Erman Toroğlu

Zavallı futbol

12 Mart 2012
MAÇIN ilk yarısındaki süreye baktığınızda, uçakla İstanbul’dan Ankara’ya iniyorsunuz.

Bu kadar sürede, bir tane pozisyon var. O da 45. dakikada. Bu pozisyonun da yaratıcısı yok, yaratanı var. Yüzde yüz Rüştü hatası. Ve ilk yarı skoru 1-0. Bu kadar sürede, bundan başka yazılacak bir şey yok.
İkinci 45 dakika biraz daha hareketli oluyor. Ama kalite yine yok. Bol top kaybı ve koşuşturan futbolcular. Şöyle hazırlanan, kaliteli pozisyonlar, kaçan pozisyonlar, atılan goller yok. Ne kadar pompalarsanız pompalayın bizim futbolumuz bu. Yani zavallı futbol. Aslında Türkiye’de oynanan oyuna futbol dersek, futbol adına ayıp etmiş oluruz.

HAKEMLER AKILLI OLUR!

FUTBOLCULAR topu kapmaya, tekrar akın tazelemeye bakacaklarına, “Taca rakipten mi çıktı?” veya “Aut mu, korner mi oldu?” diye itiraz ediyorlar. Onlar da, yalan rüzgarı. Hakem derseniz, onun da cesareti yok. 87. dakika, Ordulu oyuncu ceza alanı içinde neredeyse 5 dakika kolundan çekiliyor. Çünkü Beşiktaş kalesine, siyah beyazlı futbolcudan daha yakın koşuyor. Sonra da Beşiktaşlı futbolcu rakibin bacağıyla karışık topa vuruyor. O sırada da, hakemin gözüne perde iniyor. Yapacağın tek şey var. Önce avantajı uygula, baktın çekmeden dolayı avantajını kaybetti, penaltıyı ver. Kartını kullan. Ama hangi hakem yapacak onu? Beşiktaş’ın aleyhine karar verir sonra da Beşiktaş play off’a kalamazsa neler olur? Belki de kara listeye girer. TFF ve MHK Başkanı Beşiktaşlı. Yardımcısı, tayini yapan adam Beşiktaşlı. Hakemler akıllı adamlardır. Hiçbir şey söylenmeden, kendilerine vazife çıkarırlar. Bundan sonra böyle pozisyonları daha çok görürsünüz.

EZİYET BİTSİN ARTIK

“Marka değerini artırıp, Avrupa’yla mücadele edeceğiz”  diyoruz. Bu kafayla zor ederiz. Orduspor, makul paraya kurduğu kadrosuyla yapabileceğini yapıyor. Beşiktaş ise mirasyedi zengin çocuğu gibi. Futbolu ise kenar mahalle çocuklarından daha kötü. Şu play off başlasa “off” çekmekten ve bu orta oyunu ligimiz bir an evvel bitse de hepimiz bu eziyetten kurtulsak...

Yazının Devamını Oku

Şans yüzde 50

9 Mart 2012
İLK 45 dakika müthiş bir Atletico Madrid, kötü değil rezalet bir Beşiktaş. 25 dakikada 4 tane net gol pozisyonundan sonra beşinci pozisyon gol oluyor.

Sonrası 3-0. İkinci yarı aynen devam etse çok rahat 7, 8’e gidecek. Beşiktaş defansı bir ofsayt taktiği yapıyor. Adını koymak mümkün değil. Aptalca desem olmaz. Çünkü aptal adam futbol oynayamaz. Akıllı adam oynar.
Teknik direktör yaptırıyor desem... Böyle hiçbir ofsayt taktiği yaptırmaz. O zaman futbolcular kendi başlarına yapıyorlar demektir. Bu da şunu gösterir; Beşiktaş’ta teknik direktörün esamesi okunmuyor. Eğer maçı seyretmemişseniz, maçı şöyle düşünün; hani Türkiye’de evleri müsait bahçesi olan aileler, iki direk dikip, araya ip gerer, halıyı üzerine atar ve döverler ya...
İşte Beşiktaş’ın ilk 45 dakikadaki görüntüsü buydu. Halı görevi yaptılar. Sopaları vuran da Atletico Madrid’di. Beşiktaş, toz duman oldu.

