Erman Toroğlu

Kasten kart gördüler

12 Kasım 2011
Cezalı duruma düşen Emre, Arda, Sabri ve H.Balta Zagreb’de oynamayacak

Benim şerefli milli takımımdaki bazı oyuncular, rövanş maçına gitmemek için kasıtlı sarı kartlar gördüler. Ne zaman milli forma için canını kanını verecek oyuncular gelir, o zaman biz de ölümüne her yere gideriz...

Erman Toroğlu neden rövanş karşılaşmasına gitmeyeceğini yazdı

BU kadar yıldır, futbolun içindeyim. Türk futbolunun bu kadar zavallı bir duruma düştüğünü görmedim. Bunun da tek sorumlusu, Mahmut Özgener yönetimindeki eski Futbol Federasyonu’dur. Sahte gülücükler, şerbet vermeler. Daha da kötüsü perdenin arkasında ve önünde ayrı oynamalar. Maalesef, bu konuda ben de aldandım ve hata yaptım. Özür dilerim. Mahmut Özgener Federasyonu Türkiye’de bazı kişilere çanak tutarak, federasyonun içini oydurarak, şerbet dağıtarak, futbolu bu hale getirdi.
Hiddink’in getirilmesi hata. Geldiği gün, hata olduğunu ben şahsen söylüyordum. Çok kimse de iyi seçim olduğunu söylüyordu. Dün gece Milli Takım’ın mağlup olması önemli değil. Beş de yersin, ama adam gibi mücadele edersin. Senin kalecinin çenesi düşmüş, devamlı konuşuyor. Beyefendiye kötü tezahürat yapılıyormuş, onun için Türk Telekom Arena’yı istemiyormuş. Emre, seyirciye kolunu, bacağını iteliyordu. Dün akşam Hırvatlar itelediler bize kollarını ve bacaklarını. Emre Kardeşim de Caddebostan’da gezer gibi yürüyordu.

Konuşmaktan koşamadılar

Trabzonspor’un kalecisi, 6 aydır harikalar yaratıyor. Maç kadrosunda bile yok. Türk Milli Takımı’nın ruhu bu olamaz. Bizim futbolcu kardeşlerimiz o kadar çok konuştular ki, koşacak güçleri kalmadı. Prim olunca çeneleri düşüyor. Bakmadım ama büyük ihtimalle şu anda finallere gitmemelerine rağmen, finallere giden namağlup Alman Milli Takımı oyuncularından daha fazla prim almışlardır.
Alın kardeşim, alın. Helali hoş olsun. Ama biraz da verin. Kusura bakmayın, yoksa defolup gidin. Kulüp takımında olsanız beni ilgilendirmez. Ama Milli Takım’da sizin gibi ruhsuz oyuncular istemiyorum.

Hafif oldu ama

Yazının Devamını Oku

Akıllılar ve aptallar

10 Kasım 2011
İnsan büyüdükçe, küçülmeyi bilmeli ve yaşadığı toplumu inkar etmemeli.

Cüneyt Çakır ile babası Serdar Çakır’ın hakem derneğine tam 14 bin TL borçları var. Süleyman Abay’ın ise 4 bin TL...

Siz bu paraları vermeyerek, akıllısınız. Paralarını ödeyen FIFA hakemleri Hüseyin Göçek, Fırat Aydınus ise aptal!

SÜRÜDEN ayrılanı, kurt kaparmış. İnsan büyüdükçe, küçülmeyi bilmeli. Ve insan, yaşadığı toplumu inkar etmemeli. Tek başına hiçbir şey yapamazsın. Yanında arkadaşların olacak, yardım alacaksın, sohbet edeceksin. Ne oldum değil, ne olacağım diyeceksin. Bu yazdıklarım kimlere? 13-14 tane hakeme. Tabii ki, lafların çoğu da en baştakilere. Kim bunlar? Cüneyt Çakır, babası Serdar Çakır, Süleyman Abay, Tarık Ongun ve Bahattin Duran gibi isimlere.
Sizler örneksiniz. Arkadan gelen gençler, sizlere bakarak imrenirler. Sizin gibi olmak isterler. Ama sizler, Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği’ne olan borçlarınızı bile ödemiyorsunuz.
Cüneyt Çakır ile babası Serdar Çakır’ın borcu, 14 bin TL’yi buluyor... Süleyman Abay’ın da 4 bin TL civarında...
Bu dernek, para ile yürüyor. O zaman bırakın derneği gidin. Niye kalıyorsunuz? Siz bu paraları vermeyerek, akıllısınız. FIFA hakemi Hüseyin Göçek, aptal. FIFA hakemi Fırat Aydınus, aptal. Bu parayı ödeyenlerin alayı geri zekalı. Sizler cin gibisiniz, şeytan gibisiniz. Aferin size.

