Fenerbahçe iki yıl üst üste şampiyon olmadı. Geçen yıl Beşiktaş, bu yıl da Galatasaray kendi elleriyle hediye etti. Üç sene üst üste şampiyon olamayan antrenörü herkes kovar. Mühim olan 2 sene üst üste şampiyon olan antrenörü kapıya koymak.
YÖNETİCİLİK zor zanaattır. Bilgi ister, görgü ister, tecrübe ve cesaret ister. Ve en önemlisi başkalarından önce çabuk düşünce gerektirir.
Aziz Yıldırım diyor ki, ‘Basın toplansın, bana bir teknik direktör adı versinler, ondan sonra da ben o adamı üç sene yollamamayım...’ Ben de kendisine diyorum ki, Basına sorsun bakalım. ‘Daum gitmeli mi, kalmalı mı’ diye.
Bir futbol takımı ancak bu kadar kötü yönetilebilir. Yabancı futbolcular bile Daum’un oynatttığı sistemden, oynadıkları yerden memnun değiller.
Geçen sene şampiyonluktaki en büyük payın sahibi olan (Hem saha içinde hem saha dışında) Hooijdonk ile kavgalı. Onunla dalga geçiyor. Mücadele ediyor. Onu aşağılamaya uğraşıyor. Seyirciyle karşı karşıya bırakıyor.
Ben Aziz Yıldırım’a bir başka şey daha soruyorum. Yönetim Kurulu’nu toplasın. İçinde evet- hayır yazan kağıtlardan her yöneticisine iki tane versin. Sonra o yöneticiler bu kağıtlardan birer tanesini büyükçe bir sepetin içine atsınlar ki, kağıdın hangi yönetici tarafından attığı bilinmesin.
Ezici çoğunlukla Daum’a hayır çıkar. İşin daha başka ilginç bir yönü var. Hasta Fenerbahçeli arkadaşlarım var. Diyorlar ki, ‘Bu Daum kalır, bu Fenerbahçe aynı futbolu oynamaya devam ederse, biz seneye maçlara gitmeyiz...’ Aslında Fenerbahçe için en büyük tehlike bu. Yani Aziz Yıldırım’ın henüz çözemediği konu. Fenerbahçe iki yıl üst üste şampiyon olmadı. Geçen yıl Beşiktaş, bu yıl da Galatasaray kendi elleriyle hediye etti.
Üç sene üst üste şampiyon olamayan antrenörü herkes kovar. Mühim olan 2 sene üst üste şampiyon olan antrenörü kapıya koymak. Bu bilgi ister, yürek ister, cesaret ister. Teknik direktör başarısız iken, herkes yöneticilik yapar. Bunun en canlı misalini Kore- Japonya Dünya Kupası finallerinde yaşadık. Haluk Ulusoy o gün gerekeni yapıp, Dünya üçüncüsü olan Şenol Güneş’i teşekkür ederek gönderebilseydi, bugün hala Futbol Federasyonu Başkanı’ydı.
ERSUN Yanal haklı mı?
GEÇTİĞİMİZ pazardan sonra artık lig şampiyonluğu önemini kaybetti. Çünkü Galatasaray, Kadıköy’de Fenerbahçe’yi yense bile, Fenerbahçe, Konya’yı yendi mi şampiyon oldu. Yani makas daraldı.
Büyük bir terslik olmazsa, bu haleti ruhiye içindeki Galatasaray’ı Fenerbahçe yener. Yenemezse bile berabere kalır. Trabzon da iki maçını kazanarak Şampiyonlar Ligi’ne gider.
Maalesef çok iyi futbolculardan çok iyi teknik adam çıkmıyor. Bu tarz teknik direktörler zaman zaman iyi ve güzel şeyler yapıyorlar. Ama bir yerde takılıyorlar. Hem de hiç hata yapmamaları gereken yerde hata yapıyorlar.