Quaresma bırakmış

Quaresma geldiğinde Beşiktaşlılar, “Havalimanını genişletin, seyirciye kafi gelmiyor” diyorlardı. Aslında Quaresma, Beşiktaş’a futbol oynamaya gelmemiş. Sahanın içinde mükemmel bir seyirci. 2 metre geriye, 3 metre ileri koşuyor. Sonra rakip futbolcular nasıl paslaşıyor diye bakıyor. O, Beşiktaş Kulübü’nü kafasında bırakmış. Düşünün, Beşiktaş’ın yediği üçüncü golü. Bir futbolcu tek hareketle 5 futbolcuyu geçiyorsa, o defansa da “Geçiniz” derler.
Yardımcı hakem bile dün gece Beşiktaş’a çalıştı. Herhalde acıdı. 22. dakikadaki bariz ofsayt değildi. İkinci yarı Beşiktaş biraz kımıldadı. Allah’ı var, Simao da Fernandes de aldıklarının karşılığını az veya çok vermeye çalışıyor. Yani ahlaklı hareket ediyorlar. Ama aynı cümleleri Quaresma için yazamam...
Aslında 3-1’lik mağlubiyetle 2-0’lık mağlubiyet arasında fazla fark yok. 1-0 da mağlup olsan, İstanbul’da elemen için 2-0 lazım. Gene 2-0 yenersen, Atletico Madrid’i eleyeceksin.

Peki Atletico Madrid’i elemen için ne yapman lazım? Özellikle gol yememen. Peki bu olabilir mi, bence inşallahla maşallaha kalır... Çünkü bu Beşiktaş çok rahat gol yiyor. Beşiktaş, böyle kötü oynadığı maçta bile Holosko’yla büyük bir fırsatı kaçırdı. Artık ah’ların, vah’ların zamanı değil. Çıkacaksın, bu Atletico Madrid’i eleyeceksin. Beşiktaş’ın şansı ne kadar derseniz; ilk yarıdaki Atletico Madrid’e göre yüzde 0, ikinci yarıdaki Madrid’e göre yüzde 50.

Yazının Devamını Oku

Kayıp büyük

5 Mart 2012
ÖYLE bir maç oynandı ki, abartmıyorum Trabzonsporlu futbolcular bu kadar beceriksiz olmasalar, 90 dakikayı çift haneli bir skorla bitirebilirdi.

 Yani 10’a 2, 11’e 1 gibi. Maçın böyle bitmemesinin tek sebebi bordo mavili futbolcuların beceriksizliği. Kaleci Cenk’in kurtarışları falan değil.
Beşiktaş’ta orta saha diye bir kavram yoktu. Orta alanda ‘orta oyunu’ vardı. Trabzonsporlu oyuncular, hiç bir müdahale görmeden Beşiktaş defansının üstüne gittiler. Yine hiç bir müdahale görmeden kaleci Cenk ile karşı karşıya kaldılar ve kaçırdılar.

Bazıları diyor ki, “Ne heyecanlı maç oldu.” Doğru, mahalle maçı oldu veya halı saha maçı. Bu kadar yatırım yapan Beşiktaş’ın böyle bir futbolunu ve mücadelesini kabul etmek mümkün değil.

Yardımlaşmadan olmaz

Trabzonspor’da Volkan, Bursaspor’daki eski günlerine dönüyor gibi... Çok faydalı işler yaptı. Trabzonsporlu oyuncular da birbirlerine yardım ettiler. Bunların hiç birisini siyah beyazlılar için söyleyemeyiz. Seyirci tezahürat yaptı, bol gürültü yaptı. Beşiktaş’ın cezalı bu üçüncü maçı. Kayıp herhalde 4 milyon TL civarı. Puanlar da cabası...

Beşiktaş’ın transferlerinde bazı yabancılar, geleceğin yıldızı olarak alındılar. Herhalde bunlar geleceğin satılacak oyuncuları olacak.
Hakem Bülent Yıldırım maçın temposunu arttırmak için güzel avantajlar oynattı. Risk alınca da bazı faul kararlarında hata yaptı. Bunlar da nispeten olabilir. Ama kartlarda olmaması gerekirdi. Faul düdüğünü çalarsın, çalmazsın. Çok kısa sürede uygulaman lazım ama kartlarda düşünüp, yorum yapacak kadar vaktin var. Futbolcuları sahada tutmak istedi. İyi güzel, tut. Ama nereye kadar? Bazı hareketler, bariz şekilde olursa da bu iyi niyet seni aşar.