O tabelaları kasten mi düzgün yapmıyorsunuz?

İSTANBUL’dan, arabayla Bodrum’a gidiyorum. Yenikapı’dan feribota bindim. Her şey tıkır tıkır işliyor. Çalışanlar güler yüzlü. İçerideki hizmet iyi. Zamanında kalktı ve indi. Ama feribottan inip, İzmir-Bodrum yönüne gideceğim. Tabelalara bakıyorum, anlamam mümkün değil. Bazılarında duruyorum. O sırada da ışık yeşile dönüyor, çözmek için bakarken; arkadan baya bir küfür yiyorum. Ve korna sesleri... Yani, koca Marmara Denizi’ni geçip, Bandırma Deresi’nde boğuluyoruz.

Yazının Devamını Oku

Yanlışlar

7 Kasım 2011
BİR küçük takıma 2-0 galibiyetten maç veren bir büyük takım, uzun yıllardır görmedim, hatırlamıyorum. Beşiktaş, iki gün önce Dinamo Kiev maçında ne var, ne yok her şeyi bırakmış. Onun gazıyla, havalı maça çıktı 2-0 da öne geçti. Herhalde zannetti ki; “Oynamadan ben bu işi götürürüm.”

Siyah beyazlılar, halı saha takımı gibi. Hücuma çıkıp, bol gol pozisyonu yakalıyorlar. Defans yapmadan, kendi kalelerinde gol pozisyonu görüyorlar. Carvalhal’ı da anlamak mümkün değil. Mustafa Pektemek’i oyundan alıp, Almeida’yı sokması Gençlerbirliği’ni o dakikadan sonra 1 kişi fazla oynattı. Pektemek gol kaçırdı ama etkiliydi.

Bizde yıldız futbolcu demek, mazisine, havasına, yürüyüşüne bakarak karar veriliyor. Bence, yıldız futbolcu o maçta iyi oynayan oyuncudur. Mesela, maçın yıldızı Hurşut. Ama seyirci, Quaresma diye bağırıyor.

Q7 kendini tatmin ediyor

Quaresma, kendini tatmin ediyor. Futbol topuyla adeta kendisini tatmin ediyor. Takımı değil... Top ona geldiği zaman, takımın sürati aniden düşüyor. Ama tribündeki seyirci inanılır gibi değil. Quaresma diye bağırıyor. Bu bağıran seyirciler kusura bakmasınlar ama futboldan nasibini almamış seyirciler.

Egemen’in pozisyonunda hem Egemen, hem Cenk hatalı. Cenk, kendi arkadaşı rakiple düello ederken, kalesini terk etmemeli. Pozisyona çıkmamalı. Egemen de kalecisine pas verirken, kesinlikle topu çerçevenin dışına doğru vereceksin, içine değil. Kaleci de hata yapsa, top kornere gidecek. Gol olmayacak.

Hücum oyuncularını anlamak mümkün değil. Bazıları ısrarla ofsayta düşmeye devam ediyor. Aslında yapacakları çok kolay bir iş var; hücum oyuncuları kendilerine baz olarak, hiza olarak, yardımcı hakemi seçsinler. Onun durduğu yerin, yarım metre gerisinde durduklarında ofsayta düşmezler. Çünkü yardımcı hakem, defans yapan takımın son adamının hizasındadır.

