar? Çünkü aynaya bakıyorlar, diyorlar ki, “Nasıl yapabiliriz?”
Haklı çıktım, özür bekliyorum
TÜRKİYE Spor Yazarları Derneği (TSYD) Ankara Şubesi’yle ilgili (geçen yönetim) uyarılarda bulunmuştum. Ankaralı bir spor yazarı kardeşimiz de benim yazılarımla ilgili gazetesinde şu satırları yazmıştı: “Bazı gazeteciler, mahkeme bittiğinde utanacaklar. Bir telefon mesafesi uzaklığındaki olaylarda telefon açma zahmetinde bulunmuyorlar. Kulaktan dolma haberlerle bu yazıları yazıyorlar.”
Neyi yazacaksın? İki takım futbolcuları da oldukları yerdeler. Fazla koşmadan oynuyorlar. İkinci yarı, Gaziantep daha istekli. Topa daha fazla sahip oluyor. Peki, Gaziantepli futbolcular, istekli oldukları için mi top onlara gidiyor? Hayır... Beşiktaşlı oyunculardan hiçbir tepki yok. Defanstan dönen tüm toplar Gazianteplilere gidiyor.
Ve iki kırmızı kart geliyor. Bir Avrupa takımına karşı iki eksik kal, seni ne yapar? Paramparça... Ama bu 9 kişilik Beşiktaş’a da Gaziantep’in gücü yetmiyor. Tek şey var onlarda. Teknik adam değişikliğinden dolayı az daha gayretliler. 2 maç sonra teknik adama alışırlarsa, ne olurlar onu bilemeyiz.
Beşiktaş hala takım olamadı, onu görüyoruz. Ve bunun hiçbir bahanesi olamaz. 1-2 futbolcu eksik diye bir takım bu hale düşemez. Ki Quaresma geldiğinden beri, iyi oynadığı maç adedi sayıyla. Beşiktaş’ta atılan iki oyuncudan ilki kesin kırmızı. Fakat ikincinin aması var... Çünkü pozisyonun bir öncesi ofsayt. Bunda hakemin suçu yok. Hata yardımcıda... Özkahya, genelde başarılı maç yönetti. Geçtiğimiz yıllara göre sahada kendine daha bir güvenmiş durumda. Daha rahat.
Play-off bahane
Sahanın en iyi oyuncusu kim derseniz, tabii ki Rüştü. Zaten bu yorumu yaptığınızda, Beşiktaş’ın topyekün ne kadar kötü olduğunun doğruluğu çıkıyor. Ama Antep bu Beşiktaş’ı yenemiyorsa, sakın, “İyiyim”, “Puan aldım”, “Fena oynamadım” gibi cümlelerin arkasına saklanmasın. Herhalde bu sene kötü maç seyretmek kaderimiz. Yukarıya göz dikenler, Play-off’u bahane ediyorlar. Orta sınıf grubu zaten belli değil... Bir de düşme kalkarsa, Spor Toto Ligi’ni yeme de yanında yat...
Antep bu Beşiktaş’ı yenemiyorsa, sakın, “İyiyim”, “Puan aldım”, “Fena oynamadım” gibi cümlelerin arkasına saklanmasın.