Yazının Devamını Oku

Zekeriya Alp’e itirazım var

3 Mart 2012
29 Haziran 2011...

Türkiye Futbol Federasyonu Genel Kurulu TFF Statüsü’nde madde 43: MHK’de başkan dahil 3 futbol adamı görev yapabilir.
2009 UEFA Hakem Konvansiyonu, “Hakem komitesindekiler, hakemlikte uzman olan kişilerden kurulurlar” der.
Bu “uzmanlık” nedir? Tartışılan bir kelime. Zekeriya rakip takımda oynarken tanıdığım, dürüst yapıda bir futbol adamı. Milli Takımlar’ın başına gelse hiç itirazım olmaz.
Federasyondaki bütün alt yapıları ve üst yapıları ona bağlasalar itirazım olmaz... Ama MHK başkanı olursa itirazım olur. Böyle bir yapılanmada Yüksel Okçuoğlu nasıl görev kabul eder anlayamadım. Türkiye’deki bazı gruplar Şenes Erzik’i örnek gösteriyorlar ve diyorlar ki, “Erzik de UEFA’da hakem komitesinin başına gelmedi mi?”
Yaptı ama UEFA’da bu işleri yaparken, yönetim kurulu üyeliği olma şartı vardır. Bütün Avrupa ülkelerinde MHK’lerin başında özellikle eski FIFA hakemleri bulunur.

Cevap bekleyen sorular

1-Yıldırım Demirören acaba “Türkiye’de MHK başkanlığı yapacak hakem yok” mu demek istiyor.

Yazının Devamını Oku

Mavi boncuklar dağıtıldı mı?

1 Mart 2012
DÜN, NTV-Spor’da Fuat Akdağ ile Mehmet Demirkol’un sabah konuşmalarını izliyorum. “Yeni Futbol Federasyonu’nda kurullar değişecek mi? Düşmeyi çıkmayı ne yapacaklar acaba?” diye birbirlerine soruyorlardı...

Mehmet Demirkol devam etti... “Acaba giden delegeler bunları seçileceklere sormadılar mı?” diye... Ben de, telefon açarak Fuat Akdağ’ın sekreterine, “Bunlar soruldu ama tam cevap alınamadı. Seçilecek federasyon da, biz şunları şunları yapacağız diye bir şey söylemedi. Bunun üzerine de ben, oyumu kullanmadan geri döndüm” dedim.

Aslında Mehmet Demirkol da benim gibi düşünüyordu. Düşünün, bir Futbol Federasyonu yönetimi seçiliyor. Kürsüye çıkıp, “Biz şunları şunları yapacağız. Bizim kurullarımızda bunlar bulunacak. Bu mantıkla hareket edeceğiz” diyen kimse yok. Yıldırım Demirören çıkıyor, “Temele önem vereceğiz, 2. ve 3. Lig’e” diyor. “Binayı onların üzerine kuracağız” diyor. Ve iniyor. Ama hayrettir çok kulüp de, bu konuşmaların altında birleşiyorlar. Ve oy kullanıyorlar.
Daha da önemlisi, konuşmak isteyen kimseye de konuşma hakkı vermiyorlar. Ve Federasyon başkanı ile yönetimi seçiliyor. Seçimden önce orada esen hava, kurullar değişmeyecek yönündeydi. Ama bugün değişik şeyler söyleniyor. Fakat hala net birşey yok.
Seçim olana kadar acaba kulüplere ne vaatler söylendi? Mavi boncuklar mı dağıtıldı? Çünkü bu kulüplere verdiğiniz biberonları, yarın ağızlarından çektiğiniz zaman bağıracaklar, “Hani bana, hani bana, nerede vaatler” diye... O zaman ne olacak?