Gençlerbirliği, çok akıllı oynayarak maçı kazandı. Ne zaman kazandı? Önce korkuyordu, ya kaybedersem diye. Ama baktılar ki, korkunun ecele faydası yok. Biz oynayalım, kaybedersek ne olur dediler. Rahat rahat kazandılar. Beşiktaş, hala takım olmak için uğraşıyor. Bakalım ne zaman olacaklar?

Yazının Devamını Oku

Alex yoksa

5 Kasım 2011
FENERBAHÇE’de Alex olmadığı zaman takımın bütün balansları bozuluyor.

Daha da önemlisi takımı sahanın içinde idare edecek bir beyin kalmıyor. Emre, Alex’in ağırlığında ve etkinliğinde değil, olma şansı da yok. Tamam Alex iyi bir oyuncu; ama bir takımın Alex’e bu kadar mahkum olmaması gerekir. Peki Alex olmadığı için mi Sivas galip geldi. Sivas açısından kesinlikle hayır. Neden? Rıza Çalımbay, şu ana kadar Fenerbahçe’ye karşı nasıl oynanılırın dün gece bir dersini verdi. Sarı lacivertlilerin orta alanda oyun kurmalarına izin verirsen ve defansı kendi yarı alanında kurarsan ayvayı yersin. Neden? Çünkü kabiliyetli oyuncuları var. Bir kaç yerde hata yaparsın, maçı kaybedersin. Daha da önemlisi Fenerbahçeli futbolcuların fizik güçlerini hep hücumda kullanmalarını sağlarsın.
Rıza ne yaptı? Rakip oyuncuların fizik güçlerini önce defansta harcamalarını sağladı. Fenerbahçe’ye baskıyı kendi yarı alanında değil, rakip yarı alanda yaptı. O zaman da rakip oyuncular hücumda hiç etkili olamadılar.
Aferin Rıza’ya. Çok keyifli bir Sivasspor izledim. Rıza’yı tebrik ediyorum. Maçın adamı onu seçiyorum.
Cüneyt Çakır, iyi maç yönetti. Sivasspor’un ilk golü ofsayttı. Fotofiniş gibi bir pozisyon ama F.Bahçe sakın bu ofsayt golün arkasına sığınmasın, hata yapar. Öyle bir lig oynuyoruz ki, bu sonuç çok önemli değil, özellikle F.Bahçe açısından. Nasıl olsa ligin sonunda play off var. Şu an ligde gazozuna maçlar oynanıyor.

Rıza Çalımbay, şu ana kadar Fenerbahçe’ye karşı nasıl oynanılırın dün gece bir dersini verdi. Maçın adamı onu seçiyorum.

NOT: Geçen hafta F.Bahçe kazandı ama 6. dakikada Alex hatalı atıldı. Ve bu hata yüzünden en önemli oyuncusu dün oynamadı. F.Bahçe’nin yediği ilk gol ofsayt, acaba hakemler başkanlarından aldığı talimatla mı sahaya çıkıyor. F.Bahçe’yi kaosun içine çekmek istiyorlar. İki maçta hakemlik adına utanç verici gecelerdi. F.Bahçe yönetimi böyle bir açıklama yaparsa, önce Ali Dürüst ne der? Sonra Futbol Federasyonu ne yapar, merak ediyorum.

Yazının Devamını Oku

İşte futbol bu

4 Kasım 2011
BEŞİKTAŞ’ı bu sene ilk defa bir takım gibi seyrettim.

Çok mu iyi futbol oynadılar? Hayır. Çok mu güzel şeyler yaptılar? Hayır. Ama mükemmel kavga ettiler. Maçı hiç bırakmadılar. Kora kor mücadele ettiler. Böyle kavga edersen başarılı olursun. Çünkü senin elinde iyi oyuncular var. Bu kavgada onlar yapacakları ince işlerle takımı götürdüler. Avrupa’da başarılı olacaksan, gol atacaksın. Dün gece Beşiktaş kendilerine ve bu maçı kazanmaya yetecek kadar pozisyona girdi. Ama girdikleri zor pozisyonları kolay harcadılar. Bozuk para gibi. Ya o son dakikadaki karambol gol olsaydı, ne olacaktı? Ben futbol yaşantımda böyle bir pozisyonu görmedim. Futbol literatürüne geçecek bir pozisyondu. İşte futbol bu. Zaten onun için de güzel.