G.Birliği maçında Hakan Şükür’ün ayağı kırılsa, alçıya alınsa bile Hagi’nin o pozisyonda Hakan’a sorması lazım.. ‘Koltuk değneklerinle oynar mısın’ sorusuna Hakan ‘Oynarım’ derse oynatmaya mecbur. Ama burada başka bir nokta daha var. Bunları biz yorumcular söylemeliyiz. Hakan kolundaki bandı çıkarıp atmamalı. O andaki psikoloji savunmasına katılmıyorum. Galatasaray kaptanlığı yapan bir futbolcunun o psikolojiyi çoktan atması gerekirdi. Hatta şu anda bir çok kesim ‘Gördünüz mü Ersun Yanal, Hakan Şükür konusunda ne kadar haklıymış’ diyor.
Şovu bırakın
DİYARBAKIRSPOR 21 Taraftarlar Derneği adı altında birileri, İHA haber ajansına haber gönderiyorlar. Erman Toroğlu Maraton programında ‘Diyarbakır haritadan silinsin’ dedi diye. İHA da bunu hiç araştırmadan, internet sitelerine geçiş yapıyor. Bırakın araştırma yapmayı, İHA haber ajansı ‘Sen bu cümleyi kullandın mı arkadaş’ diye bana telefon açarak sorma zahmetinde bile bulunmuyor. Bu sefer Diyarbakır MHP İl Başkanı, Belediye Başkanı ve İmamlar Birliği Başkanı açıklama yapıyorlar, Erman Toroğlu’na tazminat davası açacaklarını dile getiriyorlar. Beyler tazminat davası açacak paranız çoksa Diyarbakırspor’a yardım edin. Şov yapmayın.
Diyarbakır Belediye Başkanı... Sen Türkiye’nin her iline cenaze almaya ambulans gönderirken, eğer böyle hareket ediyorsan, yanmışsın. Yani araştırma yapmadan. İşine geldi mi böyle konuşuyorsun, işine geldi mi şöyle. Ben bu yüzden üzerime kayıtlı iki telefonumu iptal ettirdim. Ailemin her ferdine gelen küfürler ve tehditler de telefon kayıtlarında var. Tamamen yalan bir haberden sonra bu şovu yapanlarla yasal yoldan mücadele edeceğim. Bazı şeylerin o kadar kolay olmadığını onlara göstereceğim. Bu hatayı yapan terbiye özürlülerin başındakiler, bana telefon açıp özür dileme zahmetinde bile bulunmadılar. Ama hakimlerin önünde ne diyecekler bilemiyorum. Şimdiye dek bu işleri yapmanın kolay olduğunu zannediyorlardı. Ama ne kadar zor olduğunu şimdi ben onlara yasal yollardan göstereceğim. Tabi Türkiye’de yasalar ve adalet varsa.
NOT: Bu internet sitelerinin bir disiplin altına alınması gerekiyor. Zamanı geldi ve geçiyor bile.
İşte size haber
HEM görsel, hem yazılı basın ‘Haber, haber’ diye inliyor...
Özellikle görsel basının bazı şeyleri halkın içine girerek, halkın yararına nakletmesi lazım.
Geçen hafta Ankara Tunalı Hilmi Caddesi, Bülten Sokak kavşağındaki inşaatı yazdım. Hani şu kaldırımda yürüme yolu bırakmayan müteahhit. Burası Büyükşehir’e bağlıymış. Gidip ceza kesmişler. Ne zaman kesmişler. Bu yazı çıktıktan sonra. Yani inşaat başladıktan iki yıl sonra.
Ben televizyonda habercilik yapsam, buraya bir kamera gönderir, o insanların, o sakatların, o bebek arabalı kadınların isyanlarını canlı canlı halka gösteririm. Hatta bu çekimi yaparken, atlatılan kazaları naklen yayınlarım. O sakat arabalarının, bebek arabalarının, yolda hızla geçen araçlarla nasıl slalom yaptıklarını gösteririm.
Merak etmeyin, burası mutlaka düzelecektir. Ne zaman? Birisi öldüğü zaman. Ölenin yakınları da, herhalde bu yazıları delil gösterek okkalı bir tazminat alırlar.