Bu TFF’nin ömrü uzun olmaz

ÖNÜMÜZDEKİ sezon 22 takımlı ligden bahsediliyor. Bu sezon düşme olmayacakmış. Bu sezon düşenler, esas mağdur olanlar değil ki... Esas mağdurlar, geçen sezon şike olaylarında mağdur olup, küme düşen takımlar... Yani geçen sezon düşenler... Kim bunlar? Kasımpaşa, Bucaspor ve Konyaspor... Siz kimi ödüllendiriyorsunuz? Bu sezonu... Geçen sezon ne olacak? Aslında, anladığım kadarıyla, bu Federasyon’un esas mantığı, mağdurlara yardım etmek değil. Şikeye bulaşmış, türlü tezgahlar yapmış takımlara boş saha yaratmak ve onları kurtarmak. Onun için de bu Federasyon’un ömrünün olacağını düşünmüyorum. Yani yapacağınız uygulamalarla, hatalı olanı ödüllendiriyorsunuz, mağdur olanlar, “Ölsün, gömelim” diyorsunuz. Ne kadar düz mantık değil mi? Altta kalanın canı çıksın...

Ankara’yı unutun artık

FEDERASYON genel kurulu Ankara’da yapılıyor. Yahu kardeşim, Federasyon merkezini İstanbul’a, İstinye’ye götürdünüz. Hükümetler, bütün kuruluşları İstanbul’a taşıdı. Bir müddet sonra Merkez Bankası da İstanbul’a gidecek. Niye hala kongreleri Ankara’da yaparsınız anlamam. Ben Ankara kökenliyim ama mantığım bu kongrelerin İstanbul’da yapılmasını söylüyor.

Yazının Devamını Oku

Heyecan vardı

27 Şubat 2012
GÜZEL bir halı saha maçı. İki taraf da birbirinin futbol oynaması için her şeyi yapıyorlar. Her pasa müsaade ediyorlar. Pres yapmıyorlar. Bu hafta seyrettiğim maçlar içinde Avrupa stiline en yakın takım olarak Eskişehirspor’u gördüm. Sahanın her yerindeydiler. Pres yaptılar. Topu kaptılar ve hızlı hücuma çıktılar.
Dün gece bu futboldan eser yoktu. Ama hatalı da olsa 5 gol vardı. Heyecan vardı. Kaliteyi Türk futbolu olarak ne zaman yakalarız? Bir başka bahara. Çok hatalı işler de oldu. Mesela Galatasaray’ın yediği ikinci golde Semih, Quaresma’nın sert ortasına o pozisyonda sağ ayağıyla değil, sol ayağının içiyle müdahale etmesi gerekirdi.
G.Saray’ın attığı ikinci golde ofsayt tuzağı bilerek mi hazırlanmıştı, yoksa tesadüfen mi oldu? Merak ediyorum.
G.Saray, rahat götürdüğü maçı Fatih Hoca’nın Necati’yi oyundan almasıyla terse döndü. Eğer Necati sakat değilse, oyuna devamı gerekirdi. Çünkü bütün dengeler Necati’nin çıkışıyla bozuldu. Bozulan dengeleri Fatih Hoca, Baros’u oyuna alarak düzeltmeye çalıştı. Tanrı da ona yardım etti, kazandı.
Fizik olarak iyi değil
İki takım da bol gollü maçlar oynadılar ve oynayacaklar. Çünkü takım olarak defans yapamazsan, gol yemeye mahkumsun. Sakın kimse defansa fazla yüklenmesin.
Galatasaray’ın attığı 3. gol yapılış olarak mükemmele yakındı. Hadi Beşiktaş’ın bahanesi var; yorgunlar. Galatasaray’ın da bahanesi var; çünkü Beşiktaş en az Galatasaray kadar koştu yorgun olduğu halde.
Otoriteniz nerede?
Hakem Fırat Aydınus, fizik olarak iyi değil. Nitekim bazı pozisyonlarda topun oynama alanında ve oynama alanının içinde kalıyor. Futbolcular onun yüzünden istedikleri yere pas atamıyorlar. Oyuna müdahale ediyor. İkincisi futbolcuyla inanılmaz uzun konuşuyor. Hesap veriyor. Futbolcu neden hata yaptığını veya adam kaçırdığını anlatıyor mu? Sen anlatıyorsun. Bir cümle kurarsın, geçersin.
Bir sözüm de 4. hakemlere. Yedek kulübelerinden devamlı fırça yiyorsunuz. Maçın hakemi sakatlansa, maçı siz yöneteceksiniz. Nerede kaldı sizin otoriteniz?
Yazının Devamını Oku

Gösteri maçı

20 Şubat 2012
İKİ takım da, rahat rahat oynadılar. Birbirlerini hiç üzmediler. Birbirlerine göre oynamadılar. Önlem alarak oynamadılar.