En faydalı transfer Egemen

Beşiktaş’ın son yıllarda yaptığı en faydalı transfer Egemen. Bu oyuncuyu Bursaspor’dan bir ara Fener alacaktı, vazgeçti. Trabzon nasıl böyle bir oyuncuyu verdi anlamak mümkün değil. Sahanın içinde her türlü mücadeleyi yapıyor ama ne rakibe, ne hakeme ne de futbola saygısızlık yapıyor. Aferin Egemen, aynen devam.
Veli de çatır çatır işini yapanlardandı. Kaleci Cenk devamlı çıkışta. Kabiliyetli bir oyuncu. Bir tek yerde hata yapıyor. Kendine çok güvendiği için futbol ukalalığı yapıyor, pozisyonları küçük görüyor. O zaman dağlara taşlara. Ama onun haricinde onun da gittiği yol doğru ve güzel.

Edu tercihi bence yanlıştı

Ernst belki çok gösterişli değil. Bazen fazlaca yana ve geriye oynuyor ama her an taş gibi. Hiç oyundan düşmüyor. Bunlar böyle olunca Quaresma gibi, Simao gibi oyuncular da haliyle daha iyi işler yapıyorlar. Ama dün gece Almeida zayıf kaldı. Teknik direktör de onu oyundan almakta geç kaldı.
Egemen ne kadar doğru transferse Edu da o kadar hatalı transfer ama Mustafa Petkemek’le Holosko varken Carvalhal’in Edu tercihi bence yanlıştı.

Yazının Devamını Oku

Gülhane parkı

31 Ekim 2011
BEŞİKTAŞ, bildiğiniz gibi. Hala takım olamadı.

Sivasspor, aman aman bir futbol oynamamasına rağmen; biraz becerikli olsalar, maçı alırlardı. Siyah beyazlılar, 1-0 öndeler, rakip bir serbest vuruş kullanacak; Sivassporlular topu yere koyuyor, 40 metre bir kontra top atıyorlar. Beşiktaş defansı piyasada yok. Ofsayt taktiği yapmaya kalkmışlar. Sivaslı Grosicki de, kendini ofsaytta zannediyor. Gol yaptığı vuruşta, gol attığının farkında bile değil. Yani, pozisyonu düşünün. Golü ne yiyen farkında, ne atan farkında. Peki neredeler? Farkında olmadıklarına göre, Gülhane Parkı’ndalar.
Beşiktaş’ın kazandığı penaltı, penaltı. Bence, tuhaf bir karar. Eğer, Mahmut’un Egemen’e yaptığı çekme faulse; o zaman o pozisyonun başında Egemen’in Mahmut’u itmesi de faul. Zaten Mahmut, Egemen’in formasını tuttuğu an, Egmen kendini yere atmaya başlamış. Kuddusi’den bundan sonra diğer maçlarda da, böyle penaltılar bekliyorum. Bakalım, çıktığı yolda devam mı edecek, yoksa geri mi dönecek?

Herkes play-off’u bekliyor

Beşiktaş, sadece kazandı. Bakın, kimse skora aldanmasın. Statta seyirci az. Herhalde, maçlar üst üste olunca, seyirci de maddi olarak zorlanıyor.
Aslında takımlara da fazla yüklenmemek lazım. Çünkü bu maçları kazanmanın çok da fazla bir önemi yok. İlk hedef, ilk 4’e kalmak, yani play-off’a. Onun için futbolcular, işi biraz yandan tutuyorlar. O zaman seyircinin de maça gitmemesi belki bu sebebe bağlı. Demek ki, onlar da futbolcular gibi play-off’u bekliyorlar. Niye boşu boşuna para verelim, gece yarısı maça gidelim diyorlar.

Aslında takımlara da fazla yüklenmemek lazım. Çünkü bu maçları kazanmanın çok da fazla bir önemi yok.

Yazının Devamını Oku

Çiftetelli

28 Ekim 2011
FUTBOL hatalar oyunu tamam... Futbolcular yoruldukları için yapabilirler...

Ama ben teknik adamların bu kadar büyük hata yapmalarını kabul etmiyorum. Dün gecenin teknik adam olarak en büyük hatası; Aykut Kocaman’ın Caner’i oyundan almasıydı. Eğer bu maçı Fenerbahçe mağlup bitirseydi, tek sorumlusu Aykut Kocaman olurdu.
İki takımın da birbirine fazla bir şey söyleyecek hali yok. Maçın hakkı net olarak beraberlik. İkisi de aynı tarz oynadılar. Topu kaptırdıklarında, geriye gelip rakibi beklediler. Fenerbahçe yalnız ilk golü yedikten sonra 20 dakika rakibe ileride bastı.

Pozisyonlardan yararlanamadılar

Beşiktaş’ta iyi oynayanların başında Simao geldi. Quaresma, ikinci golde yaptığı asist dışında yok. Bence daha evvel dışarı alınması gerekirdi. Siyah beyazlılar defans hattından çıkarken, topla çok evelediler gevelediler. Fenerbahçe hiç zorlanmadan en az 2-3 pozisyon böyle yakaladı ama faydalanamadı.
Hele Fenerbahçe ile oynarsan, çok çabuk orta alana geçeceksin ve hücum hattına gideceksin; Fenerbahçe defansı kendine gelmeden, yerini almadan...

Barajda hata yaptılar

Fenerbahçe, Beşiktaş’a göre daha çabuk hücuma çıktı. Ve daha net pozisyonlara girdi.

Yazının Devamını Oku

Gösteri futbolu!

25 Ekim 2011
MERSİN İdmanyurdu, iyi puanlar topladı. Bu puanları toplarken teknik direktörlerinin ana fikrine bakıyorum; “Önce güzel futbol. Göze hoş gelsin. Puan sonra gelir” diyor. Buradaki güzel futbolun manası ne? Gösteri futbolu mu, neticeye gitmek mi? Dün gece oynadıkları oyun, teknik direktörlerinin söylediğini reddetmiyor. Ama futbolda hedef bu değil. Yalnızca hedef değil güzel futbol da oynayacaksın ama hedefe de gideceksin.
Beşiktaş takımının morali bozuk. Kiev’den yorgun gelmiş. Ama sen bu Beşiktaş takımını dut gibi silkeleyemiyorsan; o zaman puandan bahsetmeyeceksin. Siyah beyazlılar, rahat rahat futbol oynadılar ve pozisyonlara girdiler.
Çakır için şans maçıydı
Böyle kritik bir haftada bu tarz bir rakip onlar için şans oldu. Düşünün, bu Beşiktaş takımı, perşembe günü Fenerbahçe ile oynayacak. Yenerse, kafa kafayalar. İşte Türkiye’de futbolun durumu bu. Cüneyt Çakır için de kolay bir maç. İki takım, hakemi bile zorlayamadı. İki takımda da rakibe baskı yok. Top kapma yok. Ancak rakip hata yaparsa, topu öteki kazanıyor ve oynuyor. Yani kaybedilen toplar var, kazanılan değil...
Aslında pres uygulanmayan bir maçta bu kadar top kaybı ayıp oluyor. Ama bizim ligimizin kalitesi bu. Onun için bizim ligde ayıp olmuyor.
Tevfik Sırrı Gür Stadı’nın zemini geçen sene çok kötüydü. Bu yıl ise çok iyi. Demek ki, bazı şeyler istenince oluyor. Yalnız, Mersin İdmanyurdu seyircisine de 2 çift lafım var. Maça geleceklerine tiyatroya, sinemaya gitsinler. Belki orada daha çok gürültü yaparlar. Çünkü maçı aynı, tiyatro seyreder gibi seyrettiler. Takımlarına hiç bir destekleri yoktu. Belki de maçtan, tempodan sıkıldılar. Olabilir.
Yazının Devamını Oku