O zaman ortaya bol gollü bir gösteri maçı çıktı. İki taraf da rahat rahat top yaptı. Pas attılar. Hatalar da yaptılar.
Almeida’nın kafa golü, hazırlanış ve vuruş açısından güzel bir gol. Fernandes’in golü de şık. Ama Quaresma’nın attığı, rakibine çarpıp kaleye gidip top gol oluyor. Cenk yumurtluyor. Belki de futbolda, bu pozisyonlara şöyle de bakılabilir. “Topu kaleye gol olsun diye vuracaksın.” O niyetle vurursan, ya direkt gider gol olur ya da çarpıp gider yine gol olur. Bu da bir başka boyut.
Biz hep deriz ki, “Türk futbolcusu üç günde bir maça hazır değil.” Beşiktaş’ta yabancı oyuncular var. Onlar da mı hazır değil? Quaresma’ya bakıyorsunuz, fizik olarak alt düzeyde gözüküyor. Sakatlık mı dersiniz? Yoksa kendine bakmamak mı? Yoksa para sorunu mu?
Maçın hakemine bakacak olursak, iyi niyetle yönetti. Belirli bir standartta gidiyor. Gördüğünü çalmaya gayret ediyor.

Türk futbolu yerlerde

Kapalı tribünün boş olması enteresan. Olanlar da Demirören’e tavır koydular. Türk futbolu, yerlerde sürünüyor. Kimin ne yaptığı belli değil. Zaten federasyon seçim hazırlığından da, bunu görüyorsunuz. Türk futbolu, hiç bu kadar dibe vurmamıştı. İnşallah gerekli dersler alınır. Çıkış başlar. Şimdilik, ‘gazozuna’ oynanan bu maçlarda ancak seyrettiğimiz gollerle keyif alabiliyoruz. Veya çok az seyrettiğimiz birkaç tane kaliteli maçla. Mesela birisi cumartesi gece oynanan Fenerbahçe-Sivasspor maçıydı. Aynı cümleleri bu maç için kullanamıyorum.


Yazının Devamını Oku

Daha ne olsun

19 Şubat 2012
MAÇ başlıyor, Fenerbahçe 20 dakika bu sezonun en iyi futbolunu oynuyor. Ama Sivasspor da çok iyi direnç gösteriyor.

Fenerbahçe’nin oyununa karşılık vermeye çalışıyor. 20. dakikadan sonra bu sefer Sivasspor sahneye çıkıyor. Sahanın her tarafında onlar var.
Maçı bir anda farka götürüp işi bitirebilirler. Tam burada sahneye Bülent Yıldırım çıkıyor. Kartlarda ve penaltıda hata yaparak, iki takımın mücadelesini engelliyor.
İkinci yarı başlıyor. Bu sefer Fenerbahçe, sazı eline alıyor. Her yerde sarı lacivertliler var. 60. dakikadan sonra “Yürür” denen Fenerbahçe, bu sefer 60’tan sonra yürümüyor, koşmaya devam ediyor.
İkinci yarı Sivasspor, direnç göstermeye kalkıyor ama Sivasspor’da bir Alex yok. Bu Alex, arkadaşlarının da yardımıyla maçı çeviriyor. Can alıcı yerlerde Fenerbahçeli futbolcular az hata yapıyor, Sivassporlular fazla hata yapıyor.
İlk 45 dakika orta sahayı ağır geçen Fenerbahçe, ikinci 45 dakikada bu alanda çabuk hareket ediyor. Herhalde diyorlar ki, “Kaybedersek adam gibi kaybedelim.” Her türlü riski alarak oynuyorlar.
İki takım futbolcularına da teşekkür etmek lazım. Bu sene oynanan keyifli maçlardan birisini seyrettik. Böyle bir maçta 6 tane de gol gördüm. Seyirci olarak daha ne isteyebilirim...

En kötüsü hakemler

Hakemler derseniz, bu sene bir hayli kötüler. Aslında en iyi olacakları yıl. Ama bu kadar kötü olmalarına rağmen kamuoyu başka yönlere baktığından kendilerini kurtarıyorlar. Ama çok kötüler.

Yazının Devamını Oku